41

1.5K 171 343
                                    


Üstümüze zaman yağdı, hüznümüz ondan. ☁️

Bir hafta geçmişti. Bir haftadır SeokJini görmüyordum. Daha doğrusu onun olduğu yerlere gitmiyorum. NamJoon birkaç kez çağırmıştı ama gitmemiştim. Gidince sinirlerime hakim olamayacağımın farkındaydım.

Resmen bu durumda bile benimle dalga geçmişti. Ona kendi elimle zarar verme düşüncesi beni çok korkutmuştu. Özellikle konu bacakları olunca daha da hassas oluyordum. Ama o aptal beni kandırmıştı. Çok sinirlenmiştim. Bir haftadır anca kendime geliyordum.

"Biraz daha zorlarsan burnundan dumanlar çıkabilir Taehyung. Çok az kaldı."

Gülen suratına aldırmadan gözlerimi devirdim.

"Abartma SooJi. Ben sinirli değilim."

Ufak bir kahkaha attı. Bembeyaz düzgün dişleri güldüğü zaman ona ayrı bir güzellik katıyordu. "O zaman bu suratınızın halini neye borçluyuz?"

"Boşversene. Can sıkıcı konuları konuşmak istemiyorum. Kafamı dağıtmak için senin yanına geliyorum, biliyorsun."

"Madem kafanı dağıtmak istiyorsun bu gece dışarı çıkalım!"

Hızlıca kafamı salladım. Onun gece hayatına ayak uydurmak çok zordu. Bir kere denemiştim, sabaha kendimi bir bankın üzerinde, kucağımda SooJiyle bulmuştum. İkimiz de oraya nasıl geldiğimizi bilmiyorduk. Korkunç bir andı.

"Hayır, belki başka bir zaman. En son yaşadığımız dehşet anı hala atlatamadım."

Gülümseyip omuz silkti. "Neden öyle diyorsun? Bence güzeldi. Neyse, senin için daha sakin bir etkinlik bulacağım. Yüzmeye gitmeye ne dersin? Dün harika bir bikini aldım. Giymek için sabırsızlanıyorum."

Olabilirdi. Yüzmeyi seviyordum. SooJiyle beraber her hafta düzenli olarak gidiyorduk ama son birkaç aydır ders yoğunluğum yüzünden ara vermek zorunda kalmıştık.

"Olabilir aslında. Cuma akşamı gidebiliriz. Bayadır yüzmüyoruz. Omuzlarımda da biraz ağrı vardı. İyi gelecektir."

"Süper o zaman! Cuma gününe randevu alacağım. Başka yapmak istediğin bir şey var mı? Seni mutlu etmek istiyorum."

Samimi olmasını umduğum bir gülümseme gönderip "Ben zaten mutluyum." diye mırıldandım. Tabii ki ikna olmamıştı.

"Değilsin, Tae. O geldiğinden beri mutlu değilsin, eskisi gibi değilsin. Çılgın, deli dolu, güçlü, benimle sürekli vakit geçiren Taehyung'u özledim. Seni bu hale getirmek benim için çok zordu biliyorsun. Tekrar kaybetmek istemiyorum."

Gözleri dolmuştu. Onu üzmek istemiyordum. Haklıydı. Bende ki emeği çok fazlaydı. Bu sıralar onu biraz boşlamıştım. Kötü hissediyor olmalıydı. Elimi masadaki ellerinin üzerine koydum.

"Üzgünüm SooJi. Seni ihmal ettiğimin farkındayım ama endişelenme. Eski halime geri döneceğim. Seninle yine eskisi gibi olacağız."

Tutuşuma karşılık verdi. "Bunu duymak çok güzel, teşekkür ederim."

Gülümseyip elimi geri çektim. Kolumdaki saati kontrol ettim. Bizimkilerin ders saati bitmiş olmalıydı. Nerede olduklarına dair mesaj atmıştım. Çok gecikmeden bahçedeki banklarda olduklarını öğrenmiştim. Çantamı elime alıp SooJi'yi de kolundan tutup kendimle beraber kaldırdım.

"Bizimkilerin yanına gideceğim. İşin yoksa sen de gel."

"Tabii gelirim." Çantasını koluna asıp koluma girdi. Birinci kattaydık. Merdivenleri hızlıca inip bahçeye çıktık. Sürekli oturduğumuz, masalı büyük bir bank vardı. Orada olduklarına emin olduğum için ikimizi de oraya yönlendirdim. Banka yaklaşınca oldukça tanıdık bir suratla göz göze gelmiştim. Adımlarımı yavaşlattım. "Bunun ne işi var burada?" diye mırıldandım. SooJi bakışlarımı takip edip kimi kastettiğimi anlamıştı.

"Tae, böyle davranma."

