12

2.3K 310 204
                                    

İçimiz hep bir hoşçakal ülkesi. ☁️

Tek odalı ve az eşyalı yeni evimden çıkıp SeokJinin evine doğru yürümeye başlamıştım. Bugün dersim yoktu. Bu da işime gelmişti çünkü bizimkilerle karşılaşmak istemiyordum. Taşınma olayını da öğrendikleri için büyük ihtimalle beni gördükleri an yüklenmeye başlayacaklardı. En iyisi biraz uzak kalmaktı.

Tanıdık ev görüş alanıma girince kocaman gülümsedim. SeokJin yine camın önünde oturmuş dışarıyı izliyordu. Daha beni fark etmemişti anlaşılan. Eve biraz daha yaklaştıktan sonra ellerimi kaldırarak zıplamaya başladım. Bir yandan da ona sesleniyordum.

"SeokJin! Burdayım!"

Birkaç kez seslenmemden sonra gözlerimiz buluşmuştu. Kare gülümsememi yüzüme yerleştirdiğimde o da bana tebessüm etmişti. Bu anı görmek nefesimi kesiyordu. Onu görmek sanki tüm sıkıntılarımı unutmamı sağlıyordu. Bunu dün gece fark etmiştim. Tüm gece kafamda bizimkilerle olan tartışma vardı. İçime kocaman bir sıkıntı düşmüştü. Ama sonra bir anda aklıma SeokJin geldi. İlk tebessüm ettiği anı anımsadım. İlk kez bana adımla seslendiği anı hatırladım. Sonra bir baktım ki içimdeki tüm sıkıntı geçmiş, yüzüme kocaman bir gülümseme yerleşmiş. SeokJinin benim için özel olduğuna o an emin oldum.

"Oğlum! Ne o hareketler? Deli misin sen?! Ne işin var evimin önünde?! Polis çağıracağım bak!"

Arkamdaki evden bağıran kadına çevirdim kafamı. Başındaki havlusuyla balkona çıkmış bana bağırıyordu.

"Yanlış anladınız hanımefendi. Arkadaşım camda, ona sesleniyordum."

Cevap verirken bir yandan da camda duran SeokJini göstermiştim. Kadın gösterdiğim yere baktıktan sonra yüzüne tuhaf bir ifade yerleştirip "Ah o dilsiz çocuğun arkadaşısın demek..." dediğinde sinirle kaşlarımı çatmıştım.

"O dilsiz değil. Bilip bilmeden konuşmayın lütfen."

Cevap vermesini beklemeden hızlı adımlarla eve geçmiştim. Neden herkesin SeokJine inatla dilsiz dediğini anlayamıyordum. Durumunu bilmiyor olabilirlerdi ama direk dilsiz demek çok acımasızcaydı.

Kapıyı açan kadına başımla ufak bir selam verip hızlıca SeokJinin odasına çıktım. Kapıyı çalma zahmetinde bulunmadan odaya girdim. SeokJin hala pencerenin önünde oturuyordu. Kapı sesini duyunca bana doğru dönmüştü. Yüzünde o çok sevdiğim tebessümünü görünce bende gülümseyip karşısına oturmuştum.

"Selam SeokJin. İyisin bugün değil mi?"

Kafasını aşağı yukarı sallamıştı. Gülümseyip çantamın içindeki müzik CD'sini çıkartmıştım. Bu CD'ye sevdiğim şarkıları yüklemiştim. SeokJine hediye etmek istiyordum. Müzik dinlemeyi seviyordu. Bende onunla müzik dinlemeyi seviyordum. CD'yi alıp ona gösterdim.

"Senin için bir CD hazırladım SeokJin. İçinde çok sevdiğim şarkılar var. Umarım sende beğenirsin. Dinlemek istediğin zaman dinleriz olur mu?"

Kafasını sallayıp gözleriyle yatağını işaret etmişti. Oturmaktan sırtı ağrımış olmalıydı. Vücudunun neresini hissedip neresini hissedemediğini tam olarak bilmiyorduk ama her ihtimali değerlendirmemiz gerekiyordu. Doktorlara göre belden aşağısı felçliydi ama SeokJin ellerini de kullanmıyordu ya da kullanamıyordu.

Sandalyesini yatağın yanına sürüp koltuk altından kaldırarak yatağa yerleştirdim. O sırada kapı çalmış, içeriye yemeğiyle beraber hizmetlilerden biri gelmişti. Tepsiyi alıp teşekkür ettikten sonra eskisine nazaran daha çok yiyebilen SeokJine hazırlanan yemekleri yedirmeye başladım.

"SeokJin yeni eve çıktım dün gece. Sana daha erken haber vermek isterdim ama gece gelip rahatsız etmek istemedim. NamJoonla vedalaşmak biraz üzse de ikimiz içinde böylesi daha iyi sanırım. Ne dersin?"

