25.Bölüm

4.1K 196 19
                                    



Çeviri : Selin~ , Wolf88 ( Ayrıca ASDF:d ' ye yardımları için yine teşekkür ediyoruz.  )


Kısa süre sonra Kyungsoo ve arkadaşları için Perşembe günü gelip çatmıştı.Hepsinin okuldan sonra yapacak kendi aktiviteleri olduğundan zaman oldukça çabuk geçmişti.

Nihayet son ders saatinin bitişi yaklaştığında Kris sabırsızlıkla okul zilinin çalmasını bekliyordu. Çoğu kişi Perşembe günlerini sevmezdi. ( Çünkü hafta sonuna geçişi sağlayan Cuma gününden bir önceki gündü. ) Ama Kris öyle değildi , perşembe günlerini seviyordu.

Her gün okula çok da uzak olmayan kafeye koşturuyor , orada durup Tao'yu bir öpücükle birlikte karşılıyordu. Pekalaa Kris bunu anca rüyasında yapardı , Tao'ya bunu ilk kez yapmaya kalkıştığında Tao ona süpürgeyle vurmuş ve kafeden kovmuştu.

Kris bunun bu kadar büyütülecek bir olay olduğunu sanmıyordu , tıpkı shoujo mangalardaki gibi yalnızca iyi bir erkek arkadaş olup , Tao'nun yanağını sevimlilikle öpecekti. Sonraki hatırladığı şey ise Tao'nun bağırmasını durdurmayıp , süpürge ile kıçına kıçına vurmasıydı.Geri kalanı işin hikayesiydi çünkü Kris bundan başka bi şey hatırlamıyordu, ama zalimce yüzüne kapının kapıtılmasını net bir şekilde hatırlıyordu.

Tüm bunları dün yaşamıştı ama Tao'dan kaçınmak yerine bunun aksini yapmıştı.Elindeki sarı lale buketleriyle, Tao'ya -üzgünüm hediyesiyle- temkinli bir şekilde yaklaştı.

'' İşte burada , '' Kris buketi uzattı.Kris utangaç bir şekilde hediyesinin arkasına saklandı ve Tao'nun temizliğini bitirmesi için terasta bekledi.Tao yerdeki kiri son kez fırçaladı ve ayakta dikilen Kris'in elindeki çiçek demetini görebilmek için baktı.

Ona baktığında tuttuğu süpürgeyi beraberinde iğrenç bir sesle birlikte kasten yere düşürmüştü.

'' Bu da ne ? '' Tao çiçeğin yaprağına dokundu ve parmakları arasında sıkıştırdı.Gözlerini kısarak laleye baktı ve parlak sarı renkteki yaprakların karşısında yüzünü buruşturdu.

'' Ben dün için üzgün olduğumu söylemek istemiştim. '' Kris içten bir şekilde söyledi ve çiçekleri yakınlaşarak Tao'nun eline bıraktı.

"Ben bunu istemiyorum ..." Tao karışıklıkla ayaklarına doğru bakınıp mırıldandı.'' Sana benden uzak durmanı söylemedim mi ?!'' diye bağırdı.

'' A-ama ben bunu senin için aldım. '' Kris kekeledi ve gözleri doldu.

'' Ben- '' Tao parmağını Kris'e doğru dikti.

'' Baksana garson , zavallı çocuğa neler diyor ! ''Oradaki bir ahjumma söylenip , arkadaşlarıyla birlikte dedikoduya girişti.

'' Evet , birde çok yakışıklı ! Kendinden utanmalı . '' Başka biri cıkladı ve diğerinin söylediklerini onaylayarak başını salladı.

Tao dudağını ısırıp , öfke içinde başını iki yana doğru salladı.Düşmanca göründüğü bu durumunu farkedip , koyu kırmızı bir şekilde kızardı.

Bu gerçekten onun hatası değildi , değil mi ? Sonuçta kimse yorgunken birde iş esnasında rahatsız edilmez istemezdi ?

'' P-pekala , girebilirsin...'' Tao isteksizce mırıldandı ve Kris'in büyük elinin üzerini kavradı.Kris'in gözleri parladı ve sevinç içinde sıcacık olan kafenin içine girdi. ( neredeyse dalmıştı. )

Tao ise Kris'in günlük olarak sipariş ettiği kahveyi yapmak için tezgaha doğru geçti.Kris hep aynı panda kahveden istiyordu , Tao ilk kez tanıştıklarında onun için bu kahveyi yaptığından beri kendisi için manevi olarak bir değeri varmış gibi hissediyordu.

Ve artık Kris acı kahveyede alışabilmişti. Gerçi hizmetçisi kahveyi iyi yapmasada kahvaltısında bulunduruyordu. Yavaş yavaş kendisinin dahi haberi olmaksızın çocuksu kişiliğini bir yana atıp olgunlaşmıştı.Hatta peluş koleksiyonunun bazılarını bağışlamış , kawaii tarzı sevimli ıvır zıvır şeyler alma isteğinide azaltmıştı.

Tao Kris'e kahvesini servis etti ve iki erkek boş olan masaya geçip oturdular.

Çalışanlardan hiç biriyse Tao'nun kaytardığı fikrine kapılmamıştı çünkü kafede şuan herhangi bir müşteri bulunmuyordu.

'' Peki ya şimdi ne için geldin ? '' Tao gönülsüzce sordu ve bacak bacak üstüne astı.

Kris kahvesinden bir yudum aldı. '' Tabikide , seni görmek istedim ! '' Çekinmemiş bir şekilde haykırdı.

