53. Bölüm

527 46 33
                                    


Mrs. Weston rahat bir doğum yaparak bütün dostlarını sevindirdi. Onun sağlığı konusunda Emma'nın sevincini artıracak bir şey varsa o da dünyaya getirdiği çocuğun kız olmasıydı. Emma baştan beri, ille de küçük bir Miss Weston istemişti. Niyetinin sonradan bu kızı, Isabella'nın oğullarından biriyle evlendirmek olduğunu kabul etmiyor, ancak ana ile babaya bir kız evladın çok yaraşacağını ileri sürüyordu. Bu, Mr. Weston'a yaşlılığında (çünkü elbet Mr. Weston da yaşlanacaktı, on yıl falan sonra) büyük avuntu verirdi. Evinden ayrılmak zorunda kalmayan bir çocuğun oyunlarıyla saçmalıkları, kaprisleriyle hayalleri evinin şenliği olurdu. Mrs. Weston'a gelince; bir kız çocuğunun en çok onu sevindireceğinden kimse kuşku duyamazdı. Zaten kız yetiştirmekte bu kadar usta olan birinin bu yeteneğini bir daha hiç kullanmaması yazık değil miydi?

"Alıştırmasını benim üzerimde yaptı; bu bir artıdır bence. Şu Fransız romancısı Madame de Genlis'in "Adelaide ve Theodore" romanındaki, hani, Almane baronunun, yeteneğini Ostalis Kontesi Adelaide yoluyla geliştirmesi gibi. Şimdi de, işte, Mrs. Weston'ın kendi Adelaide'sini çok daha kusursuz bir planla yetiştirdiğini göreceğiz."

Mr. Knightley, "Yani demektir ki kızını seni şımarttığından bile daha çok şımartacak ama hiç şımartmadığını söyleyecek. Başkaca hiçbir fark olmayacak," dedi.

"Zavallı yavru! O gidişle nasıl biri olur, kim bilir!"

"Çok da kötü değil. Binlerce kızın kaderini paylaşır. Çok küçüklüğünde huysuz ve sevimsiz olur, büyüdükçe kendi kendini yola getirip düzelir. Şımarık büyüyen çocuklara artık eskisi kadar kızamıyorum, sevgili Emma. Şu anda tüm mutluluğumu sana borçluyken, onlara kızmam nankörlük olmaz mı?"

Emma gülerek, "Evet ama benim şansım vardı," dedi. "Siz başkalarının beni şımartmasını dengelemeye çalışarak bana yardımcı oldunuz. Yoksa salt kendi aklımla adam olabilir miydim? Hiç sanmıyorum."

"Öyle mi? Ben sanıyorum. Tanrı sana zekâ vermiş, Miss Taylor da ilkeler verdi. Nasılsa düzgün yetişecektin. Benim sana karışmam yarar sağlamak yerine zarar bile verebilirdi. 'Bu adam kim oluyor bana akıl öğretecek?' demeye hakkın vardı. Sonra kim bilir benim akıl veriş biçimimi de ne kadar itici buluyordun. Yok, sana iyiliğim dokunduğuna inanmıyorum, Emma. Seni gözbebeğim gibi sevmekle ancak kendime iyilik ettim ben. O kadar yakından ilgilenip de seni olduğun gibi sevmemek elimde değildi, kusurlarınla falan. Kısacası, eleştirecek bir sürü kusur bula bula, sana en azından on üçüncü yaşından beri âşık olduğumu sanıyorum."

Emma, "Sizin bana çok yardımınız dokundu, bundan eminim," dedi. "Çok zaman sizin etkiniz bana doğruyu göstermiştir; o sırada itiraf etmezdim ama çok zaman öyleydi. Bana yararınız dokunduğundan hiç kuşkum yok. Eğer küçük Anna Weston ille şımartılacaksa bana yaptığınız bütün yardımları ona da yapmak insanlık görevinizdir... on üç yaşına geldiğinde ona âşık olmak dışında, tabii."

"Küçükken çok kez bana, o hınzır bakışlarından biriyle, 'Ben şöyle şöyle yapacağım, babam olur diyor,' derdin ya da, 'Miss Taylor izin veriyor.' O yapacağın şeyin benim onaylamadığım bir şey olduğunu bile bile. İşte böyle durumlarda benim araya karışmam sana iki kat üzgünlük vermiş olsa gerektir."

"Ne de uysal çocukmuşum ya! Konuşmalarımı sevecenlikle anımsamanıza şaşıyorum doğrusu!"

"Bana 'Mr. Knightley,' derdin her zaman, Mr. Knightley... Kulağım alıştığı için pek resmî bir sesleniş gibi gelmezdi ama ne olsa resmî, işte. Artık bana başka türlü seslenmeni istiyorum ama nasıl, bilemiyorum."

"On yıl kadar önceydi, anımsıyorum, bir gün aksiliğim üstümdeyken sizi 'George!' diye çağırdım. Amacım sinirlendirmekti ama siz hiç oralı olmadınız, ben de bir daha yapmadım."

EmmaWhere stories live. Discover now