Bölüm 17

3.9K 454 555
                                    

Harry oturduğu yerde gülümseyip sırayla insanlara imza dağıtırken, düşündüğü tek şey Louis'ydi. Yıllar sonraki ilk randevuları başarıyla geçmesine rağmen, on gündür onu görmüyordu. Sık sık mesajlaşıyorlardı, sohbet ediyorlardı.

Her şey, üç gün önce ufak bir tartışma yaşayana kadar iyiydi. Louis hayatına biri girdi mi temalı bir konuşma yapmaya çalışmıştı, Harry de ona bu konuyu kurcalayarak yeniden kurmaya çalıştıkları ilişkinin temelini mahvettiğini söylemişti. Sonra dayanamamış, bir başkasıyla nişanlanıp ayrıldığını söylemişti. Kıskançlığını belli etmemeye çalışan (!) Louis, sağlam bir kavga çıkarmıştı.

Düşüncelerini kovuşturup "Sıradaki." dedi. İmza sırasında bekleyen genç bir kız onun karşısında durdu. Harry içten içe üzgün olmasına rağmen, gülümsedi. "Kimin adına imzalayacağım?"

Kız heyecanla gözlerini kırpıştırdı. "Şey, Marilyn. Marilyn adına. Bu arada çok büyük hayranınım, kitabın aşka bakış açımı değiştirdi. Harika bir yazarsın."

"Teşekkür ederim canım." dedi Harry. Kitabının ilk sayfasını açtı, Frank yazısının tam altına 'Marilyn için sevgilerimle...' yazıp imzaladı. Kız kitabı onun elinden geri alırken masaya ufak, kalp şeklinde bir kağıt parçası yapıştırdı.

Harry kağıtta yazan "Alttaki" kelimesinin anlamını çözmeye çalışırken kız gözden kayboldu, onun arkasındaki genç oğlan öne geldi. Heyecanla "Merhaba!" dedi ve kitabı ona uzattı. "Seni çok seviyorum, bu kitabının benim için anlamı çok büyük."

Harry teşekkür edip onun ismini sordu. Son iki saattir yaptığı gibi karşısındakinin adını yazarak imza attı, kitabı geri verdi. Bu hayranı da az önceki gibi masaya kağıt yapıştırarak uzaklaştı.

Üzerinde "...otoparkta." yazıyordu.

Bu diğer birkaç kişide daha devam etti. Sonunda hepsi birleşince ortaya "Alttaki otoparkta seni bekliyorum. Gel ve beni dünyanın en mutlu insanı yap." yazısı çıktı.

Harry yüzünde kocaman bir gülümsemeyle ayağa kalktı. "İmza törenini bitirmek zorundayım. Hepinizden özür diliyorum-" diyordu ki kelimeleri insanların alkışları arasında yok oldu. O insanlardan olumsuz bir tepki beklemişti ama herkes bir dal gül çıkartıp ona doğru attı ve Harry elleriyle yüzünü kapattı. Kalbinin atışını tüm vücudunda hissediyordu.

Hepsine defalarca teşekkür ederek aralarından geçti. Bulunduğu fuar alanının otopark merdivenlerine yöneldi. Heyecandan dudaklarını ısırıyordu. Kendisini çağıranın Louis olduğunu tabi ki biliyordu. Ondan özür dilemek istiyordu ama ne diyeceğini bilemiyordu. Nişanlandığım için özür dilerim falan diyemezdi ya?

Merdivenlerden koşarak indi. Otomatik kapıdan çıktı ve etrafına bakındı. Arabalar dışında bir şey görmüyordu. Louis de, bir başkası da yok gibiydi. Sağını solunu inceleye inceleye yürümeye devam etti.

Birden bire arkasından uzanan bir çift el onun gözlerini kapattı. "Louis?" dedi Harry sevgiyle. Öyle bir söylemişti ki, bu ismin kalbinden kopup dudaklarına ulaştığını anlamak hiç zor değildi.

"Ben Louis değilim. Ama sizi ona götüreceğim." dedi arkasındaki adam. "Gözlerinizi bir bandajla kapatmam sorun olur mu?"

Harry başını iki yana salladı. Adam kibarca onun gözlerini bağladı, yanına geçip koluna girdi. Bir süre boyunca yürümesine yardım etti. Bu gerçekten hoş bir jestti. Ama Harry'nin içinde kelebekler uçuşturan, çiçekler açtıran tek şey Louis'nin burada olmasıydı.

