KATH | 22

742 78 25
                                    

Krem renginin üzerine ahenkle iz bırakan siyah kurumlarda gezindim. Gözlerim evin her tarafını taramaya devam ederken arada bakışlarımı tablolara çevirmekten geri çekmiyordum. "Orada öyle bekleyecek misin?" Koltuğun başlığına dayadığı ellerinden tekini keyfini bozmuşum gibi kaldırıp kenarlara sıkıştırılan tekli koltuklara doğru çevirdi.

Eskimeye yüz tutmuş koltuklar evin genel hali içinde çokta göze batmıyordu. Kremle siyaha uyumlu olarak döşenen açık mavi –dokunsan olduğu yere yıkılacak gibi duran- koltuklara doğru ilerledim. "Bu tablolardakiler kim?" Hafif dudağını kıvırıp elini koltuğun başlığına dayadı. Kafasını geriye doğru yatırırken erkeklerde belirgin olan adem elması ufak bir top yutmuş gibi boğazına sabitlenmişti.

"Tanımak istemezsin." Ukala. "Ya tanımak istersem?" Tek kaşı orantıyla havalandı; "Görmek neyine yetmiyor? Onları gören ilk kişisin."

"Okulda yaşıyorsun sanıyordum." Oturduğu yerden kalktı, daha ziyaret edemediğim diğer odalara çıkan kolidora girdiğinde boş sayılan evde yankılanan sesi beni de arkasından gitmem için davet ediyordu. "Okulun müştemilatı zaten. Okulda yaşıyor sayılmıyor muyum?" Ukala.

Oturduğum yerden kalkıp ses çıkarmamaya çalışarak arkasından ilerledim. Eski tahtalar bastığım her yerde iz bırakıyordu. Bastığım her iki tahtadan birisi mutlaka ses çıkarıyordu.

Karanlık koridorun başına gelip bir sağa bir sola yavaşça baktım. "Drew?" Koridorun sağından gelen kızgın hırıltılara doğru dönüp yavaşça adımladım. Yürüdükçe karanlık artıyor görüşüm azalıyordu. "Neredesin!?" "Arkanda." Fısıldayan ses içimi ürpertmeye yetmişti. "Drew?" Omzuma dokunduğunu hissettiğim elle bastığım çığlık koridoru aynı hızla aydınlattı. Drew karşımdaki odanın kapısında gözlerini açmış bana bakıyordu. Ellerimi kulaklarıma götürüp çığlığımı biraz daha yükselttim. Kolumdan tutup beni kendine çekince başımı omzuna yasladım.

"Ne yapıyorsun sen?" Arkadan gelen kahkaha sesleriyle yerimde tepinmeyi bırakıp önüme düşen örgülerimi arkaya ittirdim. Kafamı Drew'in omzundan kaldırıp yavaşça yüzüne çevirdim. Kaşlarını çatmış gözleri onlara uymak istercesine kısılmış karşısına doğru bakıyordu. Elimi sıkıca tuttuğum kollarından çekince o da belime sardığı ellerini genişletti. Arkamı dönüp duvara yaslanıp bize geniş ağızla gülen kıza bakmaya başladım.

Kısa kızıl ve dalgalı saçları güldükçe gözünün önüne düşüyordu. "Bu da kim?" Yaslandığı yerden ayrıldı, birkaç adımda yanımıza kadar gelip elini bana doğru uzattığında şaşkınlıkla ellerine bakıyordum.

"Ruth." Boşta sallanan elini ucundan tutup ifadesiz bakışlarımı yüzünde sürdürmeye devam ettim. Drew'in evinden kız çıkması aslında beklendik bir şeydi. "Kath." Dedim kısık sayılan bir sesle.

"Ne zamandan beri eve kız atıyorsun Drew?" Yüzü yeniden kahkahalarla genişlerken Drew yanımızdan geçip omzunu Ruth'un omzuna sertçe çarptı. "Aldırma o hep böyledir." Onu tanıyan biriyle karşılaşmak ilginç deneyimlerim arasında yerini alırken aniden koluma girmesiyle düşüncelerim arasından hızla sıyrıldım. Kızıl saçları her hareketinde savrularak etrafa tanımadık ama burnuma güzel gelen kokuyla eşlik ediyordu.

"Kız arkadaşı mısın?" Salon sayılan yere girdiğimizde gözlerim Drew'e kaydı. Aynı yerine oturmuş dirseklerini bacaklarına dayamıştı. Ruth'un sorusuyla başını kaldırıp önüne düşen saçlarını arkaya ittirdi.

"Ruth!" "Ne var bilmek hakkım değil mi?" Atışmalarını kenarda izlemeye devam ederken Ruth –her hücresini ezbere bildiğine yemin edebilirim- evde kendi eviymiş gibi dolaşmaya devam ediyordu. "Ne zaman geldin?" "Aslına bakarsan yeni geldim. Evde yoktun. Sebebi şimdi anlaşılıyor." Eline aldığı elmayla salona geri dönerken gözleri benim üzerimde gezindi. Elmadan bir ısırık aldı, ağzından akan sulara tiksinerek bakmaya başladım.

KATHOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz