27. Bölüm

589 48 3
                                    


Emma gururundan özveride bulunup Coleların toplantısına gittiği için hiç pişmanlık çekmedi. İyi yürekli Coleları sevindirmiş ve herkesin gözünü kamaştırmıştı. Kendisi de çok eğlenmişti.

Gururlu bir yalnızlığa kapanmak yönünden kaybı olmuşsa bile herkesin gözdesi olmak yönünden kazançlıydı. Arkasında, kolay kolay unutulmayacak bir nam bırakmış sayılırdı!

Ertesi sabah da gecenin tatlı anılarını kafasında canlandırmaya daldı. Gel gör ki, tam mutluluk anılarda bile elde edilemez. Emma'nın da iki yönden içi rahat değildi. Jane Fairfax'le Mr. Dixon konusundaki kuşkularını Frank Churchill'e açmakla yanlış yaptığını düşünüyordu. Kadınların erkeklere karşı birbirlerini tutmaları gerekirdi. Emma bu ilkeye aykırı davranmakla kadınlığa yaraşmayan bir şey yapmıştı. Dilini tutsa daha iyi ederdi.

Emma'yı tedirgin eden ikinci konu da Jane'le ilgiliydi. Çünkü genç kız onun gibi iyi piyano çalamayışından gerçek olarak utanmış ve boş geçirdiği yıllara yanmıştı. Bu yüzden piyanosunun başına oturdu, tam bir buçuk saat canla başla çalıştı.

Harriet'in içeri girmesiyle piyanodan kalktı. Harriet' in hayranlığıyla yetinebilseydi o saat avunurdu. Çünkü Harriet hemencecik, "Ah, ben de sizle Miss Fairfax gibi piyano çalabilseydim," diye içini çekti.

"Harrietçiğim, beni Miss Fairfax'le denk tutma. Çünkü o benden öylesine üstün ki... Güneşin lamba ışığından üstün oluşu gibi."

"Aa, asıl siz daha iyi çalıyorsunuz bence; onun kadar iyisiniz, işte. Bana kalsa sizi dinlemeyi bin kat yeğlerim. Dün gece herkes, ne güzel çaldığınızı söylüyordu."

"Müzikten az buçuk anlayanlar aradaki farkı görmüşlerdir. Harriet, işin doğrusu şu ki benim piyano çalışım ancak, aferin, denilecek düzeyde, oysa Jane Fairfax'inki bunun çok ötesinde."

"Ben hep sizin aynı düzeyde olduğunuzu düşüneceğim ya da arada fark varsa bile kimsenin anlayamayacağı kadardır. Mr. Cole sizin zevkinizin çok yüksek olduğunu söylüyordu, Mr. Frank Churchill de uzun uzun zevkinizin inceliğinden konuştu. Zevke ustalıktan çok, değer veriyormuş."

"Harrietçiğim, anlasana, Jane'de ikisi de var."

"Emin misiniz? Ustalığı gerçi gördüm ama zevki olduğunu bilmiyordum, doğrusu. Kimse bundan konuşmadı. Zaten ben İtalyan şarkılarından nefret ediyorum, bir kelimesini bile anlamanın yolu yok. Hem o dediğiniz kadar iyi çalıyorsa, zorunlu olduğu içindir, çünkü ders vermek durumunda olacak. Coxlar dün gece merak ediyorlardı, acaba büyük bir ailenin yanına girebilecek mi, diye. Onları nasıl buldunuz dün gece?"

"Gene her zamanki gibi... iyice bayağı!"

Harriet çekingen bir ifadeyle, "Bana bir şey söylediler ama önemli değil," dedi.

Emma taşın altından gene Mr. Elton'ın çıkacağından korkmakla birlikte, "Ne dediler?" diye sormak zorunda kaldı.

"Geçen cumartesi Mr. Martin'in onlara yemeğe geldiğini söylediler."

"Ya!"

"Mr. Martin bir iş için babalarına gelmiş, o da onu yemeğe alıkoymuş."

"Ya!"

"Durmadan Mr. Martin'den konuştular, hele Anne Cox! Ne demek istiyordu bilmem ama önümüzdeki yaz da gidip orada kalmak ister miyim, diye sordu."

"Merakını terbiyesizce dışarı vurmuş işte, tam Anne Cox'a yaraşır bir davranış."

"Onun, yemeğe kaldığı gece çok keyifli olduğunu söyledi. Sofrada Anne'in yanına oturmuş. Miss Nash diyor ki Cox kız kardeşlerden ikisi de Mr. Martin'e varmaya seve seve razı olurlarmış."

EmmaWhere stories live. Discover now