Tao içtiği suyu yutkunamayıp , birazını püskürtü.

'' Oh bekle bir saniye cümlemi şimdiki zamanla kullanarak kurmalıydım , yani hala şuan seni görmek istiyorum. Hangisini kullanmam gerekir ki acaba ? '' diyerek düşündü Kris.

Tao kendi yüzüne bir tokat attı.

'' İyi misin , Tao ? ''

'' Su boğazına kaçmış gibiydi. ''Kris endişeli bir şekilde sordu.

' Hadi ya öyle mi cidden. '

'' Birazcık... '' Tao suratına sahte bir gülümseme yerleştirdi.

'' Tao gerçekten kendine dikkat etmelisin. Çalışmak zorunda olduğunu biliyorum ama hastalanabilirsin. '' Kris önündeki çocuğun solgun olan elini tuttu.

'' Huh ? Neden bahsediyorsun ? '' Tao kaşlarını kaldırdı.

' Kris ne diyor şimdi ?Burda kanserden ölmüyorum , Tanrıım kahretsiiin ! Yalnızca onun şu sevimsiz itirafına ses etmedim o kadar...'

'' Senin sağlığını önemsiyorum. '' Kris'in sesi alçaldı.

Tao'nun kalbi tekledi.

' O ne yapıyor ? '

Tao'nun dudakları titredi. Ailesinden hiç kimse ona işi bırakmasını söylememişti. Onlar her zaman başarılı olmak için -sonuçları ne olursa olsun - çok çabalaması gerektiğini söylerdi . Hatta bir keresinde üşüttüğü zaman babası karnına tekme atmış ve ona yataktan kalkacak gücü dahi olmadığını söylemişti. Kimse onun sağlığını umursamamıştı.Onlar sadece aile mesleğini devam ettirecek olan abisinin üzerine titriyorlardı.T ao‘nun okulda abisinden güçlü bir wushu ‘su olsa bile bu önemli değildi. Kardeşi yine de ondan büyüktü ve asla onu yenemeyecekti.

Yalnızca bütün bunlardan kaçmak istediğindeyse , iyi bir eğitimi Kore'de bulacağına inanıp , Çin'i terketti.

Tao’nun tabii ki de burada arkadaşları vardı, onun hatalarına rağmen onu gerçekten seviyorlardı ama Tao Çin’deki hayatını daha çok istiyordu. 

Kore’deyse hayat zorluydu. Kimi zaman ırkından ötürü bazı kötü yorumlar alıyordu ve konuşma diliyse ona hiç yardımcı olmuyordu. 

Ayrıca Baekhyun’dan başka hiç arkadaşı da yoktu. 

O gerçekten yalnızdı. 

“Tao beni dinliyor musun?” Kris Tao’nun yüzünün tam karşısına doğru iki elini salladı. Tao tuhaf davranıyordu. Genellikle şuan kaba sözler sarf etmesi gerekirdi ancak bunun yerine ifadesiz bir surat takınmıştı. 

“Ne ? ” Tao kafasını eğdi ve yukarı doğru baktı. Sesi yumuşak ve daha hassas olmuştu. “B-Ben üzgünüm…”

Kris kaşlarını çattı. “Hey, neyin var bana söyle.Ben mi bir şey dedim ? ” 

Tao burnunu çekti. “Sen bir şey demedin…” 

“O zaman neden-“

“Bir sorun yok! Sen yanlış bir şey söylemedin ama ben duymak istedim, hayır, her şeyi duymak istedim. Anlamıyorum. Neden benim gibi biriyle ilgilenme gereği duyuyorsun ki? Ben senin için ne anlama geliyorum, seni patakladım bile- Neden hala benden hoşlanıyorsun ki?” Tao huysuzlandı.

Bu itiraf onu duygusal ve fiziksel olarak çok fazla yormuştu. 

“Sana zaten söylememiş miydim?” 

Tao görmezden gelip masaya doğru baktı. “Bu ilk görüşte aşktı.” Kris gülümsedi. 

Tao bir kez daha zihninin bulandığını ve kalbinin deli gibi attığını hissetti. “Hey Tao, buraya daha iyi bir eğitim için geldiğini söylemedin mi?” Kris sordu. Tao ise endişeyle güldü, “Öyleydi…”

“Ama şuanda okula gitmiyorsun. Liseyi bitirmeden üniversiteye nasıl alınabilirsin?” Kris sorguladı. 

“I uh-”

Kris Tao’nun sözünü kesti. “Ben sana saygı duyuyorum ama gerçekten liseye gitmen gerekir.” 

“Ben yapamam Kris. Kendimi idare edebilmem için yeterli param yok. Ailem bana hiçbir şey göndermiyor-“ diyerek yanıtladı Tao.

“Bana daha sonra ödersin! Ailemin buna gücü yeter-“

“Kris! Bu delilik! Bana para vermeni istemiyorum, biliyorsun benimde bir gururum var.”dedi Tao. (gururlu jojuks)

“Ama böyle devam ederse senin burada kalman mümkün olmayacak. Sonsuza dek bir garson olarak yaşayamazsın, Tao. Sadece seni buradan ayrılırken görmek istemiyorum.”diyerek itiraf etti Kris.

“Kris, teklifini olabildiğinden çok kabul etmek isterdim, ama bunu yapamam. Ben sana yük olmak istemiyorum.” Tao başını eğdi. 

“Sen bana yük olmazsınki , sana söz veriyorum benim için asla bir yük haline gelmeyeceksin. Lütfen, sadece senin için bunu yapalım.” diyerek teşvik etti Kris. 

