38. Bölüm

503 48 55
                                    


Baloya engel olacak başka hiçbir terslik çıkmadı. Kararlaştırılan gün yaklaştı, yaklaştı, sonra gelip çattı. Kaygılı bir bekleyişle geçen sabahtan sonra Frank Churchill de akşam üzeri resmen ve sağ sağlıklı Randalls'a varınca ortada hiçbir tehlike kalmadı.

Genç adamla Emma arasında henüz ikinci bir karşılaşma olmamıştı. Crown'un balo salonunda yüz yüze geleceklerdi. Bu belki de herkesin içinde, olağan bir karşılaşmadan daha iyiydi. Mr. Weston, Emma'ya, hana erken gelmesi için öyle yana yakıla yalvarmıştı ki! Mümkünse kendilerinden hemen sonra orada bulunarak, başkaları gelmezden önce odalar ve tüm hazırlıklar konusunda fikir vermesini istiyordu. Emma onu geri çeviremezdi ve bu yüzden bir süre Frank'le sakin bir zaman geçirecek demekti. Harriet'i da kendi arabasına aldı ve böylece, hana Westonlardan kısa bir süre sonra vardılar.

Frank Churchill'in besbelli gözleri yollardaydı. Fazla bir şey söylemediyse de o gece çok eğlenmeye kararlı olduğu halinden anlaşılıyordu. Hep birlikte her yeri dolaşarak her şeyin olması gibi olup olmadığına bakarlarken, birkaç dakika içinde aralarına bir başka araba dolusu insan katıldı. Emma araba sesini duyunca şaşalamaktan kendini alamamıştı. "Amma da erkenciler!" demek üzereydi ki yeni gelenlerin, Mr. Weston'ın eski aile dostu olduklarını ve aynen kendisi gibi fikir vermek üzere özel olarak, erken erken çağrılmış bulunduklarını öğrendi! Bunların hemen arkasından da gene aynı iş için aynı biçimde rica minnet erkenden çağrılmış olan bir araba dolusu kuzen de sökün edince Emma, "Bu gidişle konukların yarısı çevreye bakıp fikir vermek için yakında toplanmış olacak galiba!" diye düşünmekten kendini alamadı.

Demek Mr. Weston'ın, fikirlerine ve zevk ölçüsüne güvendiği tek kişi kendisi değilmiş! Emma bunu gördüğü zaman, bu kadar çok sayıda güvendiği, canciğer dostu olan bir adamın yakınlığıyla güveninin pek de koltuk kabartıcı bir şey olmadığını düşündü. Mr. Weston'ın açık yürekliliğini seviyordu sevmesine de, biraz daha az açık yürekli olsa daha sağlam bir kişiliği olurdu, diye düşünüyordu. Adamı adam yapan şey, yedi dünyayla içli dışlı olmaksızın genelde yüce ve cömert yürekli olmasıydı. Emma ancak böyle bir erkeğe âşık olabilirdi.

Hepsi birden topluca çevreyi dolaşıp gözden geçirdiler, her şeyi döne döne övdüler, sonra yapacak başka işleri kalmayınca şöminenin önünde bir yarım halka oluşturdular ve başka konular açılıncaya kadar suskun kalmamak için, "aylardan mayıs olmasına karşın akşamları ateşin hâlâ hoşa gittiğini" konuştular.

Emma, özel danışmanların sayısının daha fazla olmayışındaki suçun Mr. Weston'a bulunamayacağını öğrendi! Westonlar yolda, arabalarına alıp getirmek için Bateslere de uğramışlar ama Miss Bates ile Jane Fairfax'i meğer Eltonların getirmesi daha önceden kararlaştırılmış.

Frank Churchill, Emma'nın yanındaydı. Yerinde duramaz gibi bir hali vardı. Huzursuzluğu içinin rahat olmadığını gösteriyordu. Çevresine bakınıyor, durup durup kapıya gidiyor, kulağı hep kirişte, besbelli öbür arabaların sesi duyulsun diye bekliyordu. Ya balo bir an önce başlasın diye sabırsızdı ya da Emma'nın yanında uzun kalmaktan korkuyor olsa gerekti.

Mrs. Elton'dan söz açıldı. Frank, "Yakında gelir herhalde," dedi. "Mrs. Elton'ı müthiş merak ediyorum. O kadar çok konuşuluyor ki. Çok gecikmeden gelir sanırım."

Bir arabanın geldiği duyulunca Frank hemen kapıya seğirtti, ama hemen dönüp geldi.

"Onunla tanışmadığım aklımdan çıktı. Hemen gidip karşılamam yakışık almaz."

Karıkoca Eltonlar göründüler; tanışma töreni her zamanki gülümsemeler ve nezaket sözleriyle yapılıp sona erdi.

Mr. Weston çevresine bakınarak, "Ama Miss Bates' le Miss Fairfax!" dedi. "Onları siz getireceksiniz sanıyorduk."

EmmaOù les histoires vivent. Découvrez maintenant