kill them both

2.7K 219 225
                                    

Sanırım Bay Ricky meşgul olduğumu bir türlü anlamıyordu. Onunla en son Zayn ile tanışmamızı anlattığım gün görüşmüş, üstüne de bir daha gitmemiştim. Gerek yoktu çünkü. Ben kararımı vermiştim. Anlatacak birine ihtiyacım yoktu.

Telefonum susmamak üzere ısrarla çalmaya devam ederken sıkıntıyla bir nefes verip sonunda açtım.

"Meşgulüm, Bay Ricky."

"Buraya gelmelisin." Sesi endişeli çıkıyordu. Kaşlarım istemsizce çatılırken elimdeki silaha mermi doldurmayı bıraktım ve ayağa kalktım.

"Sorun nedir?"

"Zayn geldi. Buraya."

Endişelenip korkacağımı sanıyordu muhtemelen ama aksine yüzüme büyük bir gülümseme yayıldı.

"Öyle mi? Ne dedi?"

"Seni sordu ve seni nerede bulabileceğini. Evini değiştirmişsin."

"Ben de en az onun kadar sert oynuyorum, Bay Ricky. Hâlâ eski evimizde oturacak değildim."

"Dinle, Mia, işler ciddiye biniyor. Gitmen gerek. O çok sinirliydi."

"Ben de tam Zayn ile görüşecektim! Kapatmalıyım, Bay Ricky. İşlerim bittiğinde size uğrayacağım."

"Polisi arayacağım. Eğer oraya gidersen polisi arayacağım."

"Oyunun sonlarındayız ve onlar Malikler. Hiçbirine bir şey olmaz. İyi niyetiniz için teşekkür ederim, Bay Ricky ama burada acımasız olanlar kazanıyor. Umarım akşama hastanız yoktur. Görüşmek üzere." Telefonu kapatıp masaya bıraktığım silahıma geri döndüm.

Koltuğa tekrar oturduğumda mermileri doldurmaya devam ederken Zayn'in numarasını buldum ve arama tuşuna basıp hoparlöre aldıktan sonra masaya yerleştirdim. Mermiler şimdiye çoktan dolmuş olmalıydı ama bilerek ağırdan alıyordum.

"Öldün se-"

"Seninle bir anlaşma yapalım, Malik. Ne dersin?"

"Delirdin. Sen delirdin, Mia!" Mermileri doldurmayı başardıktan sonra gürültülü bir şekilde silahı bıraktım ve arkama yaslanıp bacaklarımı masaya uzattım.

"Bizi gerçekler delirtti, Malik. Ben, senin yüzünden bu konumdayım, sense ailenin."

"Sakın bu konuda ağzını açayım deme." Sakince konuştu, aynı birilerini korkuturken benim yaptığım gibi. İkimizin de bir farkı yokken neden ondan korkacağımı sanıyordu ki?

"Çocukluğun, Malik. Her şeyi biliyorum. O kadar çok şey var ki sen bile bazılarını bilmiyorsun."

"Chanel'ı korkuttuğunu biliyorum! Bunu yapmayacaktın, Mia. Bunu yapmayacaktın. Kendi mezarını kazıyorsun. Sona geldik, güzelim. Sona geldik. Seni bitireceğim."

"Senin aksine ben gururlu oynuyorum, Zayn. Beni, sen bitiremeyeceksin. Ben bitireceğim. Seni de, kendimi de ben bitireceğim."

"Nerede olduğunu söyle."

"Yarım saat sonra sana bir konum atacağım. O çok sevdiğin aileni kendin yok edeceksin, Zayn. Chanel'ı yanında getirmesen iyi edersin. Korkma, ona bir şey yapmayacağım çünkü o kısım zaten sende."

Telefonu yüzüne kapatıp ayaklandım ve dolabın önüne geçtim. Siyah, deri pantolonumun üstüne düz siyah tişörtümü, onun üstüne de yine aynı renk olan deri ceketimi giydim. Siyah asil bir renkti ve birazdan birinin ölümüne şahit olacakken orada açık renklerle duramazdım değil mi? Hangi cenazede beyaz giyinilmişti ki ya da şu durumda hangimiz beyaz giyecek kadar temizdik?

melodies and memories • zaynWhere stories live. Discover now