Tao omuz silkti. Kris'in dertsiz doğasına ve pahalı giyimine bakılırsa çok parası olduğunu biliyordu ama buna karşın anlamadığı şey ise Kris'in nasıl bu kadar nazik olabildiğiydi.Kris pozitif bir tutuma sahipti, son derece iyi bir talihi ve zenginliği vardı. Tamamıyla mükemmel bir insandı ve iyi giden her şeye sahipti. “E-Eğer ısrar ediyorsan.” diyerek iç çekti Tao.

Kris’in gözleriyse aniden büyüdü , Tao ise devam etti.

“Bekle bir saniye peki, ne yapmayı düşünüyorsun ?”

“Sadece senin daireni tadilat ettirip, benim okuluma kaydettireceğim. Endişelenme,ben senin neye ihtiyacın varsa onu karşılayacağım.” diyerek açıkladı Kris.

“Sen beni daha sık görüyor olacaksın!” Kris sırıttı. Ardından Tao’nun üniformasına baktı. “Bu önlükten kurtulman gerekir. Eğer eğitimine odaklanmak istiyorsan artık burada çalışamazsın!”

“Ne?! Kris, bekle!” Tao itiraz etti ve gerisindeki çoktan evinin yolunu tutmuş olan Kris’i takip etti. Aceleyle önlüğünü üstünden fırlatıp mutfağa doğru seslendi. “Üzgünüm patron! Ben istifa ediyorum!”

Kapıyı açtığında kapıdan aşağı sarkıtılan çanın sesi duyulmuştu ve Tao hızla oradan tüydü. 

“Ne yani? İşinden tazminat almak istemiyor musun?” Patron açık olan kapıyı oynatıp, dışarıya doğru bakındı. Sonra Tao'nun ismini söyleyerek bir kaç kez daha seslendi , ardından iç çekip kafenin kapısını kapattı. 

“Ah zamane çocukları…” 



Diğer yandan Luhan ve Sehun ise bubble tea dükkanının birinde oturuyor ve hangi aromalı bubble tea sipariş edeceklerini düşünüyorlardı.

''Sütlü mü almalıyım ki ? Hayır , hayır ..bu kez meyveli bir şey almalıyım. Öyleyse karpuzlu mu yoksa ananaslı mı almalıyım ? Tanrım, bilmiyorum ! Bana yardım et Sehun ! '' Luhan seslenip , erkek arkadaşına doğru döndü.

Sehun hiç bir şey söylemedi, bunun yerine Luhan'ın tutmuş olduğu elini biraz daha sıkı bir şekilde kavradı.Luhan aslında Sehun'un bu halini daha önce farketmeliydi. Okuldan çıktıklarında Sehun ellerini iç içe geçirdiği andan beri son derece sessiz duruyordu. O ve Sehun bu randevuyu bir süredir bekliyorlardı; arkadaşları onlara susmalarını söyleyene kadar bu randevu hakkında durmaksızın konuşup durmuşlardı. 

Luhan ve Sehun’un yoğun programından dolayı birlikte vakit geçirmesiyse oldukça zordu. Luhan modellik kariyeriyle ilgileniyordu ve Sehun’un babası ise neredeyse her gün şirketi ziyaret ederek Sehun’un hayatını kontrol altına alıyordu.

“Sehun… Neyin var?” Luhan Sehun’un kulağına fısıldadı. Sehun’un gözleri pencereye doğru kaydı. Luhan’da dönüp pencereden dışarıya doğru baktı. Bubble tea dükkânının dışında binlerce kız öğrenci yığılmış görünüyordu.Kız öğrenciler ünlü yeni çifte göz atabilmek için pencerenin önünde birbirleriyle mücadele ediyorlardı. İsimlerini haykırıyorlardı , Luhan ve Sehun içinse bu gürültüde konsantre olmak oldukça güçtü. 

Luhan çığlıkları görmezden gelebildi ancak Sehun Luhan’la birlikte geçirdiği zaman bozulduğu için fanlardan rahatsız olmuştu. 

“Sadece onları görmezden gel Sehunnie!” Luhan Sehun’un omzuna doğru vurdu. Sehun’un kızgınlığı biraz olsun geçtiğinde cevapladı. “Ben onların bizi yalnız bırakmıyor olmasından nefret ediyorum. Zaten okulda bizi rahatsız etmeleri yetmiyor mu? Birlikte asla bir türlü randevuya çıkamıyoruz… Ama sen haklısın Luhan kızgın olmanın ne gereği var? Yalnızca bunu unutayım gitsin.”Sehun omuz silkti.

Luhan gülümsedi, “Sehun her türlü kızgın olmaya hakkın var ama kendine kızgın olmanı istemiyorum.”Sehun karşılık olarak gülümsedi, “Teşekkürler Hannie, gerçekten çok iyisin.” 

“Pekala, bubble tea’mize geri dönelim, ne sipariş edeceksin?” Luhan menüyü gösterdi. “Bilmiyorum… Ben bunu henüz düşünememiştim…” Sehun kaşlarını kaldırdı. Luhan ile randevudayken bencillik yaparak kendi düşüncelerine daldığı için korkunç hissetmişti.”Sorun değil. Hey bir fikrim var, Milk Tea’ye ne dersin? Bencd bu sefer yeni bir çeşit denemek istediğimden dolayı şeftalili almaya gidiyorum.” 

