47. Bölüm

532 50 28
                                    


"Harriet, zavallı Harriet!" Sözün özü buydu işte, Emma'nın aklından çıkaramadığı kahredici düşünceler bu sözcüklerde gizliydi. Zaten onun gözünde tüm bu olanların en acı yönü de buydu: Frank Churchill ona, Emma Woodhouse'a karşı çok kötü davranmıştı... birçok yönden çok kötü... ne var ki şimdi Emma'nın ona karşı böylesine öfke duymasının nedeni temelde onun değil, kendi davranışıydı. Frank'in suçunu gözünde büsbütün ağırlaştıran şey, onun yüzünden kendisinin Harriet'le bir çıkmaza girmiş olmasıydı. Zavallı Harriet! İkinci kez Emma'nın yanlış düşünceleriyle pohpohlamasının kurbanı oluyordu. Mr. Knightley o sıralar, "Senin Harriet Smith'e bu yaptığın gerçek dostluk değil," dediğinde meğer ne ileri görüşlüymüş! Kendisi arkadaşına kötülükten başka bir şey yapmadığını düşünüyordu şimdi.

Gerçi, evet, bu kez geçen seferki gibi, kendini bu tersliğin tek ve esas mimarı olmakla, Harriet'in kafasına hiç yoktan hayaller sokmakla suçlayamazdı. Çünkü Harriet, Frank Churchill'i çok beğendiğini, hatta tutkun olduğunu önce kendisi açıklamıştı. Ne var ki Emma kendini gene de bu duyguları bastıracağı yerde körüklemekten bütünüyle suçlu buluyordu. Harriet'in üzerindeki kendi etkisini kullansa bu duyguların dal budak sarmasını pekâlâ önleyebilirdi. Yapması gerekenin bu olduğunu şimdi tam anlamıyla algılıyor, arkadaşının mutluluğunu hiç yoktan birtakım nedenlerle tehlikeye atmış olduğunu hissediyordu. "Sağduyuya kulak versem, Harriet'e, 'Onu düşünmeyi kendine yasakla; onun seni sevmesinin şansı beş yüze karşı bir bile değil!' derdim," diye düşündü. "Gel gör ki benim sağduyuyla pek ilişkim kalmamış galiba!"

Kendi kendine olan öfkesi sonsuzdu. Bir de Frank Churchill'e kızamasaydı herhalde patlardı. Jane Fairfax'e gelince; Emma'nın şimdilik hiç değilse onun için üzülmesine gerek kalmamıştı. Harriet'in kaygısı yeter de artardı bile! Jane'in sorunuyla hastalığının kaynağı aynı olduğuna göre, ikisi de artık şifa bulacak demekti. Jane Fairfax'in silik ve zor günleri sona ermişti. Genç kız çok yakında sağlığına, mutluluğa ve refaha kavuşacaktı.

Emma kendi arkadaş olma çabalarının neden geri çevrildiğini de anlıyordu artık. Bu sayede birçok küçük meseleyi de gün ışığına çıkarmış oluyordu. Esas neden, hiç kuşkusuz kıskançlıktı. Jane onu bir rakip olarak görmüştü; ondan gelen her türlü yardım ve yakınlık önerisini geri çevirmesi doğaldı. Hartfield Konağı'nın arabasına binmek çarmıha gerilmekle eş, Hartfield kilerinden gelen yiyecekler zehir sayılmış olmalıydı. Emma şimdi artık her şeyi görebiliyordu. Ve öfkeli düşüncelerin adaletsiz bencilliğinden sıyrılabildiği zaman, Jane Fairfax'in en büyük mutluluklara, en parlak yaşam tarzına layık olduğunu da kabul ediyordu.

Gelgelelim Harriet öyle ağır bir yüktü ki! Emma' nın başka birini çok fazla düşünecek hali yoktu ama bu ikinci düş kırıklığının Harriet'i birincisinden daha çok sarsacağını üzülerek tahmin ediyordu. Doğal da buluyordu öyle olmasını çünkü Frank Churchill, Mr. Elton' dan çok daha seçkin ve çekici bir erkekti ve Harriet'in üzerinde de daha büyük bir etki yapmış, onu olgun ve ölçülü bir insana dönüştürmüştü. Her şeye karşın Emma acı gerçeği arkadaşına hemen açıklamak zorundaydı. Gerçi Mr. Weston ayrılırken gizlilik ricasında bulunmuştu. Şimdilik tüm olup bitenin sır olarak kalması gerekiyordu. Mr. Churchill bunun üstünde önemle durmuştu, henüz çok yeni yitirdiği eşinin anısına bir saygı görevi olarak. Herkes de bu düşünceyi çok yerinde buluyordu. Emma söz vermişti; gel gör ki Harriet'i ayrı tutması gerekiyordu. Harriet'e gerçeği söylemek her şeyden önce gelmeliydi.

Tüm sıkıntısına karşın durumu neredeyse gülünç görmekten de kendini alamıyordu. Biraz önce kendi karşısında Mrs. Weston neler yaşadıysa biraz sonra kendisi de Harriet'in karşısında aynı şeyleri yaşayacaktı. Kendisine o kadar kaygı ve heyecanla verilen haberi şimdi kendisi kaygı ve heyecanla başkasına verecekti. Harriet'in adımlarıyla sesini duyunca yüreği hızla atmaya başladı. Kendisi Randalls'a yaklaşırken zavallı Mrs. Weston'ın yüreği de böyle çarpmış olmalıydı. Keşke açıklamanın sonucu da aynı olaydı! Ama ne yazık ki bundan hiç umut yoktu!

EmmaOnde histórias criam vida. Descubra agora