don't hurt her

3K 214 231
                                    

Stres ve endişeden ne yapacağınızı şaşırdığınız durumlar olmuş muydu? Şu an öyle duygular içindeydim ki bacaklarımı kıçıma vura vura kaçmak istiyordum.

Henüz annemin mezarından kalkmamışken çalmaya başlayan telefonum beni kim olduğuna bakmadığım hâlde korkutmaya yetmişti. Zayn arıyor diye düşünmüştüm, bağırıp çağıracak falan sanmıştım.

Ama çok daha beteriydi.

Arayan kişi Yaser Malik'ti. Zayn'in bizzat babası.

Titreyen parmaklarımla açtıktan sonra hemen onlara gelmemi söyleyip yüzüme kapatmıştı ve anlamıştım ki her şeyi öğrenmişlerdi.

Oraya gitmek istemiyordum. Neyle karşılaşacağımı, neler olacağını bilmiyordum ve içimden bir ses iyi şeyler olmayacağını söylüyordu. Mecburdum gitmeye. Öyle ki kilometrelerce yolu yürürken yanımda yine Zayn belirivermişti.

"Çok sıkkın görünüyorsun."

"Endişeliyim."

"Mia, neden kendini öldürmüyorsun?"

Yine birçok bakış. Uzaklaştırılan çocuklar. Beni işaret eden parmaklar.

"Çünkü... Siktir. Sus. Sus. Sus. Sus." Zayn yok olduğunda çığlık atarak dizlerimin üstüne düştüm. Zihnimde durmaksızın sesi yankılanıyordu.

Kendini öldür. Neden öldürmüyorsun? Mia, neden yaşıyorsun? Hâlâ tutunmak için bir sebebin var mı? Çok geç kalmadın mı? Kendini öldür. Kendini öldür. Kendini öldür.

Ellerimle saçlarımı yolarken çığlık çığlığa kalmıştım ve bu uğultu hâlindeki ses susmuyordu. Kimse, gerçekten kimse kalkabilmem için yardım eli uzatmadığı için Bu kadar yeter, diye düşündüm kendimce. Bugüne dek yeterince düştü omuzlarım. Kalktım. Omuzlarımı dikleştirip siktiğimin sesi hâlâ susmazken kalktım. Ellerimi gözlerime getirip gözyaşlarımı silerken "İyisin, Mia." dedim. "İyisin."

Daha kaç saat yürüdüğüm hakkında bir fikrim yoktu ama Yaser ve Trisha Malik'in evine vardığımda, kapıyı çaldığım an o ses sustu. Korkumun üstüne korku ekleniyordu şu an. Beynimde bir uğultu olmadığı için sevinmek, başım sıkışıyormuş gibi hissetmediğim için rahatlamak isterdim ama hayır, karşıma endişeyle dudaklarını ısıran bir Trisha Malik çıktığı için hâlâ aynıydım. Ne rahatlamıştım ne de sevinmiş.

"Hoşgeldin... Geçsene." Konuşurken kelimeleri karıştırıyordu ve ellerinin titrediğini görebiliyordum. Önümden çekilip bana yol açtığında gergince "Merhaba, anne." dedim.

"Yaser çalışma odasında. Seni... Seni bek-bekliyor."

Merdivenlerin başında durduğumuzda ona döndüm.

"Anne, öğrendi, değil mi? Chanel'ın düğününde olanları."

Yüzünde şaşırmaya dair herhangi bir mimik oynamadığında öğrendiğini anladım. İşte şimdi iyi hissediyordum, tâ ki Trisha "Kendini hazırla, Mia. Asıl öğreneceğin şey seni... Seni biraz... Şok edebilir." diyene kadar.

Hayır.

Hayır.

Hayır, bu olmamalı.

Yaser'in dövdüğü tahtanın sesinin şiddeti her an daha da artarken defalarca kez "Hayır." diye mırıldanarak hızla merdivenleri tırmanmaya başladım.

Düşündüğüm şeyin olmamasını istiyordum.

Yaser ve Trisha'nın bunları en başından beri biliyor olmamasını istiyordum.

Çalışma odasına vardığımda sesler daha da artmıştı. Yaser Malik oldukça sinirliydi ve bu metrelerce uzaktan bile anlaşılabilirdi. Kapıyı çalmadan içeri girdim. Göğsüm düzensizce inip kalkıyordu.

melodies and memories • zaynWhere stories live. Discover now