Sehun başını salladı ve Luhan’ın siparişi vermesini bekledi. Luhan içecekleri aldıktan sonra dükkanın arkasındaki masaya Sehun’la birlikte oturdu. Ardından Sehun daha sonra hiç kimsenin onları rahatsız etmediğinden memnun olmuştu, pekâlâ aslında dükkanın dışında hala bazı okullu kız öğrenciler duruyordu ancak bir çoğu çoktan gitmişti. 

“Woww! Sehun, bunu denemelisin! Bunun tadı çok güzel!” Luhan’ın yüzü aydınlandı ve bubble tea’sini Sehun’un tarafına doğru ittirdi. Sehun aşağıda kalan içeceğe bakınıp (daha çok içeceğin pipetine doğru bakındı) ve bir yudum alarak içti. Sehun Luhan'ın içeceğinden bir yudum almak istemiyor değildi ama Luhan'ın içtiği içecek olduğundan, bu diğer bir anlamıyla namıdeğer dolaycı öpücük sınıfına giriyordu.

'' Ben uh- '' Sehun aşağıya doğru bakıyorken, devam etti. “Sorun nedir?” Luhan Sehun’un Milk tea’sini aldı ve pipeti dudaklarının arasına yerleştirdi. “Woww, seninkininde tadı çok güzel!” Luhan başka büyük bir yudum daha aldı ama ne yazık ki içecek, birazcık dudaklarının dışına doğru dökülmüştü. Luhan somurtup, aceleyle dudağının kenarını yalayıp temizledi. Sehun ise oturduğu yerde kıpırdanıp, homurdandı.

‘Neden bunlar benim başıma geliyor ki???’

Sehun'un hormonları Luhan için ayaklanmış ve seks delisi bir genç olduğu içinse kendi zihnine küfürler yağdırmıştı. Gözlerini peçetenin üzerine doğru kaydırdı. "Hımm? Neyin var? " Luhan tüm masumiyetiyle meraklı bir şekilde sordu. 

Sehun Luhan’ın ellerini kavradı. Sonunda masadan ayağa kalkarak , Luhan'ın dudaklarına hafif ama çok da yıkıcı olmayan bir öpücük yerleştirdi.Luhan gözlerini kırpıştırdı ardından zamanla da gözlerini kapattı, Sehun ise bu esnada çoktan kendi dudakları üzerinden geri çekilmişti. Luhan ise gözkapaklarının kapalı kaldıkça aşırı derecede ağırlaştığını hissetmişti ve kalp atışı da o kadar hızlıydı ki adeta göğsünün üzerinden dışarı çıkıp uçacakmış gibi geliyordu.

'' Sehun... daha fazla... '' Luhan Sehun'un saç tellerinin yanağına doğru değdiğini hissettiğinde, titredi. '' Üzgünüm. Bunu insanların içinde yapmak istemiyorum. '' Sehun Luhan'ın kulağına doğru fısıldadı. Luhan tekrar gözlerini açıp normale döndüğünde Sehun’un omzuna doğru yaslandı. 

“Sonrasını yapamayacaksan buna başlamamalısın, seni aptal!” Luhan'ın yanakları bir arzuyla birlikte yanıyordu. 

Sehun mızırdandı. Ardından diğerinin omzunu ovaladı, “Bunu biliyorum ama kendimi tutamadım. S-Senin dudakların…” 

Sehun az önce Luhan'ın dudaklarının kenarına dökülmüş olan sütlü bubble tea'yle birlikte nasıl göründüğünü düşündü-

“Benim dudaklarımın nesi var?” Luhan kaşlarını kaldırdı.

“Unut gitsin.”

Sehun’un yüzü koyu kırmızı bir hal aldı. 

“Tamam o zaman…” Luhan gülümsedi, “Acele et ve bubble tea’ni iç. Buraya bunun için gelmedik mi?” Luhan göz kırptı. 

“Pek sayılmaz…” Sehun mırıldandı. 

“Ne?” Luhan yerinde doğruldu, geyik kulaklarına doğru gelen Sehun’un mırıltısını duymuştu. “Öyleyse neden buraya geldik?” 

Sehun masaya parmaklarını koydu. Luhan’ın gözlerinin içine bakamıyordu. Zaten bu soruyu bizzat kendine sormak bile oldukça zordu, “Biz şimdi kalkalım mı?”

Luhan başını salladı. “Eğer bana erkek arkadaşım diye seslenirsen, o zaman olabilir sanırım... '' Luhan Sehun'un yakınına doğru eğilerek, çenesini masanın üzerine koyduğu ellerine yerleştirdi. 

Sehun kaşlarını kaldırdı, ''A-ama sen kız arkadaşımsın. '' 

''Ne? Hayır, sen benim kız arkadaşımsın. '' 

''Kendini kandırmasana; besbelli ki sen benim kız arkadaşımsın Hannie... '' 

''Bu ilişkide genç olan sensin bir kere! '' 

''Oh evet öyle... Ama yinede hala sen benim kız arkadaşımsın. ''



Bu hafta Kai ve Kyungsoo için oldukça çabuk gelip geçmişti ; gündüzleri zamanın çoğunu ödevler meşgul ediyorken , ayrıyetten geceleride ödevlerini bitirmek zorunda kalmışlardı.

Kai ise -dünyası yalnızca okulun çevresinde dönüyor olan Kyungsoo'nun aksine- nadiren ödev yapıyordu. ( Ve bir diğer adını söylersek ; son zamanlarda Kim Kai olarak adlandırılan çocuk. )

Kai , Kyungsoo'nun stresli olduğunu biliyordu. Neredeyse son sınıf olmuştu ve kolejler için önemli olan kolej sınavlarının hepsi yakın zamanda başlayacaktı. - ve bu Kyungsoo'nun neredeyse her gün gece-gündüz çalışmak zorunda olduğu anlamına geliyordu.

