21. Bölüm

562 53 23
                                    


Hayır, Emma, Jane'i bağışlamayacaktı. Şu var ki, duyduğu hırsı, hoşnutsuzluğu ortaya da vurmadı. Mr. Knightley de oradaydı. İki genç kızın birbirlerine gösterdikleri yakınlık erkeğin pek hoşuna gitmişti. Ertesi sabah Mr. Woodhouse ile iş konuşmak için gene Hartfield'e gelince bu konuyu açtı. Mr. Woodhouse'un yanında oldukları için tam anlamıyla açık konuşamıyordu, gene de genç kız onun neler demek istediğini bal gibi anlıyordu.

"Çok hoş bir akşam geçirdik, doğrusu, Emma. Benim için özellikle zevkliydi. Miss Fairfax ile sen bize tatlı tatlı müzik dinlettiniz... Mr. Woodhouse, insanın rahat koltuğunda, böyle güzel ve çekici iki genç hanımla bir arada olması ne büyük bir mutluluk. Kâh çalgı, kâh konuşmayla insanı nasıl da oyalıyorlar. Miss Fairfax'in de bu ziyaretten çok hoşnut kaldığından eminim, Emma. Sen kusursuzdun. Hele ona uzun uzun piyano çaldırtmak için direnişini pek beğendim. Ninesinin evinde piyanosu olmadığı için kızcağız kim bilir ne kadar yoksunluk duyuyordur."

Emma, "Hoşnut kaldığınıza ben de sevindim," diye gülümsedi. "Ne var ki Hartfield'e gelen konuklara saygı göstermekte hiçbir zaman pek kusur ettiğimi sanmıyorum."

Babası hemen, "Ne münasebet, yavrucuğum," diye söze karıştı. "Tersine. Senin gibi saygılı, nazik bir ev sahibesi dünyada yoktur. Örneğin dün geceki o çörekler... Bence birer tane buyur etmek yeter de artardı bile."

Mr. Knightley de, "Yok," dedi. "Hal hatır sorma, konuşma yönünden pek kusur etmezsin doğrusu. Onun için beni anladığını sanıyorum."

Emma, "Hem de çok iyi anlıyorum," der gibilerden erkeğe doğru şöyle bir baktı. Sonra, "Miss Fairfax içindekini dışına pek vurmayan bir tip," dedi.

"Eskiden beri öyledir... biraz. Ama, sen istesen onun bu çekingenliğinin giderilecek yanını az zamanda gideriverirsin. Yani utangaçlıktan doğan yanını. Geri kalanı ise gurur, ağırbaşlılık ve başkalarının özel yaşamına saygıdan ibarettir, bunu sen de kabul etmek, saygı göstermek zorundasın."

"Siz onu utangaç buluyorsunuz ama ben ortada böyle bir şey göremiyorum, doğrusu."

Mr. Knightley koltuğundan kalktı, Emma'nın daha yakınına oturdu.

"Sevgili Emma, dün akşam hoşça vakit geçirmediğini söyleyecek değilsin ya, umarım?"

"Yok yok. Her konuda sorduğum soruların sayısızlığı karşısında doğrusu kendim de hayran kaldım. Bütün bu sorulara karşılık edindiğim bilginin kıtlığınaysa ancak gülünür."

Mr. Woodhouse, "Umarım herkes benim kadar hoşça vakit geçirmiştir, dün gece," diye söylendi. "Bir keresinde ocağın ateşi pek sıcak geldi ama sandalyemi azıcık geriye çekince rahat ettim. Miss Bates doğrusu her zaman konuşkan, yumuşak başlı bir dosttur. Gerçi pek çabuk çabuk konuşur ama dili tatlıdır, ne yalan söyleyeyim. Mrs. Bates de kendine göre iyi hanımdır. Eski dostları pek severim ben. Miss Jane Fairfax de hoşuma gider. Güzel, terbiyeli bir taze. O da güzel vakit geçirmiştir sanırım. Öyle ya, Emma'yla bir arada değil miydi?"

Mr. Knightley, "Haklısınız, beyefendi," dedi. "Sanırım Emma da güzel vakit geçirmiştir, çünkü Miss Fairfax'le beraberdi."

Emma onun içinin rahat olmadığını seziyordu. Hiç değilse şimdilik onu yatıştırmak için tam bir içtenlikle, "Jane Fairfax öyle zarif bir yaratık ki, insan ondan gözünü alamıyor," dedi. "Baktıkça hayran kalıyorum, daha çok bakacağım geliyor."

Mr. Knightley'nin sözle anlatılamayacak derecede hoşnut kaldığı yüzünden belli oluyordu.

Beri yandan hâlâ Batesleri düşünmekte olan Mr. Woodhouse, "Bütçelerinin bu denli dar oluşu pek yazık!" diye içini çekti. "Gönül çok şey istiyor ama, insan cesaret edemiyor... Ancak ufak tefek armağanlar... yoksa, olağanüstü bir şey verilirse ayıp olur. Örneğin bizim domuzlardan biri kesildi; Emmacığım, Bateslere bir but gönderelim, diyor. Hartfield'in domuzları başka domuzlara benzemez. Etleri hafif olur. Ama ne olsa domuz etidir. Biftek yapıp kızartmak gerek. Yoksa rostosu yapılırsa mideyi altüst eder. Bateslere arka bacaklardan birini gönderelim, olur mu kızım?"

EmmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin