Bölüm 15

4.4K 506 793
                                    

Louis balkon masasına kurduğu sofraya son kez bakarken kapı çaldı. Hızlıca tam ortada duran salata tabağını düzeltti. Kapının oraya giderken koridordaki boy aynasından kendine baktı. Saçlarının, gri tişörtünün ve siyah pantolonunun düzgün durduğundan emin olunca kapıyı açtı.

Harry beyaz dar bir pantolon giyiyordu. Üstüne yeşil bir bluz geçirmişti ve saçlarını da bluzuyla aynı renkte bir bandanayla tutturmuştu. Louis onun ne kadar güzel göründüğüne bakarken kendisini hipnotize olmuş gibi hissetti. Geçen yıllar onu daha da güzelleştirmişti.

"Hoşgeldin. Çok güzel görünüyorsun." dedi kısık sesle. Harry ona utangaç ama bir o kadar da çekici bir gülümsemeyle karşılık verdi. "Hoş buldum, teşekkür ederim."

Louis ona bön bön bakmayı kesip kapının önünden çekilmeyi akıl edebildiğinde Harry içeri girdi. İkisi de bir süre ne yapmaları gerektiğini bilmeyen okul öncesi çocuklar gibi utana utana birbirine baktı. Sonunda konuşan kişi ev sahibi olduğu için Louis oldu. "Balkona geçelim mi?"

Harry başını salladı. Louis elini onun sırtına koyup salondaki balkona yönlendirdi. "Bir şey ister misin? Su, veya başka bir şey?"

"Hayır, teşekkür ederim."

"Tamam, sen otur o zaman. Ben yemekleri koyup getireceğim."

Harry oturmadan önce "Yardım edeyim mi?" diye sordu ama Louis sadece makarnaları koyup geleceğini söyleyerek onu oturttu.

Masanın tam ortasında dörtlü salata tabağı duruyordu. Bir bölmesinde kavrulmuş mantarlı risotto, diğerlerinde sezar salata, füme somonlu patates püresi ve tavuk sosisiyle servis edilmiş domatesli yoğurtlu salata vardı. İkisinin yemek tabaklarının yanında küçük birer kasede sebzeli fondü göze çarpıyordu.

Harry onun bunları tek tek hazırladığına, masadaki boşlukları özenle dizilmiş papatya desteleriyle ve minik mumlarla süslediğine inanamıyordu. Hızlıca telefonunu cebinden çıkartıp masanın resmini çekti. Doğum günü için hazır keke mum almayı bile unutan Louis'si ona yemek hazırlamıştı. Hem de eksiksiz ve eşsiz bir şekilde.

Biraz sonra Louis iki tabak makarna ile geri geldi. Harry'nin masaya beğeniyle baktığını görünce gülümsedi. Tabakları masaya koydu, kibarca onun karşısına oturdu. Kenara koyduğu kırmızı şarabı bardakların yarısına kadar doldurdu. "Beğendin mi?"

"Şimdiden her şey çok güzel görünüyor. Eline sağlık, keşke zahmet etmeseydin." dedi Harry çatalını eline alırken. Tabağında duran beşamel soslu makarna, yıllar öncekiyle tıpa tıp aynı görünüyordu. Makarna aynıydı, hayatlar çok farklı.

Louis "Özel olarak makarna istemeseydin tavuk yapmayı düşünüyordum." dedi. O da Harry gibi çatalını eline almış, yemeğini yemeye başlamıştı. Sessizlikle geçen süreçten sonra merakla Harry'nin yüzüne baktı. Onun yemeği beğenip beğenmediğini anlamaya çalıştı.

"Hepsi mükemmel." dedi Harry onun kendisinden bir tepk beklediğini fark edince. "Yemek yapmayı bilmezdin sen, nasıl öğrendin?"

Louis "Yalnız yaşıyorum ve yamyam arkadaşlarım var." deyip güldü. Luke "Ev yemeği seviyorum." bahanesiyle her akşam onun evinde yiyordu. Calum sabahları işe giderken uğrayıp kahvaltıyı burada yapıyordu. Ashton tatlı krizine girince pastaneye gitmek yerine Louis'ye gelip onun yaptığı pudingi yiyordu. Michael ise, neyse ki, her zaman Louis'nin yardımcı şefiydi.

"Hep mi yalnız yaşıyordun? Yani ne bileyim, sevgilin falan yok muydu?" diye sordu Harry. Sesindeki rahatsız ton onu bile şaşırttı. Üstlerinden yıllar geçmişti. Elbette Louis'nin hayatına birileri girmiş olmalıydı. Harry bu süreçte nişanlanmıştı bile. Sonradan ayrılmışlardı tabi. Ama o hala Louis'yi kıskanıyordu işte.

FRANKWhere stories live. Discover now