anahtarlar?

9.8K 952 253
                                    

Yoongi derin bir nefes alarak kamerasını düzeltmeye çalışırken sinirlerinin gerim gerim gerildiğini hissediyordu. Kamerasını ortalık yerlerde bırakma konusu üzerinde çalışması lazımdı çünkü her başı boş bıraktığında kamerasına bir şeyler oluyordu. İş yerinde gördüğü saygı gözlerini yaşartmaya  yetecek  düzeydeydi. Sinirle ne kadsr düzeldiğini görmek amacıyla kamerasını kaldırdığında orada kesinlikle bulunmaması gereken, her bulunduğunda Yoongi'yi dipsiz bir kuyuya itilmiş hissi yaşatan kişi kamerasının önüne atladığında derin bir şekilde nefes aldı Yoongi. İstisnasız ne zaman kamerasını böyle iş dışı bir şeyler için açsa objektiflerine Hoseok takılıyordu.  Şu anda da aynı şeyin olmaması düşünülemezdi bile.

"Ne var Hoseok?" Hoseok güzel gülümsemesi ile poz vermeye devam ederken Yoongi gülmemek için kendini ne kadar tutsa da dayanamayıp hafif bir şekilde gülerek kamerasını indirdi. Bu çocuğa her ne kadar sinir olduğunu her defasında söylüyor olsa da sonuçta arkadaşlardı ve arkadaşlar birbirlerini mutlu da ederlerdi öyle değil mi?

"Gün ışığına böyle mi davranıyorsun?" Yoongi gözlerini devirdi. Aşırı egoist biriyle arkadaş olduğunu düşünürdü çoğu zaman. Kendisinin cennetten gelen bir melek olduğunu ve onunla arkadaş olduğun için her gece yatmadan önce şükretmem konusunds vaaz veren bir insandı. Şimdi yine aynı şekilde sohbete girmiş olması pek de şaşırtıcı bir durum değildi zaten hak verecek olursanız iznimi almadan kamera açıma giren bir insan kendisi. Özgüveninin yüksekliği tartışmaya açık bir konu bile olamazdı.

"Bazen neden seninle arkadaş olduğumu sorguluyorum Hoseok." Hoseok komik bir yüz ifadesiyle Yoongi'yi taklit ederken Yoongi kalabalık çekim alanında oturacak belki de kahve içecek bir yer arıyordu gözleriyle.

"Benimle arkadaş olmak için kapıda yattığın günleri ne çabuk unuttun?" Yoongi sadece göz devirdi. Hoseok her zamanki Hoseok'tu işte. Tahammül edilemez. Enerjisinden bugün de bir şey kaybetmiş gibi gözükmüyordu.

"Böyle bir şey rüyanda bile yaşanamaz Hoseok." Hoseok umutsuzca nefes vererek kolunu Yoongi'nin omzuna attı.

"Haklısın o kadar inatçısın ki seninle arkadaş olmak için çok çabalamıştım." Yoongi kahkaha atarak bir yandan da peşinde Hoseok'u sürükleyerek boş gördüğü sandalyeye doğru yol aldı. Birinden kahve istemeliydi ama herkes o kadar meşgul görünüyordu ki bu imkansız gibi bir şeydi. Gerçi çoğu sırf ayak işi yapmamak için meşgul numarası yapıyordu. Bunun farkındaydı ama aptala yatmak ger zaman daha kolay olurdu iş hayatında. Boşuna olay çıkarmak başını ağrıtmaya yeten bir başka neden olmamalıydı.

"Biriyle arkadaş olmak istiyorsan bir dahaki sefere konuşmaya onun götüne laf atarak başlama." Hoseok güzel anılarla doldurduğu üniversite yıllarını hatırlarken gözünü tavana dikerek iç çekti.

"Güzel günlerdi. O günden sonra squad yapmayı bıraktın sanırım."

"Götüme laf atmayı kes artık!" Yoongi yapmacık bir sinirle Hoseok'a vururken Hoseok bu durumdan gayet eğleniyor gibiydi. "Ayak işlerimi yapacak birine ihtiyacım var."

"Beni işten kovan sensin."

"Kahvelerimi benim yerime içiyordun." Hoseok omuz silkerek cevap verdi. Aslında sadece hobi olarak çalışıyordu burada bir zamanlar. Biraz da Yoongi'ye yakın olmak için. Arkadaşlıkları o kadar samimi değildi o sıralar ve Hoseok, Yoongi ile arkadaş olmayı kafasına koymuştu. Yoongi burada üniversite yıllarından beri çalışıyordu. İlk önce staj yapmaya başlamıştı. Üniversitenin ikinci senesinde olsa bile çalışma hevesi buna engel olmamıştı ve iki sene içinde part time çalışmaya başlamıştı. Bir saygınlığı vardı bu şirkette.

"Bu gece sende kalacağım."

"Neden?"

"Sence neden?" Yoongi kendini sandalyeye atarken Hoseok'u süzdü. Elbette nedenini biliyordu ama bunu kendi ağzından duymak istemiyordu hatta Hoseok'tan bile duymak istemiyordu çünkü bundan bıkmıştı.

✓ Fated | kookmin Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon