KATH | 29

450 42 16
                                    

"Ne düşünüyorsun?" Ellerimi ceketimin cebinden çıkarmadım. Gerçekten yangından kaynaklandığını düşündüğüm ya da öyle olmasını umduğum yaralarım iyileşmeye başlamıştı. Parmaklarımı avuç içime doğru bastırdım. "Neden özellikle buraya geldiğimizi düşünüyorum son günlerde sen?"

"Şöyle jolesi üzerinde portakallı bir kek ımh harika olurdu." Gözlerimi devirip Marvel'e çevirdim. "Beni bunun için mi çağırdın buraya?"

"Yapma Katherina çok erken bir saat ve ben açım." Elimi ceketimden sıyırıp telefonumun kilidini açtım. "Saat bir Marvel," yüzünü buruşturdu "Gün yeni aydı sayılır." Yeni sıcaklayan yerimden kalkıp eve doğru ilerledim. "Bekle geleceğim hemen." Başını sallayıp geriye doğru yasladı. "Uyuma Marvel." Diğer kaldırıma geçtim göz ucuyla onu izliyordum. "İyiyim sadece göz dinlendirmesi emin olabilirsin." Şapşal çocuk.

Evde kimsenin olmadığını bildiğimden rahatlıkla ayakkabılarla mutfağa doğru ilerledim. Annemin her zaman için acil durum stoğu olurdu. Dolabı açıp içeriye göz gezdirdim. Pasta, kurabiyeler ve kek. Hiç düşünmeden saklama kabına yerleştirdiği keki alıp tezgaha koydum. Kapağını açarken içeriden gelen kapı sesiyle olduğum yerde hiçbir şey yapmadan durdum.

"Marvel?" Sesim anca yanımdaki birinin beni duyabileceği bir tondaydı. Kapağı ses çıkarmadan tezgaha bırakıp yavaşça salona doğru ilerledim. "Marvel sen misin?" Yukarıdan gelen kırılma sesiyle olduğum yerde durup başımı merdivenlere çevirdim. Marvel'e haber vermeyi düşündüm. Ona güvenmek gelmiyordu içimden ama bunu tek başıma yapmak zor olacaktı.

Merdivenin yanındaki büyük dolaptan elime en sağlam vazoyu aldım. Üst kısmı kavrayınca tam elime göreydi. Filmlerde gördüğüm şekilde vazoyu sıkıca tutup iki kere diğer elimin içine vurdum. Gerçekten sağlamdı.

Merdivene ilk adımımı atıp bekledim. Yukarıdaki ses kesilmişti. İkinci adımı atarken arkamdan ceketimi tutan kişiye hiç düşünmeden elimdeki vazoyu geçirdim. "Ahhhh!" Marvel elini sol omzuna koymuş deli gibi bağırırken hala yukarıya bakıyordum. "Deli misin sen!" Eli hala omzundaydı. Yukarıdaki sesler Marvel yüzünden kesildiğinde dönüp ona baktım. Vazoyu yerine koyarken bana öldürecek gibi bakıyordu.

"Niye habersiz geliyorsun? Acıdı mı?"

"Beyzbol oyuncusu topa bundan daha yavaş vuruyordur emin olabilirsin. Merak ettim bakmaya geldim." Derken gözleri kısa süre merdivenlere kaydı. "Yukarıda birisi var Marvel." Acıdan dolayı bedenini dikleştiremiyordu. "Emin misin camları kapalıydı?" Kaşlarımı kaldırıp yüz ifadesine baktım. "Çıkarken ben bile fark etmedim nereden biliyorsun?" Yönünü değiştirirken yüzünü buruşturdu. "Eve bakarken aklımda kalmış olmalı." İnanmış gibi yapıp merdivenlere yöneldim. "Bekle ben önden gideyim."
Omuz silkip kenara çekildim. Marvel merdivenlere attığı her adımda bekleyip yukarıya bakıyordu. Sıkıntıdan başımı geriye çevirip salona baktım. Balkon kapısı açık değildi. Marvel'in dediği gibi pencerelerde açık değilse nereden girmiş olabilir?

Bahçede beliren gölge dikkatimi dağıtırken gözlerimi kısıp oraya baktım. Elinde telefonuyla konuşan birisinin gölgesi karşıdaki duvara yansıyordu.

"Çıkmaya gerek kalmadı bence," merdivenin yarısında oturup sırtımı ona döndüm. Gölgeyi takip ediyordum. "Neden saçmalama kalk bakalım." "Çoktan gitmiştir Marvel, o kadar yavaştın ki bir bebek bile kaçabilirdi emin ol."

"Sadece tedbir." Başımı sallayıp hızla plan yapmaya çalışıyordum. "Mutfakta senin için kek çıkardım git ye," gözleri altın bulmuş gibi heyecanla dolarken koşarak mutfağa gitti. Telefonuna art arda mesajlar gelmişti. "Kız arkadaşın sanırım,"

"Kız arkadaşım yok." Kaşlarımı çatıp oturduğum yerden kalktım. "Elvie var demişti." "O olay şöyle oldu, şimdi..." Marvel ağzına sıkıştırdığı keklerle uzun bir hikayeye dalarken merdivenleri inip kapıya yöneldim. Boşluktan bakınca arkasını dönmüş tüm tabağı yiyecek gibi duruyordu. Evden çıktım, hızla gölgenin durduğu yere koşarken arada arkama bakıyordum.

KATHWhere stories live. Discover now