13- Kayıp Tanrıça

10.7K 615 422
                                    

-Medya, Nico

/ / / Nico / / /

Ağlamıştım, gerçekten ve hepsi de Miranda adındaki kız yüzündendi. Hırsız kız, ki bu büyük ihtimalle Hermes kızı olmasından kaynaklanıyordu ama hemüz kimse onu sahiplenmemişti. Yaptığı işte o kadar iyiydi ki, kalbimi bile çalmayı başarmıştı. -Öhö öhö öhö felsefe yaptım!- Kalp denilen organın artık bana kan pompalamaktan daha önemli görevleri vardı. Miranda'yı sevmek gibi mesela... -Öhö öhö öhö gıcık tuttu...-

   Bunları düşünürken ona sarılmış, dudaklarını dudaklarıma bastırarak öpüyordum. Cidden, bütün kaslarımı onunla temas edince bir bir eriyormuş gibi hissediyordum. Garip bir histi bu, ve kesinlikle bağımlısı olacağını anladığım bir duyguydu. Devam etmek istiyordum ama Miranda soluklanmak için durdu. Yüzü kızarmıştı ve şaşırmış görünüyordu. Bu haliyle her zamankinden de sevimli görünüyordu. Gözlerinin içine baktım, oda benimkilere baktı. Onun grileri, gerçekten hayatımda gördüğüm en güzel gözlerdi.

   Tekrar dudaklarına doğru eğildim. Gözlerini kapattı. Bu kez önceki gibi hazırlıksız değildi. Ve ne oldu biliyor musunuz? Dudaklarımızın arasında milimler kalmışken Annabeth ve Piper kulübeye dalıp bu güzel anın içine sıçtılar.

''Şey, sanırım rahatsız ettim ama Kheiron kamp danışmanlarını Büyük Ev'e çağırıyor da. Önemli bir sorun varmış'' dedi Annabeth sıkıntıyla.

   Arkasından Piper zıplamaya başladı.

''Biliyordum, biliyordum gerçekten çok uyumlusunuz yaa!'' diye cıvıldadı ikimizi süzerken.

   Miranda öksürüp hemen kollarımın arasından sıyrıldı. Sonra Piper zıplayıp bir şeyler saçmalamaya devam ederken Annabeth onun koluna girip başka kulübelere haber vermeye doğru sürükledi. Miranda gidip yatağına uzandı ve pikeye sarıldı.

''Az önce ne oldu ya'' dedi ve güldü.

''Duymadın mı, Büyük Ev'e gideceğiz?'' dedim baş ucuna otururken. Bunların hepsi konuyu değiştirme çabası.

''Sen gideceksin. Ben herhangi bir kulübenin danışmanı değilim ki'' dedi umursamaz bir tavırla.

''Ben gidiyorsam sende geleceksin'' dedim kararlılıkla.

    Oda gelsin yani şimdi kulübede tek başına, canı falan sıkılır... Ne kadar da düşünceliyim değil mi?

''Nico...'' diye ofladı ve iç geçirdi, ''Hadi git sen''

''Hadi gel, hem zaten baş danışmanların yanı sıra birer yardımcı danışman da geliyor. Hades kulübesinden de kimse olmadığı için bu görevi sen üstlenebilirsin'' dedim ve pikeyi üzerinden çektim.

''Off, tamam!'' dedi ve yataktan kalktı.

/ / /

   Büyük Ev'in savaş karargahı olan pinpon masasında halka olmuş birkaç melez kendi aralarında konuşuyordu. Hepsi gergin görünüyordu ama en kötü durumda olan bariz ki Teresa'nın kız kardeşi Cloe'ydi. Teresa da onun kadar olmasa da büyük bir çöküş yaşamanın etkisindeydi. Cloe'nin gözleri kıpkırmızı olmuştu, saçları karman çormandı ve sürekli bir mendille burnunu siliyordu.

   Miranda, Teresa ve benim ortamıza oturdu ve eğilip Teresa'ya bir şeyler fısıldadı. Yine geceleri olduğu gibi hava soğuktu ve yine bundan çabucak etkilenmişti. Bu nedenle siyah, uzun kollu örgü hırkasını giymiş ve hırkayı parmak uçlarına kadar da çekmişti. Kedi yavrusu...

Hermes'in Kızı |Nico di Angelo|Where stories live. Discover now