Ve Kai dans jonglörlüğü ve okul arasında gidip geliyorken , Kyungsoo ile geçirebilecek zamanı güçlükle ayırabiliyordu.Aklıysa sürekli sorgulayıp duruyordu , neden Kyungsoo'ya daha önce yaklaşmamışdı ki.Eğer daha önce ilk adımı atsaydı şimdi Kyungsoo üniversiteye girmek için onu terketmez , birlikte daha çok takılabilirlerdi ama Kai biliyorduki Kyungsoo bundan şikayetçi değildi.

Şuan her şey mükemmeldi.Kyungsoo onunla birlikte yaşıyordu ve sadece bir erkek arkadaş olmak yerine nişanlılardı. Dahası ise son okul yılından önce evleneceklerdi ! 

Kai gelen sesle birlikte telefonunu açtı.Kyungsoo'nun atmış olduğu resimle yüzünde aniden parlak bir gülümseme oluştu.

Evlenmek için çok fazla heycanlı olmanın normal olmadığını biliyordu ama sonuçta onun eşi Kyungsoo olacaktı.Lise 1.sınıftan beri bu onun hayaliydi ama bu düşü başka zamanlar için kuruyordu. Bununla birlikte , her ne kadar Kyungsoo ve Kai meşgul olsalarda , Kai henüz kendisine doğru düzgün bir teklifte bulunmamıştı. Bu onun istemiyor olduğu manasına gelmiyordu , aslında Kyungsoo'nun parmağına yüzük takabilmek için sabırsızlanıyordu ama dürüst olmak gerekirse bundan kesinlikle korkuyordu.

Mart ayı geçmişti , Kai'nin teklif edeceği zaman ise çok uzaklarda değildi.

Kyungsoo , Kai'nin evine taşınmadan önce Kai zamanını dans stüdyosunda ya da tembelce yayılarak Sehun ve Kris ile video oyunu oynamak gibi günlük yaptığı rutin şeylerle geçiriyordu.

Kai bunun yanısıra tabikide hala dans etmeye devam ediyordu. ( yoksa başka nasıl mükemmel vücut kaslarını koruyabilirdi ki. ) Ama video oyunlarına bir süre ara vermişti. - bu gerçi en çok annesinin hoşuna gitmişti.

Ayrıca zaten video oyunu oynadığı arkadaşıysa şu sıra aşkın peşine düşmüştü.

Kai her gün dans pratiklerden sonra eve doğru sürüyor ve zihni Kyungsoo ile ilgili düşüncelerle dolu oluyordu. Onu gördüğünde , onunla konuştuğunda daima zihninden ona teklif etme düşüncesi geçiyordu.Kyungsoo'ya evlenme teklifi edip ona sormak için aklına gelen çeşitli yollar üzerinde düşünürken , yüzü kızarmıştı.

Kai iki yana doğru başını salladı. O henüz teklif edemezdi , daha yüzük bile almamıştı ki ! 

Direksiyonu sıkıca kavradı. Arabasını evin kenarına doğru çekti , elleriyse ter içinde kalmıştı. Arabadan çıktığındaysa, eve gelmesini karşılayarak başını eğen hizmetçilere doğru kafasını salladı.

Kai itiraf etmeliydiki genç bir velet olarak kendi evinde çalışan personellere karşı çok da nazik değildi. Hatırladığı kadarıyla çocukken de daima şımarıktı. Yakın zamanlardaysa tavırları toy bir gencin aksine olgun bir adamın davranışlarıymış gibi değişmişti. Pekala , evet , aslına bakarsak şimdi Kyungsoo yüzüne tokat atsa dahi bu rezil durum içinde bile onu severdi.

Perşembe gecesiydi ve hizmetçileri onun içeri girmesi için kapıyı açtığı zaman tam saat 19:13 sıralarıydı ve domates soslu karışık kimchinin garip aromalı kokusu burun deliklerine nüfuz etmişti.

'' Kyungsoo ? '' Kai seslendi. Bir dakika geçtikten sonra hiç bir tepki almadığı için oturma odasına doğru bakmaya karar verdi.Kanepeden gelen boğuk horultu sesini duyması çok sürmemişti, dahası tam gidiyorkende Kyungsoo'nun oynadığı tiyatro eserinde son kez horultu sesi çıkardığı kanısına varmıştı.

Kai Kyungsoo'yu bir bacağını koltuğun üzerine, diğer bacağını da yere doğru atmış bir şekilde kanepede yayıldığını gördü, üstelik annesinin favorisi olan dikilmiş çiçek desenli yastık kılıfına da yüzünü dayadığını fark etmesiyle komik bir görünümde olduğunu düşünerek mutlulukla gülümsedi.

Kyungsoo avucunda kalmış olan kumanda ile birlikte huzur içinde uyuyorken göğsü nefes alışıyla birlikte yükselip iniyordu.Kai öne doğru eğilip , erkek arkadaşının yüzündeki yastığı kaldırdı.

Kai masum duran Kyungsoo'nun huzurlu bir şekilde uyuduğunu görünce , yüzündeki gülümsemesi genişledi.

Kyungsoo yüzündeki yastığın ağırlığının gitmesiyle gözlerini bir nebze araladı.Aslında başında kimin durduğunu anlayamamıştı ama Kai'nin sesi çoktan onu ele vermişti.

'' Gerçekten şekerleme yapmayı çok seviyor gibisin, değil mi ? ''Kai gülümsedi ve parmağının ucunu Kyungsoo'sunun yumuşak dudaklarının üzerine sürttü.

