4

2.5K 307 155
                                    

- Ve bazıları yokken bile vardır, faszlasıyla. ☁️
—————————

"Yemek yedin mi sen?"

Kafamı sallayarak NamJoonu geçiştirdim. Her ne kadar yemek sayılmasa da kahvaltı öğününü krakerle geçiştirmiştim. Evden erken çıkmamam gerektiği için kahvaltı yapamamıştım. Gerçi bizim Joonla beraber kahvaltı anlayışımız hazır ramenden ibaretti. Evde de olmayınca suyunu çeken paramla sadece kraker alabilmiştim. Olsun, sonuçta mideme bir şeyler girmişti.

YoonGi hyungun yanına yerleşip ders saatimi kontrol ettim. Daha başlamasına yarım saat vardı. Biraz dinlensem iyi olurdu çünkü çıkışta direk SeokJinin yanına gidecektim.

"Ee anlat bakalım nasıl geçti iş görüşmen? Çocuğu gördün mü? Sevimli mi bari?"

Hoseok heyecanla sorduğunda sevimli çocuk(?) SeokJini anlatmaya karar vermiştim.

"Pek de çocuk değildi Hobie."

NamJoon telefonundan kısa bir süre kafasını kaldırıp "Nasıl yani?" diye sordu.

"Bildiğin adamdı. Benden büyük duruyordu. İlk gördüğümde ufak bir şok yaşadım çünkü YoonGi Hyungun anlattıklarından minik bir çocuğa bakıcılık yapacağımı düşünmüştüm."

YoonGi hyunga bakarak konuştuğumda oturduğu yerde dikleşip gözlerini kaçırmıştı.

"Sen biliyor muydun YoonGi?"

Hoseok'un sorusuna kısaca kafa sallamıştı.

"Biliyordum. Ama belki kabul etmez diye bu ufak ayrıntıyı atlayarak anlatmış olabilirim. Aman neyse ne. Adamın zaten çocuktan farkı yok ki."

YoonGi Hyung kendini savunmaya geçtiğinde gülerek kafamı salladım. Haklıydı. Çocuktan farkı yoktu. Başta söyleseydi belki kabul etmezdim. Biri gelip bir adama bakıcılık yapacaksın dese pek sıcak bakmazdım, bakamazdım.

"Nasıl? Yakışıklı mı?"

NamJoon tekrar kafasını kaldırıp kısa bir bakış atarak sorduğunda gözümün önüne SeokJinin donuk yüzü gelmişti. Kıpırdamasa bir Yunan heykeli bile olabilirdi. Evet, yakışıklıydı. Hatta fazla yakışıklıydı.

"Yani, sayılabilir."

Kısık sesimle mırıldanmıştım. Hasta bir adamı burada arkadaşlarıma anlatmak tuhaf hissettirmişti.

"Yakışıklı olsa ne olacak? Adam ne konuşuyor, ne yürüyor, ne de tepki veriyor."

Jimin kafasını gömdüğü masadan boğuk sesiyle konuştuğunda Hoseok kafasını sallamıştı.

"Haklı. Yazık olmuş adama. Ömür boyu birine muhtaç yaşayacak. Düşünsenize bir. Ah, korkutucu."

"Hayır konuşabilse yine neyse de. Derdini bile anlatamıyor. Ailesi ölünce kim bakacak? Bir bakım evine düşer herhalde. Bu arada nasıl o hale gelmiş ki?"

"Trafik kazası." deyip konuyu kapatmak istemiştim ama bizimkilerin merakı yine üzerindeydi.

"Nasıl olmuş kaza?"

Gözlerimi devirip cevap verdim.

"Ayrıntı bilmiyorum Jimin. Babasının anlattığı kadarıyla arabayı alıp gitmiş, direksiyon hakimiyetini kaybedince de kaza gerçekleşmiş. Bir süre komada kalmış. Daha sonda uyanmış ama belden aşağısı felç kalmış. O günden beri de konuşmuyormuş. Dün biraz sohbet ettim ama tepki bile vermedi. Yemeğini de yemedi. Ne yapacağım bilmiyorum."

KOMOREBI |TAEJIN|Where stories live. Discover now