6- Hestia Geliyor

11.4K 731 420
                                    

-Medya, Leanna

/ / / Nico / / /

   Pekala beni bencillikle suçlamak istiyorsanız suçlayın. Umrumda değil, diğer insanların bu kadar mutlu olması canımı sıkıyordu. Karşımda şaşkınca bana bakan kıza baktım. Belki oda tıpkı benim gibi bencildir ve insanları sevmiyordur. Biraz dikkatli bakınca tek ortak yönümüzün bu olmadığını fark ettim. Turuncu, sinir bozucu kamp tişörtleri yerine benim gibi siyah, düz, kısa kollu tişört ve dar paça yırtık siyah bir kot giymişti. Saçları simsiyah ve dalgalıydı, gözleri de çok koyu bir griydi. Teni ise bembeyazdı, tıpkı benim gibi. Dış görünüş olarak bana çok benziyordu...

    İtiraf etmeliyim ki bu kız çok değil, normalden biraz güzeldi, evet bunu fark ettim. Ama onda asıl dikkatimi çeken şey dış görünüşü olmamıştı. Bunca boş yer varken bu kız benim yanıma gelmişti, sanırım en az kişi olan masa olarak burayı görmüştü. Daldığım düşüncelerden beni onun sesi çıkardı,

''Kardeşin yok mu hiç?'' diye damardan bir soru sordu.

''Bir ablam vardı ama birkaç yıl önce öldü'' dedim soğuk bir tavırla. ''Diğeri başka bir kampta...''

    Kafamı eğip ense kökümdeki saçlarımı karıştırdım.

''Sen kimin çocuğusun?'' dedim, bu kez ben sormuştum.

''Bilmiyorum, işin kötüsü de bu ya. Daha önce de olmamışlardı hiç. İkiside. 16 yıldır kimsesizim'' dedi grilerini benim siyahlarıma dikerek.

   Bir an onun için üzüldüğümü hissettim. Düşüncelerini, benim Bianca öldükten sonraki hissettiklerime benzettim. Kimse beni anlamaya çalışmamış, hayaletler dışında kimse laflarıma aldırmamıştı. Kimse duygularımı önemsememişti. Percy, Annabeth, Hazel vardı yine de ama bende kimsesiz sayılırdım sanırım...

''Birini yitirmek nasıl bir histir, bilirim'' dedim kıza bakarken.

    Aklıma Bianca ile eski günlerimiz gelmişti. Birden üzüldüm ve bu kız masama oturduğundan beri bu kamptaki yedili dışındaki biriyle en uzun ikili konuşmalarımdan birini yaptığımı fark ettim. Daha çok biraz bana benzeyen biriyle karşılaştığım için rahatlık vardı üstümde.

''Biliyor musun, aslında insanları pek sevmem, onların mutlulukları sinirme gider ve ben neden mutlu değilim, neden onlar gibi olamıyorum diye kıskanırım onları. Tabi bu seni niye ilgilendirsin, ama yine de sen mutsuzsun ve seninle konuşmak bana iyi hissettirdi'' dedi kız gülümseyerek.

  Tanrılarım, gülümsemesi içinde kaybolup gitmiştim. Bir an onun sonsuza dek böyle gülümsemesini ve benimde sonsuza dek onu izlememi istedim, sonra... Saçma şeyler düşündüğümü fark edip silkenerek kendime geldim.

''Bende aynısını düşünüyorum. İnsanlar çok mutlu ve bu beni boğuyor. Evet, haklısın asla onlar gibi olamayacağım için onları kıskanıyorum'' dedim.

    Gülümsedi ve ağzını silip masadan kalktı.

''Ama benim aksime sen gülümseyebiliyorsun'' dedim kıza.

''Her gülümseyen insan mutlu mudur sence?'' dedi tekrar gülümseyerek.

"Biz tam insan değiliz, yarı insanız ama yine de sen bilirsin" dedim ellerimi kaldırıp.

    Arkasını dönüp iki adım attı ki çok önemli bir şeyi bilmediğimi fark ettim.

''Hey! Adın ne?'' diye seslendim arkasından.

''Crawe, Miranda Crawe'' dedi bana bakarak ve sonra masaların arasından geçerek kalabalığa karıştı. ''Bond, James Bond''

''Miranda... Çok hoş bir isim'' diye mırıldandım arkasından.

Hermes'in Kızı |Nico di Angelo|Where stories live. Discover now