Kyungsoo irkildi. Kai'nin dokunuşu onu delirtiyordu. - Tabiki bu iyi manada bir delirtişti.

“Bu koku da ne?” Kai merakla başını eğdi. “Hizmetçiler asla kimchi yapmaz ki…” Kyungsoo’nun gözleri aniden irileşti ve Kai’yi ittirip mutfağa koştu. “Ah, Kyungsoo!” Kai bağırdı ve Kyungsoo onu susturdu. “Üzgünüm Kai, bu benim Kimchi’li spaghettim! Bunu ziyan edemem! ''

“Senin mi? Ne?!” Kai kaşlarını kaldırdı ve mutfağa doğru giden Kyungsoo’yu takip etti. Doğrusunu söylersek, Kai asla mutfağın içerisine girmezdi. Eğer açsa parmaklarını bir çırpıda şıklatıp hizmetçilerinin onun için aperatif bir şeyler getirmesi sağlayabilirdi. 

Bu onun için yepyeni bir dünya gibiydi. 

“Aman Tanrım… Umarım yanmamıştır!” Kyungsoo aceleyle beline mutfak önlüğünü taktı. Önlüğün arkasındaki bağcıklara bir düğüm atmaya çalıştı ama o fırındaki yemeği hakkında çok endişeli olduğu için önlüğün bağcıkları kalçalarına doğru düşmüştü. “Kahretsin,” Kyungsoo lanetler savurarak eldivenlerini taktı. 

“Sana yardım edeyim,”Kai soğukkanlı bir şekilde söyleyip , Kyungsoo'nun etrafında sallanıyor olan önlüğün bağlarını tutmak için uzandı.

'' Teşekkürler... '' Kyungsoo kızarmıştı , fırının sapına doğru uzandı.Kai ise arkasındaki önlüğün bağcıklarını daha sıkı bir şekildeki çaprazladığında , nefesi kesildi.

Kai kendi kendine gülümsedi , Kyungsoo'nun arkasında duruyorken onu tamamen savunmasız bırakmıştı.Kyungsoo'nun önlüğünü kadınsı bir fiyonk şeklinde bağlamadan önceyse ellerini Kyungsoo'nun önlüğünün aşağısına doğru götürdü.

Fırını açtığında oluşan ani sıcak hava nedeniyle Kyungsoo'nun alnında küçük ter zerrrecikleri oluşmuş aşağıya doğru akıyordu , fırın tepsisini eline aldığındaysa Kai bunun -kimchi spagetti - olduğunu farketmişti.

'' Evveet ! '' Kyungsoo neşelendi ve tabağın içine bir derece yerleştirdi. '' Hala iyi görünüyor. ''

'' Bunu sen mi yaptın ? '' Kai gözlerindeki hayranlığı gizleyemedi. 

Eğer bu spaghetti'yi Kyungsoo yaptıysa bu demek oluyordu ki süper zeki ve yakışıklı olmanın yanı sıra nasıl yemek pişirildiğinide biliyor olmalıydı ! 

Kyungsoo nasıl her konuda bu kadar mükemmel olabiliyorduki ?

"Elbette, ben yaptım!"Kyungsoo çekmeceden dev bir kaşık aldı. ''Bu senin için . '' Utanarak söyledi ve dev spagetti spatulasını eline aldı. Kendi tabağına koymadan önce yan tarafta duran tabağa yaptığı spaghetti'yi koydu.

Kyungsoo onun için spaghetti'yi tabağa yerleştiriyorken , Kai'nin kalbi ise hızlı bir şekilde tekliyordu. Bunun sadece dokunaklı olduğunu hissetmişti. Hiç kimse bugüne kadar onun için bizzat bir şeyler yapmamıştı. Eh evet , belki bazı kızlar sevgililer günü için ona kurabiye pişirmiş olabilirdi ama sonuç olarak Kai onların hepsini atmıştı.Ayrıca hiçbir şey Kyungsoo tarafından yapılmış bir şey ile karşılaştırılamazdı.

Ardından Kyungsoo utanarak mutfaktaki ahşap masalardan birine oturdu. Zaten çoktan yemek tabakları ve içi su dolu olan sürahi düzgün bir şekilde örtülmüş masa örtüsünün üzerine konulmuş , öylece duruyordu.

'' Ah düşündemde uzun bir günün ardından bir şeyler yemek istersin. Her zaman eve geldiğinde yorgun görünüyorsun- '' Kyungsoo endişeli bir tavırla hızlı ve anlaşılmaz bir şekilde konuştu.

Kai spaghetti'nin sulu kısmını ağzına doğru götürdü, keyifli bir şekilde lezzetli bir tadı olan ev yapımı olan makarna sosunu hüpletti.Kai çok da vejeteryan sayılmadığından , Kyungsoo spaghetti'nin üzerine küp küp doğradığı jambonlarıda katmıştı. Kai ise ağzını kapattığında yemeğin üzerindeki peynir ağzında mükemmel bir şekilde eriyerek yayılmıştı.

Kyungsoo Kai'yle bir ilişkinin içinde olduğunu biliyordu aynı zamanda bunu Kai'de biliyordu. Aşkının tek taraflı olmadığıni bildiği gerçeğiyse Kai'nin kalbini eritiyordu.

Kai tabağındaki spaghettisini yiyorken Kyungsoo endişeli bir şekilde masanın diğer tarafından onu izliyordu. Masaya Kai ile birlikte oturmuştu ama kendi tabağından sadece bir ısırık almıştı.

