KATH | 26

567 62 21
                                    

"Böyle oturup bekleyemeyiz." Başımı dizlerimden kaldırıp duvardaki saate çevirdim. On ikiyi beş geçiyordu. Hızla yerimden kalkıp kapının arkasında asılı duran ceketimi aldım ve üzerime geçirdim. "Katherina."

"Kalk ve hızlan."

"Katherina."

"Hızlı ol Drew."

"O öldü!" Oturduğu yerde bana doğru döndü. Gözlerinin içi ağlamaktan kızarmıştı. Ceketimin yakasını sinirle düzeltip burnumu çektim. "O ölmedi. Anladın mı beni?" Başını iki yana salladı, bedenini eski haline getirdi ve kollarını bacaklarına doladı. Umursamaz tavırları beni iyice çileden çıkarmaya başlıyordu. "Ya hemen kalk ya da bir daha karşıma çıkma."

Kapıyı açıp hızla koridora çıktım. Merdivenleri ikişer ikişer inmeye başladım. Annem üzerimde ceket görünce hızla yerinden kalkıp yanıma doğru geldi. "Ne oldu?" Eliyle yüzümü tutup kızaran gözlerime baktı. "Elvie, o tehlikede anne. Okula gitmeliyiz."

"Nereden biliyorsun tehlikede olduğunu?"

"Bunun bir önemi yok lütfen okula gidelim." Tekrar ağlamaya başlamıştım. Drew hızla merdivenleri inip ceketini sırtına geçirirken babam içeriye koşup arabanın anahtarlarını aldı. "Kapıyı kimseye açma." Babam annemin saçını koklayıp ufacık öpücük kondururken elime gelen ilk ayakkabımı ayağıma geçirdim. "Hemen döneriz."

Drew kapıyı açıp bir süre öylece bekledi. Evin içerisi buz gibi olmuştu. "Ne bekliyorsun ilerlesene!" Bir adım yana kaydığında karşımda gördüğüm kişiye bakmaya başladım. "Marvel," ağlamamı durduramıyordum. "Neler oluyor?"

"O-okula gitmemiz lazım Marvel. Elvie, o tehlikede." Marvel içeri girip ellerini ceketinin cebinden çıkardı. "O da nereden çıktı?"

"Soru sorma! Artık soru sormayın Elvie tehlikede diyorum!" Marvel'i tüm gücümle itip kapıya ulaşmaya çalıştım. Beni kollarıyla tutup bedenine yasladığında hıçkırıklarım soğuk ceketinin üzerinde kaybolup gitmeye başladı.

"Bırak beni Marvel.

"Sakin ol Katherina."

"Bırak beni o ölecek!" Tüm gücümle öne doğru ittirdim. Gözlerim sinirden kocaman açılmıştı. Annem korkuyla yanıma gelip kollarını bana sardığında Marvel'in yanında beliren siyah saçlara baktım.

"O burada."

Elvie arkasını dönüp dışarıya göz gezdirdi ve kapıyı kapattı. Saçlarını arkadan bağlamıştı, boynundaki yaraları tazeliğini koruyordu. Yanıma gelip kollarımı tuttu. Hiçbir şey demeden ona bakmaya devam ediyordum. Gözlerim bulanıklaştığında kirpiklerimi birleştirip gözyaşlarımın akıp gitmesine izin verdim. Ağzımdan ufak bir hıçkırık çıkmıştı. Eliyle gözyaşlarımı silip hafif gülümsedi.

"Kim öldürecek beni?" Böyle bir anda böyle bir soru sormasını beklemiyordum. Şu an tek yaptığım şey sorularının altında sebepler aramak değil yaşadığına sevinmekti. Başımı iki yana sallarken ağlamaya devam ediyordum.

"Neden buraya geldiniz?" Drew olanları çabuk atlatmışa benziyordu. Gözlerindeki kırmızılık biraz geçmeye başlamıştı. Elvie benden ayrılıp ona doğru döndü. "Beni aradı, buraya gelmek istediğini söyledi ben de getirdim." Marvel gözlerini benden ayırmıyordu. "Doğru." Dedi kısık sesle.

"Pekala, hadi içeri geçin birer kahve içelim." Fikir annemden gelmişti. Kahve iyi gelebilirdi, her zamanki gibi.

"Biraz konuşalım mı?" Başımı yerden kaldırıp Elvie'ye baktım. Eminim yalnız kaldığımızda sürekli sorular soracaktı. Başımı olumsuzca iki yana sallarken Drew birkaç adımda yanımıza geldi. "Şu an konuşmasanız daha iyi olur." Elvie kaşlarını çatıp ikimize de omuzlarını çarparak aramızdan geçip içeriye doğru ilerledi. Drew derin bir iç çekip arkasından gittiğinde Marvel ile yalnız kalmıştık.

KATHNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