Bölüm 9 - Gerçek Kahraman Dediğin

1.4K 103 696
                                    

Bölüm 9:

Gerçek Kahraman Dediğin

"Aman sakın kanma parıltılarına,
Ne yaş döktü o boncuk gözler..."

- - -

"Şimdi biraz daha iyi misin Ink?"

Error'ın yanımızdan gitmesinden kısa bir süre sonra; Outer'ın desteğiyle beni tıpkı Sans'inkine benzeyen, sadece renklerinde minik değişiklikler yapılmış evlerine getirerek kendince pansuman yapan insan yavrusunun sorularını cevaplıyordum. Kendi başına yapmak için Outer'a mızmızlandığı, ben kabul edince de Outer'ın bir şey diyemediği pansumanı, resimleri gibiydi; yani yaşına göre iyi.
Muhtemelen kendisi de birçok kez böyle kazalara maruz kaldığı içindir. Öyle ki her tarafı bantlarla ve çiziklerle kaplı, ayrıca tamamen kendisine ait bir ilk yardım çantasına sahip.

Yaptığı pansumanda çok da bir şey yoktu zaten. Sadece o lanet iplerle fırlatılmanın etkisiyle biraz burkulmuş olan bacağım için bana sargı getirmiş ve biraz iyileştirmeye çalışmış; nasıl kendi kendilerine yok olduğunu bilmediğim çiziklerimin, diğerlerine göre biraz daha derin olanlarına yara bantlarından yapıştırmıştı. Sonra da her yara bantlarını çıkarıp vücudumun kendini yenilediğini gördüğü vakit, dokunuşlarının sihirli olduğunu savunup övünmüştü.
Kendimi bir oyuncak gibi hissediyordum dürüst olmak gerekirse. Ama insanın iri gözleriyle yaptığı acındırma bakışı, ona hayır dememe engel oluyordu.

Her ne kadar istese, yalvarsa veya o bakışlardan yapsa da; gözüme ve kafamın kırık kısmına dokunmasına izin vermedim. Oralar ciddi şekilde yaralıydı ve bunun tedavisini bir çocuktan beklemek sadece aptallık olurdu. Gözümü, insanın kendim yapabilmem için verdiği sargıyla sarmayı bitirirken, yaptığı pansumanı fazla işe yaramasa da emek harcamasına karşın ona gülümsedim.

"Evet, teşekkürler."

İnsan, bu teşekkürü yıllar önce bekler gibi, "her zaman" dercesine elini göğüs hizasına getirerek bir sırıtış takındı suratına bana bakarken. İşini bitirdiğinde bana döndü ve ben de gerekli yerleri sarmayı tamamladığımda sargıyı ona verdim. İlk yardım çantasına sargıyı koyduğu gibi kilitleyerek yavaşça köşeye doğru itti ve bacaklarıyla bağdaş kurup yaptığı sargılarıma baktı kendiyle bir nevi gurur duyarak.

"Eee, sevgili doktor Frisk artık yatabilir mi?"

Outer'ın bunu demesinin ardından insan Frisk, arkasında kalan saate bakarken hüzünle başını eğdi. Belli ki her çocuk gibi o da uyumayı sevmiyordu. Gözlerinden uyku aksa bile uyumamaya kararlı bakıyordu. Fakat birkaç esnemesinin ardından çabucak kararını değiştirip, tüm geceyi içerek geçiren bir sarhoş misali sallana sallana ilk yardım çantasını kaparak yatmak için odasına doğru gitti. Merdivenleri çıkmasının ardından yarı uykulu sesiyle "İyi geceler" diyerek, odasına girip yavaşça kapıyı kapattı Frisk.

Ben de onun gitmesinden sonra oturduğum yerden fırçamı elimle kavrarken ayağa kalkmaya çalıştım. Burkulan bacağımın savaş sırasında etkisi nefretimi geçemeyince hissedememiştim, lakin bir süre sonra canım az da olsa yanmaya ve şu anda ise tökezlememe bile sebep olmaya başlamıştı.

Ayağımı yere bastığım anda acının bir elektrik gibi ayağımdan başlayarak tüm vücuduma yayıldığını hissetmemle, irkildim ve hızla elimle ilk kavradığım şeye tutundum düşmemek için. Yeterince dengede duramayınca, yavaşça kendimi yere bıraktım ve bacağımdaki acının karıncalanmasına izin verdim. Outer benim bu hâlimi biraz endişe ile izledikten sonra elini uzattı. Ona gergin bir gülümsemeyle baktım ve elinin üzerine elimi bırakarak, desteğiyle ayağa kalktım yavaşça.

"AMNESIA"  -ErrorInk-Where stories live. Discover now