' Acaba sevdi mi ? '

Kai tabağının tamamın yalayıp yuttu.Herkesin bildiği gibi Kai yemeği seviyormuş gibi yapıp , onun duygularını incitmekten kaçınabilirdi. Bu yönden bakılırsa hepsini 30 saniye içinde yemişti , buna gerçekten inanamıyordu.

'' Bu.. iyi olmuş mu ? '' Kyungsoo boğuk sesiyle söylenip , endişeyle kaşlarını kaldırdı.

Kai coşkulu bir şekilde başını salladı. '' Çok iyi ! '' Ardından hafifçe oturduğu sandalyede kımıldandı. Gülümsemişti ,zaten Kyungsoo'nun etrafında olduğu sürece gülümsememesi mümkün değildi.

'' Bekle bir saniye. '' Kyungsoo yutkundu ve yıkamakta olduğu tabağı bıraktı. Gözleri sevinç içinde aydınlandı ve arkasına doğru döndü.'' Sen cidden sevdin , öyle mi ? ''

Kai bir kez daha başını salladı.

Kyungsoo tombul yanaklarını kavrayıp , iç çekti. '' Çok sevindim. ''

Kai'nin kendi yaptığı yemekten memnun kaldığını bilmek onu gerçekten mutlu etmişti.Ardından iyi bir çocuk olup özenle bulaşıkları yıkamaya devam etti.

'' Bunu nasıl yaptığını banada söylesene. Bir gün bu iyiliğine karşılık olarak yapmak istiyorum. '' Kai sırıttı , Kyungsoo konuşmadan önce ona umutsuz bir bakış atmıştı.

'' Pekala.. ama kimseye söyleme, tamam mı ? Bu benim gizli tarifim. '' Kyungsoo göz kırptı.

Sonrasında , Kai ikinci spaghetti tabağınıda bitirdiğinde , ikiside yatmaya hazırlanmak için üst kata çıktı.

Kai'nin ailesi bir haftalığına evden gitmişti. Onları sık sık kontrol etmesi içinde Doojun adındaki adamı görevlendirmişlerdi ama yetişkin bir adamın başlarında durması olur şey değildi.Doojun aslında iyi ve olağanüstü bir korumaydı ama nefret ettiği bir şey vardıki oda bebek bakıcılığıydı. Bu yüzden ondan kurtulmak oldukça kolay olmuştu.Kısa süre içinde Kai ona bir kaç bin dolar ödeyerek , yollamıştı.

Böylece hiç kimse onları rahatsız edemezdi ,Kyungsoo ve Kai teknik olarak kendi evlerindeydiler ve herkesin biliyor olduğu şeyse DooJun'un evde onlara bakıyor olduğunu sanmasıydı.

Kyungsoo ise yeni bir alışkanlık kazanmıştı bu da uykuya dalmadan önce Kai'yle birlikte film izlemekti.

Kai ve Kyungsoo birbirlerinin kollarında rahat bir şekilde duruyorken , Kyungsoo daha önceden alınmış olan romantik komedi filmini izliyordu.

Ekranda kapanış jeneriği geçiyorken ,Kai televizyonun kapatma tuşuna bastı.

'' Güzel filmdi. Sevimliydi , gerçi oyunculukları daha iyi olabilirdi. Sen ne düşünüyorsun, Kai ? ''

Kyungsoo'nun gözleri arkasına doğru döndüğünde genişlemişti. Kainin yüzü hemen önünde duruyordu - ve bu yakınlık onun akıl sağlını kaçırmasına sebep olacak derecedeydi.

'' Seni öpebilir miyim ? '' Gözlerini vahşi bir şekilde kırpıştırıyorken, sordu Kai.'' Üzgünüm ama ben filmin hepsini izleyemedim. Sana bakmaktan kendimi alamamıştım.-''

Kyungsoo sesini kesip , Kai'nin dudaklarına kendi dudaklarını sürttü . Kai ilk başta bu sürprizle birlikte gözlerini irice açmıştı ama ardından o da derin bir öpücükle karşılık vererek onun dudaklarına kapandı.Kai, Kyungsoo'nun sırtını yumuşak yatağa doğru ittirdiğinde Kyungsoo'nun nefesi kesilmişti.

Kai Kyungsoo'nun dudaklarına bir kez daha yapışmadan önce Kyungsoo'nun üst dudağını yaladı.

Kyungsoo şehvetli bir şekilde inleyip , Kai'nin omuzlarını kavradıktan sonra daha da yakınına doğru çekti.Kai ise aşırı istekli olan elleriyle Kyungsoo'nun vücudunun hatlarını takip ediyor ve Kyungsoo'yu karşılık olarak öpmeye devam ediyordu.Sadece başını yana eğip , gözlerini kapattı.Kyungsoo , Kai ellerini onun kalçalarına götürüp kavradığında titredi.

Belini hızlı bir şekilde yaslamışken , Kai ise çıldırıcı dokunuşlarını sürdürüyordu.Kyungsoo'nun boynunu okşuyorken dilinide devreye katmıştı.Kyungsoo ani bir hızla pozisyonunu değiştirip, Kai'nin üzerine doğru süründü.Kai'nin her iki kulağınıda öpüp yanaklarına geldiğinde dalga geçiyormuş gibi duraksadı , Kai ise mızırdandı. '' Oh Kyungsoo , sadece öpmeye devam et ! ''

Kyungsoo gülümsedi ve Kai'nin dileğini gerçekleştirerek dudaklarını masum bir şekilde onun dudaklarına bastırdı.Kai inledi ve Kyungsoo'nun üzerindeki gereksiz pijama üstündeki kumaşı çekiştirdi.