Biraz sonra adam durdu. Bir kapıyı açtı. "Önünüzde yükseklik var, bir adım atın." diye uyardı. Harry minibüs gibi bir şeye bindiğini bilerek adım attı ve tam karşısından biri onun ellerini tuttu. Kapı ardından kapanırken, Harry yıllar sonra bile bu elleri rahatlıkla tanıyordu.

"Senden başka kimseyi sevmedim, Louis. Yemin ederim."

Sözleri dudaklarının üstündeki sıcak bir baskıyla bölündü. Harry daha fazla öpmeyi, gözlerindeki bandı çıkarmayı istedi fakat Louis onu durdurdu. "Sadece beni hissetmeye çalış; kokumu, tenimi, sesimi..."

Yine yıllar önce söylediği söz Louis tarafından kullanılınca, Harry gülümsemeden edemedi. "Sen benim başıma gelen en güzel şeysin." dedi kısık bir sesle. Karşılığında Louis onu tekrar öptü. Harry heyecandan bayılacağını düşündü. "Sadece seni sevdim. Onunla iyi anlaşıyorduk ve ailem artık mutsuz olmamı istemediği için nişanlandım ama sonra yürütemedik, ona aşık bile değildim zaten-"

Louis onun gözündeki bandı çıkarttı. "Sen, on dört yıl sonra, benim yüzünden ağladığın yılları sildin attın. Ben de senin için kıskançlığımı dindireceğim. Bunu sana borçluyum, senin hayalin bile benim dünyamı güzelleştiriyor."

İkisi sessiz ama yoğun bir şekilde birbirlerinin gözlerine bakarken araba aniden hareket etti. Bir an Harry düşecek gibi oldu ama Louis onu belinden yakaladı. "Evin nerede bilmiyorum. Adresi verirsen seni evine götüreceğim."

Harry etrafına bakınınca bir karavanın içinde olduğunu anladı. "Batı 55.sokak" dedi şaşkınca. "Sen tüm bunları benim için mi yaptın?"

Louis onun yanağını öptü ve içerideki koltuklara oturttu. "Üç gündür konuşmuyoruz, ne kadar kötü haldeyim biliyor musun? Seni bu sefer hiçbir şey yüzünden kaybetmek istemiyorum."

İkisi oturdukları yerde birbirlerine sarıldılar. Louis telefonuyla arkadaşlarına Harry'nin ev adresini mesaj attı. Her şeyi hazırlamasına yardım etmişlerdi. Onlara da ayriyeten teşekkür etmeliydi fakat şimdi tek önceliği Harry'di.

"Şimdi gelelim neden bugün bunları yaptığıma." dedi eli onun bukleleri arasında gezdirirken. "Benimle ikinci kez randevuya çıkmanı istiyorum."

"İstediğin zaman, istediğin yerde." diye mırıldandı Harry. Biraz çekinerek de olsa onun çenesini öptü. Karşılığında, saçlarının arasında birkaç ufak öpücük hissetti. Neredeyse nefes alamayacaktı, heyecandan düzgün düşünemiyordu bile.

Louis'nin ellerinden birini tuttu, kendine yaklaştırdı. Tam bileğini öptü ve parmaklarını birbirine geçirdi. Bulunduğu yer evine çok uzak değildi zaten, her an ondan ayrılıp evine gitmesi gerekeceğini biliyordu. Hiç değilse onu görmeden geçirdiği on günün, onunla konuşmadan geçirdiği üç günün acısını çıkartmak için mümkün olduğunca öptü.

Birbirlerine sarılıp, birbirlerini öperek hasret gidermeye çalışırlarken içinde bulundukları karavan özellikle yolu uzatıyor, onlara daha fazla zaman sağlıyordu.

Harry bunu fark ettiğinde gülümsedi. Kulağında onun kalp atışını, başında nefesini hissederek gözlerini kapattı. Yıllar önce, on altı yaşındaki kendisinin, on yedi yaşındaki Louis'ye söylediği gibi; Harry'nin içinde mavi gözlü sevimli bir yaratık yatıyordu. Ve her zaman da orada olacaktı.

FRANKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin