chanel swan

4.6K 255 153
                                    

Chanel Swan.

Bana tercih ettiği onlarca kadından yalnızca bir tanesinin adı.

Birkaç saat önce telefonda konuşurken "Güzelim." diye hitap ettiği o kadın. O fahişe. O metres.

Acı olan neydi biliyor musunuz? Chanel muhtemelen bir ilk olduğunu düşünüyordu. Bu jestler, sürprizler, tatlı işler sadece onun başına geliyor sanıyordu. Yanılıyordu ki... Birkaç yıl boyunca ben de bu mutluluğu tatmıştım ama şimdi duvarlar üstüme üstüme geliyordu.

Ürkekçe gezdirdim ellerimi telefonumda. Numarasını tuşladıktan sonra yavaşça kulağıma götürdüm. Muhtemelen şu an kocam ile eğlencelerini bozuyordum. Ne acıydı ama! Sahiden çok üzülüyordum!

"Kiminle görüşüyorum?"

Telefonu açan nefes nefese kalmış, yorgun erkek sesi beni şaşırtmamıştı. Oysa ki ben Chanel ile konuşmak istiyordum, Zayn ile değil.

"Hey, orada kimse var mı?"

Gözlerimi kapatıp sesini dinledim.

"Zayn, sevgilim, kimse ses vermiyorsa kapat gitsin. Ben yataktan kalkmadan gelsen iyi olur."

Duyduğum kıkırtısı ile "Beni neden sevmedin?" diye mırıldandım ama çoktan kapatmıştı ve kendi kendime konuşuyordum.

Neye yanmalıydım?

Beni sevmeyişine mi?

Direnemeyişime mi?

Hikâyemizin bitmesine mi?

Onu bırakamama mı yoksa kızımızın babasız büyüdüğüne mi?

Belki de sadece kendime yanmalıydım.

"Isabella, yeter! Kes sesini artık!" Kızımın ağlama sesini duymamla beraber cinlerim tepeme çıkmıştı. Ona bakmak istemiyordum çünkü lanet olası aynı babasına benziyordu. Odasının kapısını hışımla açıp içeriye girdiğimde gürültümden ve bağırışımdan korkmuş olmalıydı ki titriyordu.

Beşiğinin başına gelip ona tiksinirce baktım.

"Sus diyorum sana! Sus, sus, sus! Kapat çeneni!"

Beşiğini hızlı hızlı sallarken onunla beraber ağladığımın farkında bile değildim. Sağ elimi ona vurmak üzere havaya kaldırmıştım ki bir an, gerçekten bir an kendime gelir gibi oldum.

"Isabella, anneciğim? Neden ağlıyorsun?"

Onu beşiğinden alıp kucağıma yatırdım ve yere otururken konuşmaya başladım. Hâlâ susmamıştı, bu yüzden göğsümü ağzına dayadım. Bir yandan saçlarını okşuyordum. İç çekip duruyordu.

"Babanı mı özlüyorsun? Onu ben de özlüyorum. Ona benzediğini biliyor musun? Sen... Çok çirkin bir bebeksin. Seni sevmemeliyim. Evet, belki de seni sevmemeliyim."

Gözlerimin içine saf saf bakarken anlamadığının bilincinde olmak gülmeme yol açıyordu.

"Beni anlamıyorsun bile. Aptal." Kahkahalarla gülerken başımı geriye atıp koltuğun minderine yaslamış ve tırnaklarımı avuç içlerime bastırırken tavanı izlemeye dalmıştım.

Öyle ki küçük kızımın başının yavaşça geriye düştüğünün farkında olduğum hâlde kılımı kıpırdatamamıştım.

Yorgundum ve tek ihtiyacım olan gülmekti.

Deliler gibi gülmek.

Deliler.

***

melodies and memories • zaynWhere stories live. Discover now