'' Çıkar şunu. '' Kai , Kyungsoo'nun kulağına homurdanarak fısıldadı.

Kyungsoo kızardı.Dizlerinin üzerine doğru yataktaki çarşafı çekiştirdi , şuan kendini hemen hemen utanmış bir vaziyette hissetmişti.

'' Kai.. benim senin gibi fit bir vücudum yok. Yapamam, Ben - ''

'' Korkma. Sana zarar vermeyeceğimki. Sadece seni görmek istiyorum.''Kai , Kyungsoo'ya güvence verip ellerini onun gömleğinin ilk düğmesine götürdü. İlk düğmeyi geride bırakıp devam edemeden Kyungsoo Kai'nin ellerinin üzerini tutmuştu.

'' Ben yapayım. '' Kyungsoo şimdi sakinleşmişti.

Kai başını salladı ve ellerini Kyungsoo'nun beline doğru yerleştirdi.Kyungsoo'nun yavaş bir şekilde düğmelerini açışını izlemek , kasıklarında oluşan sıcaklığa hiç yardımcı olmuyordu.

'' K-Kyungsoo..sen ç-çok seksisinn...''Kyungsoo son düğmesini açtığında, Kai'nin gözleri hayranlık içinde açıldı.Kyungsoo'nun gömleğini bir seferde çıkarttı ve Kyungsoo'dan önce onu görüş açısına getirdi.

Kyungsoo her herşeyiyle beklenildiği gibiydi , hatta daha fazlası. - Adeta mükemmeliğin somut timsaliydi.

Kai doğruldu ardından dudaklarını Kyungsoo'nun vücundaki her bölüme doğru götürdü : Kulakları , boynu , hatta göğüs uçları.Ellerini yukarı , Kyungsoo'nun pantolonuna kaydırdı , nasırlı ellerinin onun sıcak ,yumuşak kalçalarıyla buluşuşunu hissetmişti.

Kyungsoo'nun sevimli dudakları arasından zevk aldığını belli eden sesler çıkıyordu. Ne yazıkkı bu çıkardıkları sesler kız çığlıkları kadar tiz değildi , sekse dair seslerdi ama düşük bir homurdanma gibiydi.

Kai , Kyungsoo'nun yükselip alçalan göğsünü görebilmek için döndü ve aşağı doğru dokundu.Kyungsoo'nun ellerini tutup , özenle öptü .Parmaklarını nazikçe öptüğünden emin oluyor , büzmüş olduğu dudaklarıyla üzerlerini hafifçe emiyordu.Kyungsoo'nun yüzük parmağına geldiğinde diğerlerinden daha uzun bir süre öptü çünkü bu parmağın üzerine sonsuza kadar takacağı alyans gelecekti , bu yüzden değer veriyordu.

'' K-Kai ! '' Kyungsoo bağırdı. Ardından alt dudağını ısırıp başını geriye doğru attı. Şuan neden böyle hissettiğini bilmiyordu , kafasını çevirdi , tekrar Kai ile karşı karşıya kalmıştı.

'' Seni seviyorum , Kyungsoo. ''

İkisi için bu tür şeyler sona ermişti.Kai Kyungsoo'nun vücudunu tutuyorken , Kyungsoo'da Kai'nin omzuna doğru yaslandı.Tekrar Kyungsoo'nun kulağını öpüp , yanağına doğru fısıldadı.'' Özür dilerim , Kyungsoo. Bunu yapmamalıydım , biraz aşırıya kaçtım... '' diyerek kekeledi.

'' Biz yalnızca öpüştük , Kai. '' Kyungsoo ona güvence verdi. Ardından gömleğinin son düğmesini kapatıp , Kai'nin boynundaki sıcak havayı içine çekti.

'' Ama ben seni sadece öpmeyecektim , d-dahasını da yapmak istedim... '' Kai bakışlarını kaçırdı , Kyungsoo'nun gözlerinin içine bakmaya cesaret edemiyordu.

Kyungsoo ise hiçbir şey söylemedi fakat gözleri irileşmişti ve tamamıyla karışmış olan kafasıyla , kaşlarını kaldırmıştı.

Kai iç çekti. '' Fazlasıyla masumsun , öyle değil mi ?

'' Nasıl masummuşum ben ? '' Kyungsoo bu kelimeyle birlikte irkilmişti. Kızardı ve elini ağzına götürüp söyleyeceği kelimeleri bastırdı. '' Ben zaten bilmem gereken her şeyi biliyorum. ''

Kai gülmesini tutamayıp kıkırdadı ve vıcık vıcık bir şekilde hyung'una sarıldı. '' Tabikide biliyorsundur... ''

Kyungsoo sırıttı ve üzerlerine doğru battaniyeyi çekti. Bir parmak hareketiyle ışığı kapatıp , uykuya daldılar...

Ç.N : Bir de size şey diyecektik. Şimdi üstede koydunuz not oraya yazsaydık diyebilirsiniz. olsun biz buraya yazmak istedik adfssdaf . Neyse uzatmayalım , mevzuya gelirsek bu ficin çevirmenleri olarak ilk çevirme deneyimimiz öncelikle bunu bilmenizi isteriz. Yeterli olmadığımızın farkındayız. Ama kendimizi geliştirmeye çalışıyoruz. Bu yüzden bizler bu olgunlaşma dönemindeyken sizlerin anlayışla karşılamanızı rica ediyoruz. 

-Marry You- (Çeviri)[BİTTİ]Where stories live. Discover now