Kafamı sallayıp masaya çantamı koydum. "Selam." İkimiz için de yer açmışlardı. Banka yerleşip gözlerimi tam karşımdaki çocuğun gözlerine çıkardım. Bir haftadır görmüyordum ve azıcık özlemiş olabilirdim. Çok azıcık.

"Selam çocuklar, Tae'nin peşine takılmış gibi oldum ama umarım rahatsız etmemişimdir."

Bakışlarım hala arada sırada SeokJine çarpıyordu. Morali bozuk gibiydi. Umursamamayı tercih ettim.

"Saçmalama SooJi, hoşgeldin."

"Aynen öyle. Sen de bizden sayılırsın artık." SooJi Jimine kocaman gülümseyip SeokJine döndü. İkili arasında birkaç saniye tuhaf bir bakışma geçmişti. Bu tuhaflığı bozan SooJiydi.

"Merhaba, seni tanıyorum ama resmi bir şekilde tanışmamıştık. SooJi ben." Elini hemen karşımızda oturan SeokJine uzattı. Karşılığı çok gecikmemişti. O da elini uzatıp "SeokJin." demiş, hemen geri çekmişti.

"Arkadaşlarını ziyaret için mi okula geldin?" Aklımdaki soruyu sorduğu için içimden SooJiye teşekkür ettim. Burada olma nedenini ben de merak ediyordum.

SeokJin kaşlarını yukarı kaldırıp "Hayır. Mesleğimi burada da yapabilmek için hızlandırılmış bir eğitim almam gerekiyor. Şansa bak ki eğitimi bu okulda alacağım." dedi. Gözlerim büyürken ağzımdan çıkanlara engel olamamıştım. "Ne?!"

Gözler bana dönmüştü. "Ciddi ciddi burada mı okuyacaksın yani?"

Usulca kafasını salladı. "Şaka gibisin." diye mırıldanıp bakışlarımı kaçırdım. Okulda bile ondan uzak olamayacaktım. Bu korkutucuydu! Her an yenilecekmiş gibi hissediyordum.

"Şaka değil, gördüğün gibi burdayım. Senin için senin olduğun her yerdeyim. İstediğini düşünebilirsin, istediğini söyleyebilirsin. Senden vazgeçmeyeceğim."

Gözlerimi kısmış söylediklerini dinlerken SooJi yanımda kıpırdanmaya başlamıştı. "İyi cesaret. Keşke bu cesaretini üç yıl önce de görebilseydik. O zaman ne sen bu halde olurdun ne de Taehyung."

SeokJin bakışlarını benden çekmeden cevap verdi. "Kendinle ilgili olmayan konularda çeneni kapalı tut."

Gerginliği hisseden NamJoon ellerini birbirine çarpıp ayağa kalktı. "Oldu o zaman! Hadi bakalım herkesin ders saati geldi. Hep beraber kalkalım yoksa bu masadan kan çıkacak değil mi YoonGi? Hadi bakayım."

Yoongiyle beraber hepimizi kolumuzdan tutup kaldırmıştı. Göz temasımızı ilk kesen SeokJin olmuştu. Ben de çantamı alıp önüme dönmüştüm. Cevap vermemiştim. Konunun uzamasını istemiyordum. İşin kötüsü dedikleri deli gibi hoşuma gidiyordu. Ama bu yanlıştı.

"Üzgünüm Taehyung, sana yaptıklarından sonra öylece susamazdım." Kolumdaki elini patpatlayıp "Sorun değil." diye mırıldandım. Sorun değildi. Bu konu benim ve onunla ilgiliydi.

Okulun kapısına kadar birlikte ama aramızda uzun mesafelerle yürümüştük. Teker teker herkes veda edip ayrılmıştı. Geriye SeokJin, SooJi ve ben kalmıştık. Merdivenlere yönelecekken SeokJin kolumu tutup durdurmuştu. Bir süre kolumdaki eline bakıp sonra yüzüne döndüm. Çantasından üç yıl önce her gün ona aldığım çilekli sütlerden bir tane çıkarıp bana uzattı. Sütün ambalajı biraz değişmişti. Hepimiz gibi bu üç yıl içinde o da değişmişti. Ben SeokJinle beraber çilekli sütü de bırakmıştım. O gittikten sonra hiç içmemiştim, elime bile almamıştım.

"Almayacak mısın? Çok severdin, senin için aldım."

"Taehyung çilekli süt sevmez." SooJi çantasından çıkardığı muzlu sütü bana uzattı. Evet, artık muzlu süt içiyordum. Bakışlarım tekrar SeokJinin suratına çıkarken SooJiye olan sert bakışlarına şahit olmuştum. Buna hakkı yoktu. Beni kendinden de çilekli sütten de o vazgeçirmişti.

SooJinin uzattığı sütü elime alıp diğer elimle kolunu tuttuktan sonra kendimle beraber onu da merdivenlere doğru çektim. "Gidelim."

KOMOREBI |TAEJIN|Where stories live. Discover now