23. Bölüm

568 49 6
                                    


Arkadaş görmeye gitmek Harriet'in hiç de içinden gelmiyordu. Emma'nın onu almaya gelişinden hemen yarım saat önce kara bahtı onun karşısına kasabın arabasını çıkarmıştı ve tam o dakikada, üstünde Sn. Rahip Philip Elton, White Hart, Bath yazan, sandık biçimi bir bavul, posta arabalarının durağına götürülmek üzere kasabın arabasına yüklenilmekteydi. Böylece Harriet'in zihninde, bu bavulla bavulun gideceği yerden başka her şey silinmişti.

Emma onu her şeye karşın faytona bindirip çiftliğe götürdü. Geçen sonbahar o kadar mutlu günler geçirmiş olduğu bu yolların, bu elma ağaçlarının manzarası Harriet'e hemen dokunmuştu. O tatlı anıların gene canlandığı belliydi. Emma onun çevresine ne büyük bir kıvançla baktığını görünce, çeyrek saatten çok bırakmamalı, diye düşündü. Harriet'i çiftlikte indirdikten sonra kendisi de, evlenip Donwell'de yerleşmiş olan eski bir hizmetçiyi görmeye gitti.

Tam çeyrek saat sonra Emma çiftlik bahçesinin beyaz tahta kapısına döndü ve Harriet'e haber gönderdi. Harriet de hemen geldi. Neyse, yanında kavalye filan yoktu. Evin kızlarından biri onu nezaketle uğurladı, ama bahçe kapısına gelmedi.

Önceleri Harriet öyle heyecanlıydı ki sözleri birbirini tutmuyordu. Ama biraz sonra olup bitenleri güzelce anlattı. Mrs. Martin'le iki kızı onu biraz çekingen, hatta soğuk karşılamışlar, resmî bir dille hatır sorup konuşmuşlar. Derken bir aralık Mrs. Martin, Harriet'in çok büyüdüğünü söyleyince aralarındaki bütün soğukluk uçup gidivermiş. Hepsi de geçen yaz o odada nasıl boylarını ölçtüklerini anımsamışlar. Boylarının işaretleri hâlâ duvarda duruyormuş. "O" ölçmüşmüş onları. Bu anıyı tazeler tazelemez geçen yazki yakınlıkları da tazelenir gibi olmuş. Tam o sırada da Emma geri gelmiş.

Harriet'i Emma'nın getirmiş olması, ziyaretin kısalığı, Martinlerin dikkatinden kaçmış olamazdı. Daha dört beş ay önce birlikte tatlı ve mutlu altı hafta geçirdiği kimselere, Harriet şimdi yalnızca on dört dakika ayırmıştı. Emma kendini Martinlerin yerine koyuyor ve onların gücenip kızmakta yerden göğe haklı olduklarını kabul ediyordu. Ne kötü işti bu! Şu Martinler biraz daha yüksek tabakadan kimseler olsaydı ne iyi olurdu. Besbelli çok iyi, çok değerli kimselerdi. Azıcık daha düzeyli oluverseler yeterdi. Ne var ki bu durumda başka türlü davranmak olmazdı. Yufka yüreklilikte yarar yoktu. Harriet'i Martinlerden iyice uzaklaştırmak gerekti.

Üzücü bir şeydi bu. Hele Emma şu sırada o kadar üzgündü ki, avunmak ihtiyacındaydı. Bu yüzden önce Randalls Köşkü'ne uğramaya karar verdi.

Ama köşkün kapısına vardıkları zaman evde kimseyi bulamadılar. Hem hanım hem de efendi çıkalı epey oluyormuş; uşak onların Hartfield'e gitmiş olduklarını sanıyordu.

Yeniden faytona bindikleri zaman Emma, "Ne kötü," diye söylendi. "Biz gidene dek de tutup kalkarlar. Tüh, aksi şeytan! Ömrümde bu derece hayal kırıklığına uğradığımı bilmiyorum."

Sonra da köşeye çekilerek sıkıntılı düşünceleri dağıtacak iyi şeyler düşünmeye çalıştı. Biraz sonra araba durdu. Emma doğrulup pencereden bakınca arabayı Mr. ve Mrs. Weston'ın durdurmuş olduklarını gördü. Onları görmek genç kızı hemen sevindirdi. Hele sözlerini duymak içini daha da açtı, çünkü Mr. Weston onu görür görmez söze başlamıştı:

"Merhaba, nasılsınız? Babanızdan geliyoruz, onu çok iyi gördük, sevindik. Bizim Frank yarın geliyor. Bu sabah mektup aldık. Yarın çay saatinden önce geliyor. Bugün Oxford'daymış. Tam iki haftalığına geliyor. Ben zaten biliyordum. Noel'de gelseydi üç gün bile kalamayacaktı. İyi oldu. Şimdi tam havası. Güzel, kuru, güneşli günler. İyice tadını çıkarırız artık. Her şey tam gönlümüze göre oldu."

EmmaWhere stories live. Discover now