Melodies.

2.8K 187 217
                                    

Masaya yemek tabakları, çatal kaşık vb. şeyleri yerleştirmemin ardından Isabella'yı uyutup odasına yatırmıştım. Gerçekten onu sallarken beni oldukça yormuştu, her fırsatta ayaklarıyla itmeye çalışıyordu. Artık nasıl devam edebileceğimi bilemez hâldeydim.

Bay Ricky'ye gitmek istiyordum ama hiçbir şey beni kurtaramazdı. Bu yüzden etrafta ruh gibi dolaşıyor, tüm bu yükü omuzlamayı kabul ediyor, yavaşça intiharıma doğru sürükleniyordum.

Kapı çaldığında açmak için gidecektim ki Zayn elimden tuttu.

Ah, mutlu aile tablosu çizmemiz gerektiğini unutmuştum.

Parmaklarımız birbirine kenetlenmiş bir hâlde kapıyı açtığımız zaman Trisha hiç beklemeden kollarını boynuma doladı. Zayn elimi nihayetinde bıraktığında ben de aynı şekilde karşımdaki güzel kadına sıkıca sarıldım. Onun kolları arasında olmak, gerçek annemin kolları arasında olmak gibi hissettiriyordu. Bıraksalar şuracıkta ağlayabilirdim.

Benden ayrıldığında yanaklarımı öptü ve gülümseyip Zayn'e sarıldı. Yaser ile de aynı şekilde sarıldıktan sonra yemek salonuna geçmiştik. Kocam, hiçbir şekilde kolunu omzumdan çekmiyordu ve onun bu iğrenç karakteriyle dipdibe olmak midemi bulandırmıştı. Gerçekten her an Zayn'in üstüne kusabilirdim.

"Isabella nerede?" Bardağa su doldurup içen Trisha'ya bakıp tebessüm ettim. "Gözleri yoruldu tabletinden video izlerken, uyuyor anneciğim." Yüzünü asıp "Ah, uyanır mı biz gitmeden? Onu çok özledik." dediğinde onaylar anlamda başımı salladım.

Zayn, anne ve babasına oturmaları için masayı işaret ettiğinde yemekleri servis edeceğimi söyledim. O da bana yardımcı olacağını söyleyip peşimden gelmişti. Büyük servis tabaklarına ızgara somon balığını yerleştirdim ve çorbanın olduğu tencereyi de tepsiye koydum. Siyah pirinç pilavını da aynı tepsiye koyduktan sonra Zayn de somonların olduğu tabaklarla arkamdan geliyordu.

Pirinç pilavını masanın ortasına koyduğumda Zayn iki somon tabağını pilavın hemen yanlarına koydu. Herkesin önündeki çorba kaselerini alıp tencereden doldurduktan sonra "Afiyet olsun." diyerek oturdum.

Yaser yemeklere bir anda dalınca Trisha ona ters ters bakıp yavaşlamasını sağladı ve bana dönüp kıkırdadı.

"Zayn, Yaser'in kopyasıdır. Yaşlandığında o da böyle olacak. Bu yüzden benden ders alman gerekebilir."

Alayla güldüm. Ağzımı tam ters bir şey söylemek için açmıştım ki Zayn ne yapacağımı anlayıp benden önce davrandı.

"Aşk olsun anne, ben karımı seviyorum. Yaşlandığımda da ona babam gibi zahmet çıkarmayacağım."

Büyük bir kahkaha atıp elimi Zayn'in elinin üstüne koydum. "Eminim, Zayn." dememin ardından devirdiğim göz, Zayn'in beti benzinin atmasına sebep olmuştu.

"Aşk olsun gençler, ben Trisha'ya zahmet mi çıkarıyorum?"

"Daha çamaşırlarını bile yere atıyorsun sen, Yaser. Konuşturma beni."

Zayn'in varlığını unutup o gece eğlenmeye baktım ve kahkahalarla geçirdiğim bir akşam yemeği sonrası kahvelerimizi içiyorduk. Yüzümde bir gülümseme vardı.

"Ee, evliliğiniz nasıl gidiyor, uzun süredir ortalıkta yoksunuz?"

O an kahve fincanı elimden düştü ve gözlerim dolmaya başladı. Yemin ederim aklımdan geçen şey bu akşamı zehir etmek değildi. Sahte de olsa mutlu olduğumu hissetmeye ihtiyacım vardı.

Trisha'nın ağzından bir çığlık koptuğunda Yaser bana endişeyle iyi olup olmadığımı soruyordu.

"Güzelim, iyi misin?" Fincanın kırıklarını toplayıp masanın üstüne koyan Zayn'e baktım. Gözlerindeki bakışı anlayabiliyordum. Tehdit içeriyordu.

melodies and memories • zaynWhere stories live. Discover now