düşünülen ama yapılamayan şeyler

9.5K 898 287
                                    

Bölüm 1923 kelime tuttu...
Özür dilerim ama kısa tutmaya ne kadar çalışsam da olmadı işte .s
iyi okumalar <3
___

Şu hayatta en az sizin gibi ve diğer birçok insan da olduğu gibi Jimin'de sabahları alarmla veya telefonunun çalmasıyla uyanmaktan nefret ediyordu. Fakat en nefret ettiği şey ise alarm çalmasına en azından bir on dakika daha varken telefonunun çalmasıydı.

"Ne var?"

"Sana da günaydın." Jimin yarı uyku yarı uyanıklık arasında kesinlikle bırakması gereken bir şey yaparak kimin aradığına bakmadan telefonu açmış ve yine lanet olasıca Taehyung olduğunu düşünmüştü çünkü bilirsiniz Taehyung, Jimin'i deli etmek için elinden gelenin en iyisinden bile daha iyisini yapabilecek biriydi fakat daha yeni alıştığı ses tonu beynini doldurduğunda tüm uykusu kaçmıştı.

"Jungkook?"

"Bana hala günaydın dememene mi üzüleyim yoksa yeni uykudan uyandığını açıkça belli eden sesinin güzelliğine mi kapılayım bilemedim." Jimin, yeni uyandığı için beynini hala komodinin üzerinden almamış ve kafatasına sokmamıştı, bu yüzden de denilen hiçbir şeyi anlamıyordu. Ve biraz da hala rüyada olma ihtimali gibi bir gerçek vardı. Sonuçta Jeon Jungkook gibi bir herifle bu saatte konuşmanız anca rüyalarınızda görebileceğiniz türden bir şeydi.

"Ne dediğin hakkında bir fikrim yok." Jungkook'un kahkahası kulağına yerleşirken Jimin iç çekti. Kesinlikle bu sesi her saniye duyması gerekiyordu. Hayatının her bir saniyesinde.

"Pekala o zaman direk konuya gireyim?"

"Bu saatte beni neden aradın?" Jimin kuş yuvasına dönmüş saçlarını yatağının tam karşısında bulunan boy aynasında gördüğünde kendini az önce bir maratondan çıkmış biri gibi hissetti. Ne maratonu olduğunu umursamayalım lütfen. Maraton maratondur ve Jimin için bu konuyu düşünmek bile utanç vericiydi.

"Birazcık geç bir tepki oldu ama sorun değil." Hala konuşurken arada bir gülüyor oluşu Jimin'in çığlıklar atarak evin içinde koşma istediğini körüklüyordu. "Bu akşam bir arkadaşımın bir partisi var, evet farkındayım bu şeyler üniversite yıllarında kaldı ama bazılarının içindeki çocuğu öldüremiyoruz değil mi? Her neyse benimle gelir misin diyecektim?"

"Tabiki de gelirim de benim orada işim ne?" Jimin kendini tekrar yatağa bırakırken bir yandan da gözünü ovuşturdu. Hala çok uykusu vardı.

"Ses tonundan şu an bu fikre ne kadar heyecanlı yaklaştığını görebiliyorum." Ufaktan laf çarpması Jimin'in bir müddet yüzünde bir tebessüm oluşmasına sebep olmuştu. "Onun arkadaşları ile pek alakadar değilim ve bu yüzden de yanımda seni götürmeyi düşündüm. Hem biraz vakit geçirmiş oluruz. Nasıl olsa yarın pazar ve tatilsin." Jimin onaylayan mırıltılar çıkartırken hala biraz uykuluydu yoksa bu durumu şu an bu kadar sakin karşılıyor olmazdı. 

"Bunu düşüneceğim."

"Sanırım tamam dedin tam duyamadım ama neyse seni akşam on gibi alırım olur mu?" Jimin tekrar onaylayan mırıltılar çıkardığında telefonun kapanma sesi geldi ve telefonunu kulağında bırakarak bir süre daha uyudu. Fakat ardından alarmın sağır edici sesi odada yankılanmış ve bu ses Taehyung'un odasına kadar gitmişti. Bunu Taehyung'un sinirli bağrışlarından anlayabiliyordu. Her sabah bunu yaşamaları artık sinir bozucu bir rutine dönmüştü. Jimin bir süre tavanla bakıştıktan sonra akında bir şimşek çaktı. Bu akşam, yaklaşık on beş saat sonra Jungkook ile içkili bir yere gidecekti.

Diğer yandan Jungkook telefonu kapatır kapatmaz yanında somurtarak kahve içen Yoongi ile göz göze geldi. Hoseok'un bir türlü eve gitmiyor oluşu onu deli ediyor gibi davransa da ufaktan yalnız olmama fikrinin hoşuna gittiğine adı gibi emindi Jungkook. Bu yüzden gecenin bir yarısı onlara gelmiş ve sabahın köründe de sırf onlar işe gidecek diye o da erkenden kalmıştı. Gece düşündüğü planları uygulamak istiyordu bir an önce. Tabi bu planlardan Yoongi'nin haberi yoktu. Muhtelemen duyunca onu evin içinde kovalamakla tehdit edecekti.

✓ Fated | kookmin Место, где живут истории. Откройте их для себя