Bölüm 6

4.3K 550 837
                                    

12 Aralık 2001, Doncaster

Harold derin bir nefes aldı. Kütüphaneden içeri girmeden önce biraz sakinleşmesi gerekiyordu. 2 ayı aşkın süredir Louis'yi izliyordu ve artık onunla konuşmak istiyordu.

Onu merak ediyordu. Louis, sürekli insanlara nefret dolu bakışlar atan haliyle herkesin uzak durmak isteyeceği biri gibi duruyordu. Harold hariç.

Çünkü Harold ona baktığında maskesinin arkasını görebiliyordu. Onun o bıkkınlık dolu bakışlarında yalnızlık görüyordu. Yalnızlık ve kimsesizlik.

Sakinliğini korumak için derin bir nefes aldı. Planı tekrar gözden geçirdi;

-İçeri gir, raflardan en çok ilgilendiğin tarih ya da edebiyat konusunu anlatan bir kitap al.

-Ona çok yakın olmayan ama fazla da uzak durmayan bir sandalyeye otur.

-Kitabı okurken elindeki deftere notlar al. Ders çalışmaya geldin onu izlemeye değil. En azından o böyle sansın.

-Bir süre sonra ondan ödevin hakkında yardım iste ve bu bahaneyle konuşma başlat.

Hazır olduğunu düşününce kapıyı açtı ve içeri girdi. Louis kapının açılmasıyla oraya dönmüş, onunla göz göze gelmişti. Harold aniden elinin ayağının birbirine dolaştığını hissetti.

Sakinleş. Ona bakma, kitabını al ve otur.

Raflara baktı ama kitapların adını bile okuyamadığını fark etti. Eline geçen ilk kitabı alıp oturdu. Böylece planının ilk aşamasını yok saymış oldu.

Başını kaldırıp nerede olduğuna baktı. Hala aynı yerde duruyordu ve tüm dikkatini Harold'a yönlendirmişti. Yine mi sen? bakışları atıyordu.

Gözlerini kırpıştırarak önüne döndüm. Elleri titriyordu. Defterin boş olan bir sayfasını açarak çalışmaya hazır hale geldi. Biraz yazı yazıp sakinleşebilirdi.

Yanındaki sandalye geriye çekildiğinde istemsizce sağına döndü. Louis ona bakmaya tenezzül etmeden yanına oturdu. Önündeki kağıdı karalamaya başladı. Bu Harold'ın planının ikinci aşamasını da bloke etti. Çok yakın olmamalıydılar. Çünkü o etrafındayken kafası karışıyordu.

Kitabın herhangi bir sayfasını açtı. Cümleleri okudu ama anlamadı. Fakat bu sefer anlamama sebebi heyecanı değildi. Bekle, kelimeler hiç İngilizce gibi değil diye geçirdi içinden. Kitabın kapağına baktı.

Deutsch als Fremdsprache

Burada yazan Deutsch eğer Almanca demek olan Deutsch'sa, boku yemiş demekti. Hiç bilmediği bir dil hakkında ders çalışıyor gibi yapamazdı. Louis'nin bunu fark etmediğini umarak ayağa kalktı. Raflardan kendine yeni bir kitap seçmesi gerekiyordu.

Önce bir sandalyenin itilme sesini duydu, ardından arkasında onun olduğunu hisseti ve son olarak Louis elini onun başının yanından geçirip rafa yasladı. "Neden buradasın?"

Harold gözlerini kapattı ve Tanrı'ya kendisini kurtarması için dua etti. Bir yandan da uzun süre sonra onun sesini duyduğu için içinde bir yerlerde buruk bir sevinç vardı.

"Ders çalışacağım." diye cevap verdi ve kekelemediği için kendisini tebrik etti. Tabi Louis ona yine de inanmadı. "Senin adın neydi?" diye sordu.

"Harold."

"Tamam, bana dön Harry."

Harold, onun adını daha kısa bir şekilde söylemesine aldırmadı. Hatta birden bire; Harry ona Harold'dan daha iyi bir isim gibi geldi.

Tereddüt ederek arkasına döndü. Louis onun yüzüne sadece iki santim uzaklıktaydı ve bu onun kalbinin teklemesine sebep oluyordu. Sakinleşsene Harry!

Bu yeni ismi aniden benimsemişti.

Louis "Gözlerime bakma Harry." diye uyardı ve Harry'nin yeşil gözlerini duvara çevirmesini sağladı. "Senin için ilgi çekici durduğumu biliyorum. Benim kapalı bir kutu olduğumu, kapağı açarsan gizemli şeylerle karşılaşacağını sanıyorsun ama yanılıyorsun. Ben sadece ergenim ve okulu sevmiyorum. Olay bundan ibaret."

Harry başını iki yana salladı ve doğrudan onun gözlerinin içine baktı. "O zaman neden senin gözlerine bakmamı istemiyorsun?" diye sordu. Bir an kendisini o mavilerde kaybedecek gibi oldu ama hemen toparlandı. Louis'yi gafil avlamıştı.

Louis cevap vermeyince, Harry gülümsedi. "Masken yüzündeki her şeyi, her mimiği gizleyebilir ama gözlerin hala açıkta. Gözlerine baktığım zaman içten içe attığın çığlığı duyabiliyorum. Yardım istediğini görebiliyorum. Senin peşinde olmamı seviyorsun çünkü bana ihtiyacın var. Çünkü maskenin altını şimdiye kadar sadece ben gördüm."

İkisi arasında büyük bir sessizlik oluştu. Louis gerçekten duygularını çok iyi gizliyordu. Ama Harry onun gözlerini görüyordu işte!

"Konuşsana Louis." dedi sabırsızca. "Hadi, yine yanıldığımı söyle. Söyleyemezsin."

Louis aniden ona yaklaştı ve dudaklarının üstüne küçük bir öpücük bıraktı. "Eğer istediğin buysa, aldın." diye fısıldadı dudaklarına. "Ama daha fazlasını bekleme Harry. Normal hayatına geri dön. Senin hak ettiğin kişi ben değilim."

Hızla geri çekildi, arkasına dönüp gitmeye hazırlandı. Harry uzanıp onun elini tuttu. "Gitme!" diye yalvardı. Ama Louis elini ondan kurtardı ve arkasında bıraktığı kalbi umursamadan oradan ayrıldı.

FRANKWhere stories live. Discover now