hayatta yapılacak en büyük hata

8.3K 822 185
                                    

Bir buçuk ay. Tamı tamına bir buçuk ay. Jimin'in, Jungkook'u görmediği, sesini duymadığı bir buçuk ay geçip gitmişti. Kendini ondan uzak tutmak için sadece işine odaklanmış ve kısa bir süre olarak görünse de bir sürü şey yapmıştı. Birkaç dava kazanmış, hatta onu isteyen kişi sayısı artmıştı. Stajyeri olan kız ile iyice yakınlaşmışlar, birbirlerine sırlarını dahi açabilecekleri konuma gelmişlerdi. Mesela şu sıralar ikisi de aşk acısı çektiğini bilecek kadar yakınlaşmışlardı. Gerçi Jimin'in çektiği acı biraz daha farklıydı. Daha çok bir şeylerin yarım kalmış olma rahatsızlığını üstünde taşıyordu. Şu an bile sandalyesinde oturup karşısındaki duvarı izleme nedeni bu yarım kalmışlık değil miydi? Kendi ofisinde mesaiye kalmaya karar vermiş ve öğle yemeğine dahi çıkmayı reddederek tek kalmak istemişti.

Bugünün özel bir can sıkıcılığı vardı. Bu, Taehyung'un artık zorlamalarına dayanamayarak bu akşam biriyle randevuya çıkacak olmasından kaynaklanıyor olabilirdi, ya da en basitinden Jungkook'u özlediği için olabilirdi. Daha hiçbir şey yaşamamış olmalarına ve muhtemelen Jimin'i unutmuş olmasına rağmen, Jimin Jungkook'a aşırı bağlandığını hissediyordu. Dışarıdan on yıllık kocasını kaybetmiş biri gibi davranıyordu. İçi de farklı değildi zaten. Kesinlikle kendi gibi davranmıyordu.

Jungkook'tan hiçbir iz yoktu. Onun hakkında hiçbir gazete haber yazmıyor, hiçbir magazin sitesi bir şey paylaşmıyordu. Jimin bunları elbette takip etmişti. Bunlar yanında kendinde cesaret bulduğu ve bunun Jungkook'tan uzaklaşmak olduğunu düşündüğü tek bir şey yapmıştı. Yüzüğünü çıkarıp çekmecesine atmıştı. Bu bir buçuk ayda kalbini kıran başka olaylar da olmuştu. Bunların etkisi de büyüktü. Belki de hiç elde edemediği birini bu kadar çabuk kaybettiği için kendine yediremiyordu bu durumu.

Elini çekmecesine atarak, üzerine yüzüğünü koyduğu kağıtları çekip önüne çıkarttı. Birkaç gün önce boşanma evrakları gelmişti. Bunu bile Jungkook'un getirmemiş olması gece olunca Jimin'in hıçkırıklara boğularak ağlamasına sebep olmuştu. Kendini neden böyle paraladığına dair hiçbir fikri yoktu. Aptal bir adama aşık olan aptal bir insandı sadece. Bu kadar kısa sürede birine bu kadar bağlanmak doğru değil diye kendine birkaç defa hatırlatmıştı ama bunun hiçbir faydası dokunmamıştı. Kendisini unutmuş bir adam için geceler boyu ağlamak akıl işi değildi. 

Hala evrakları imzalamamış olması ise buna daha kendini hazır hissetmediği içindi. Sanki Jungkook ile aralarındaki tek bağ buymuş gibi bu evliliği bozmak istememişti ama bu yaptığının bencilce bir hareket olduğunun sonuna kadar da farkındaydı. Jungkook'u gördüğü o son gün konuşmaların birkaçına şahit olmuştu kulakları ama o araba yolculuğu sırasında içinden dualar etmişti. Jungkook bir yolunu bulsun diye, onu bırakmasın diye, ya da Jimin'e aşık olsun diye. 

O kadar depresif günler geçirmişti ki bir ara sırf Jimin'i öpüp ve sonra da yüz üstü bıraktığı için dava açmayı bile düşünmüştü. Nasıl kazanacağını bile bilmediği bu dava fikri gece ağlamasına sebep olmuştu. Jimin gözlerini kapatarak burun kemerini sıktı. Yeeun'un hamile olduğunu duymuştu. Her ne kadar o sabah Jungkook'un bağrışları arasında çocuğun Jungkook'a ait olmadığını düşünse de karşısındaki boşanma celbi bunun yalan olduğunu haykırıyordu.

Biz ilişkiye girmedik bile demişti. Fakat iki gün sonra Jimin gazetede bu haberin magazin sayfalarını süslediğini görmüştü. Eğer çocuk ona ait olmasaydı buna izin vermezdi diye düşünmüştü Jimin. Aklı başında bir insandı Jungkook. Öyle her denilene inanacak bir tip değildi. Demek ki bir şeyler olmuş ki bu haber yayınladı diye düşünmüştü. Eh haksız da sayılmazdı. Birkaç gün içinde de evlilik haberlerinin yayınlanacağına emindi Jimin. Şu an nikahı basmamalarının tek nedeni benim diye düşündü, bu lanet kağıtları imzaladığım an onlar da yeni bir hayata imza atacaklar.

✓ Fated | kookmin Where stories live. Discover now