Bakışlarımı yüzüne çevirince gülümseyip çataldaki eti ağzına almıştı. Bu halde bile böylesine anlayışlı olması beni çok etkiliyordu. Çatala başla bir et batırıp ağzına götürünce kafasını çevirmişti. İstemediğini anlayıp çataldaki eti mideme göndermiştim. Geriye kalan yemekleri kapının önüne bırakıp yatağının yanıbaşına geri dönmüştüm.

"SeokJin seç bakalım! Müzik mi dinleyelim? Kitap mı okuyayım sana? Yoksa film mi izleyelim? Müzik dinleyelim diyorsan sağ gözünü kırp, kitap diyorsan sol gözünü kırp. Film diyorsan hiçbirini kırpma."

SeokJin sağ gözünü kırpınca gülümseyip CD'yi masanın üzerinden aldım. Açık bilgisayara taktıktan sonra çalan telefonumun sesini takip edip sandalyenin üzerindeki telefonumu aldım. YoonGi Hyung arıyordu.

"SeokJin, YoonGi Hyung arıyor. Konuşmak istemiyorum. Açayım mı sence?"

SeokJin evet dercesine gözlerini kapatıp açınca onu kırmamak adına telefonu açıp kulağıma görürdüm.

"Efendim Hyung?"

"TaeHyung nerdesin sen?"

"SeokJinin yanındayım. Dersim yoktu bugün."

"NamJoonun evinden ayrılmak da neyin nesi? Nerde kalıyorsun? Ne yiyip ne içiyorsun? Ayrıca bu nerden çıktı?"

"Hyung zaten düşündüğüm bir şeydi. NamJoon benim yüzümden o evde kalmak zorunda kalıyordu. İkimiz içinde böylesi daha iyi."

"Kime göre daha iyi TaeHyung? Arkadaşlığımız kopuyor yavaş yavaş farkında değil misin?"

Derin bir nefes verip oturduğum yerden kalkmış ileri geri yürüyordum.

"Hyung bu konu hakkında tekrar tartışmak istemiyorum. Lütfen."

"Jimin yüzünden hepimize tavır alman çok saçma TaeHyung. Asla büyüyemiyorsun. Çocuk gibi davranmayı ne zaman bırakacaksın? Bir an önce buluşup bu saçmalığı bitireceğiz anladın mı? Hatta bu akşam bize geliyorsun. Hepimiz toplanalım."

"Olmaz hyung. Bir süre Jiminle aynı ortamda bulunmak istemiyorum."

"TaeHyung saçmalama artık! Senelerdir beraberiz biz. Baktığın engelli adam için birbirimizi kırmaya değer mi?"

Yine sinirileniyordum. Sinirlenince de ne söylediğimi bilmediğim için daha kötü olmasından korkuyordum.

"Hyung bir daha söylemeyeceğim, ona engelli demekten vazgeçin."

"Taehyung ufak ayrıntılara takılmaktan vazgeç. Jiminle de bu yüzden bu haldesiniz zaten! Konuşamıyor ve yürüyemiyor. Dilsiz, yatalak yada engelli demekte ne var? Neden bu kadar alınıyorsun bu duruma? Neden abartıyorsun bu kadar? Dilsiz ve yatalak olması biz-"

"Yeter Hyung! Ona dilsiz ve yatalak demekten vazgeçin artık! O yatalak değil, dilsiz hiç değil. Onun da duyguları var! O da üzülüyor. Neden duyguları yokmuş gibi davranıyorsunuz? Ona değer veriyorum. İyileşeceğine inanıyorum. Onunla aramda farklı bir bağ var. Bu yüzden bu kadar rahatsız oluyorum. Kirli düşüncelerinizden nefret ediyorum. Çocukluk buysa evet ben küçük bir çocuğum. En azından düşüncelerim kirli değil. Senden hiç beklemezdim bunu. Bir süre görüşmesek daha iyi olacak." diyip telefonu kapatmıştım. Tıkanan burnumu fark edince ağladığımı anlamıştım. Elimle gözlerindeki yaşları temizleyip dolu gözleriyle beni izleyen SeokJinin yanına oturdum.

"Neden herkes sana böyle davranıyor anlamıyorum SeokJin. Neden herkes bu kadar acımasız? Neden bu kadar kaba olmak zorundalar? Sen nasıl dayandın bu zamana kadar?"

Kollarımı boynuna dolayıp tuttuğum hıçkırıklarımı serbest bıraktım. Dolmuştum. Kendimi onun yerine koyunca daha da kötü hissetmiştim. Onu kurtarmak istiyordum. Acısını biraz da olsa hafifletmek istiyordum. Ağlamalarım sessiz iç çekişlere döndüğünde sırtımda ve saçımda hissettiğim ellerle donup kalmıştım.

"Ağlama TaeHyung."

KOMOREBI |TAEJIN|Where stories live. Discover now