see you soon

4K 258 140
                                    

Acı içinde yüzüyordum.

Hissettiğim tek şey vücudumun, aklımın can çekiştiğiydi. Kaldıramıyordum. Tüm bunları kaldıramıyordum. Gerçekten ağırdı.

Isabella'yı yine uyutmuştum ve şu an onu izliyordum. Uyurken çok masum görünüyordu. Uzum kirpikleri, dolgun dudaklarını babasından almış olmalıydı. İkisi de çok güzeldi. Tek fark, birinin şeytandan farkı yoktu.

Kızım, babasını unutmuştu. Onu gördüğü zaman artık tanımıyordu ama evin içinde hâlâ "Baba." diye sayıkladığı oluyordu.

İnsanın, görmediği birini sayıklayıp durması nasıl da değişikti ama değil mi?

Sevgisini bilmediğiniz bir insandan sevgi istiyordunuz.

Şeytanın ta kendisinden merhamet bekliyordunuz.

Babalık nedir bilmeyen bir insan baba olmasını, hatta insanlığın ne olduğundan gram haberi olmayan birinden size karşı insan olmasını istiyordunuz.

Çakmağı buldum.

Gözyaşlarım birer birer dökülürken yatak odamıza girdim ve tüm fotoğrafları elime aldım. Albümler, Zayn'in bana yazdığı şarkılar, şiirler, hepsi şu an elimdeydi.

Banyoya gidip her şeyi küvete döktüm. Hiçbir şeyde elimi tekrar gezdirmedim. Albümden düşen bir fotoğrafımız gözümün önüne serildiğinde gülümsedim, bunu yapmak zorundaydım.

Ben her şekilde ölecektim.

Hatıralarla yaşayamazdım, hatıralarda da kalmayacaktım.

Ölüp gidecektim.

Derin bir iç çektim ve çakmağı yaktım. Küvete atacağım sırada kokusu burnuma doldu.

Parfümünü değiştirmişti ama olsun, ben onu her şekilde tanırdım.

"Yapma."

Ellerimi küvete yasladım.

Bana acı çektirmek istiyordu. Bunun için buradaydı.

Çakmağı ateşleyip küvete bıraktım. Daha fazla düşünemezdim. Yoksa biliyordum ki başaramazdım ve Zayn iyice aciz olduğumu sanardı.

Her şey tutuşurken geriye çekilmedim. Sadece oturdum ve izledim.

Önce 17. yaşımın olduğu fotoğrafımız tutuştu.

Sonra elele tutuştuğumuz.

Şarkılar, şiirler, resimler, hatıralar... Hepsi bir bir kül oldu ve ben yalnızca izledim. Bunlarla birlikte içim de yanıyordu ama söndürmek adına uğraşmıyordum bile. Benim içimdeki yangın aylardır sürüyordu zaten.

Küllere baktım. Zayn suyu açıp alevleri söndürmüştü.

"Görüyorsun değil mi?" dedim hâlâ külleri izlerken. Cevap vermedi. Emindim ki benden bunu beklemiyordu.

"Sana zarar vermemek için kendimi yaktım. Anılarımızı yaktım, Zayn."

Güldüğünü duydum. Benim bu hâlimde nasıl gülebiliyordu?

"Bana zarar veremezsin, Mia."

Aynı onun gibi güldüm.

"Chanel'ı gözümü kırpmadan öldürürdüm."

Yutkunduğunu duydum. Bu boş ortamda boğazından çıkan o ses her tarafı doldurdu ve bağıra bağıra ağlamak istedim. Ben önünde öldüğüm hâlde elini uzatmıyordu ama Chanel'a bir şey olma düşüncesi onu bitiriyordu.

"Korkma," dedim kalkıp önünden geçerken.

"Ona bir şey yapmam."

Tekrar güldü ve ben Isabella'nın odasına girerken peşimden geldi. Def olup gitmesini istiyordum.

"Canımı yaktın, Zayn." Isabella'yı tam kucağıma alacakken ona baktım.

"Canımı yaktın ve bunu kılını bile kıpırdatmadan yaptın." Fotoğrafları yakmamdan bahsediyordum.

"Mia..." dedi tebessüm ederken. "Benim güzel karım... Seninle gurur duyduğumu bilmeni isterim. Güçlü duruşuna hayranım."

"Ne yapmaya çalışıyorsun?!" Tüm gücümle bağırdım ve vitrindekileri bir vuruşumla yıktım. "Amacın ne, beni öldürmek mi?! Neden, Zayn?! Neden her şeyi bir anda bozdun?! Neden beni öylece bıraktın?!" Delirdiğimi kendim bile fark edebiliyordum.

"Kızımızı uyandırdın, Mia." Şeytanca gülümsedi ve çalan telefonuna attı cebini. "Ah," dedi aramayı meşgule atarken. "Gitmem gerek. Chanel beni çağırıyor. Bu gece birlikteliğimizin ikinci ayı."

O an dizlerimin üstüne düştüm.

Tüm kırıklar diz kapaklarıma saplandı ve başımı kaldırıp ona bakamadım bile. Sadece yeri izliyordum.

"Yakın bir zamanda görüşmek üzere karıcığım, kendine iyi bak."

Öylece çıkıp gitti.

Kapanan kapının sesini duyduğum an çığlıklar eşliğinde ağlamaya başladım. Ellerimle kırık parçaları sıkıyor, haykırarak ağlıyor ve nedenini sorguluyordum.

Ben bunları hak etmemiştim.

Elimdeki parçaya baktım.

Bileğime yavaşça sürttüm.

Düşünmeden orayı kesecektim ki bir ses beni durdurdu.

"Ba-ba." Yine oluyordu. Onu hâlâ görmediği hâlde arıyordu.

Yüzüme şefkat dolu bir tebessüm yerleşti. Oturduğum kırıkların üstünden kalktım ve bebeğimin beşiğine yaklaşıp onu kucağıma aldım. Ellerim aynı bacaklarım gibi kesik ve kan içindeydi, dolayısıyla Isabella'nın üstü de kıpkırmızı olmuştu.

"Ağlama, güzel bebeğim." dedim onu izlerken.

"Anneciğin seninle."

Ve eğilip alnına bir öpücük kondurdum.

melodies and memories • zaynTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon