27

2K 232 69
                                    

Nasıl da mecburmuşuz sabretmeye ☁️

"Ona bir şey yaparsan seni gerçekten yaşatmam. Duydun mu beni?!"

Kadın yüzündeki gülümsemeyi hala koruyordu. Karşısında çaresizce yatan çocuğa bakıyordu. Böylesine çaresiz olup, kendinden bu kadar emin konuşması onu güldürüyordu.

"Ne yapabilirsin ki SeokJin? Bağırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorsun. Bana nasıl engel olabilirsin?"

Gerçeklerin yüzüne vurulması SeokJinin canını acıtmıştı. Haklıydı. Yattığı yerden Taehyungu nasıl koruyabilirdi ki? Gözleri buğulanmıştı. Kadının karşısında ağlamak istemiyordu. Onun gözünde daha da zayıf görünmekten nefret ediyordu.

"Sakin ol. Ağlama. Eğer o çeneni kapalı tutabilseydin önce seni öldürürdüm. Böylece annenden sonra sevgilinin de ölümünü yaşamamış olurdun. Yazık oldu. Biliyor musun? Bazen sana üzülüyorum. Sevdiklerinin teker teker ölmesi nasıl bir duygu?"

SeokJin ellerinden destek alıp doğrulmaya çalıştı. Tek yapabildiği kendini biraz yukarı çekebilmekti ama ona da razıydı.

"Bak kimseye hiçbir şey anlatmayacağım tamam mı? Söz veriyorum. Kimsenin hiçbir şeyden haberi olmayacak. Ama Taehyungu rahat bırakacaksın. Onun hiçbir suçu yok!"

"Üzgünüm oğlum. Onu en kısa zamanda ortadan kaldırmam gerekiyor."

Kadın oturduğu yerden kalkıp açık kapıya doğru seri adımlarla yürüdü. SeokJinin seslenmesini, yalvarmasını hatta ağlamasını duymazdan geldi. O duygularını yok edeli çok olmuştu. Şimdi yalvarması hiçbir işe yaramazdı.

————————

SeokJin tüm gece uyumamıştı. Zaten nasıl uyuyabilirdi ki? Taehyung tehlikedeydi ve bunu bilmiyordu. SeokJin ona haber veremiyordu. En çok da bu canını sıkıyordu. Gece boyu Taehyunga bir şey olursa ne yapacağını düşünmüştü. Hiçbir şey yapamazdı, burada kalması için hiçbir sebep kalmazdı.

Bir an önce JungKookun gelmesini bekliyordu. O olmadan Taehyunga ulaşması imkansızdı. Çok geçmeden kapı açılmış içeriye beklediği kişi girmişti.

"Günay- Hyung! Bu halin ne?!"

"JungKook çabuk Taehyungu ara! Hemen, çabuk!"

JungKook karşısındaki bedene bakakalmıştı. Kan çanağına dönmüş gözleri tüm gece uyumadığını belli edercesine öylece duruyordu.

"JungKook hemen ara onu!"

JungKook, adamın ağlamaklı sesiyle kendine geldi. Cebinden telefonu çıkarıp Taehyungu aradı. Ardından SeokJine uzattı. Telefon çalıyordu fakat karşı taraftan cevap veren yoktu.

"Niye açmıyor?! Yine mi geç kaldım?! JungKook NamJoonu ara hemen."

JungKook soru sormadan numarayı tuşlayıp tekrar ona vermişti. Birkaç çalışın ardından neyse ki NamJoon telefonu cevaplamıştı.

"Kook, sabahın köründe ne diye beni arıyors-"

"NamJoon ben SeokJin. Taehyung yanında mı? Telefonunu açmıyor."

"Oh SeokJin, evet burda. Uyuyor şuan o yüzden açmamıştır."

SeokJin derin bir nefes verdi. Daha önce hiç kendini bu kadar rahatlamış hissetmemişti. Ellerini saçlarından geçirip derin derin nefesler aldı. Sesinin titremesini umursamadan konuşmaya devam etti.

"Y-yaşıyor... İyi o dimi NamJoon?"

"SeokJin sen iyi misin asıl? Sesin kötü geliyor. Ah bekle uyandırayım onu."

SeokJin göreceğini bilmese de kafasını sallamıştı. İçi o kadar rahatlamıştı ki ne ara ağlamaya başlamıştı onu bile hatırlamıyordu. Gözlerini hızlıca silip karşı taraftan gelecek olan sesi bekledi. Çok geçmeden uykulu sesini duymuştu.

"Sevgilim? Ne oldu, bir sorun mu var?"

"Taehyung... İyisin değil mi?"

"Ben iyiyim de senin sesin neden titriyor? Yeni mi uyandın? Burnunu mu çekiyorsu- Ağlıyor musun sen?! Ne oldu?! Bir şey mi yaptı sana? Ah tahmin etmeliydim. Hemen geliyorum!"

"Hayır! Taehyung sakın buraya gelme. Buranın yakınından bile geçmeyeceksin. Hatta uzun bir süre ailenin yanına git."

"Ne diyorsun sen SeokJin? Oraya geleceğim."

SeokJin hızlıca kafasını salladı.

"Hayır. Taehyung, seni öldürecek. Senin de gitmene izin veremem. Nasıl engellerim bilmiyorum ama elimden geleni yapacağım tamam mı? Sen de hemen buradan gideceksin."

"O bana hiçbir şey yapamaz, merak etme. Hiçbir yere gitmiyorum. Seninle kalacağım SeokJin."

SeokJin çocuğun yersiz inadına karşı sinirlenmişti. Onu korumaya çalışıyordu, bunu anlaması bu kadar zor muydu?

"Anlamıyor musun?! Dün sen gittikten sonra seni öldüreceğini söyledi Taehyung! Her şeyi bildiğin için seni ortadan kaldıracak. Sana yalvarıyorum, beni biraz seviyorsan burdan hemen git. Ben seni başka türlü koruyamam. Seni de kaybedemem Taehyung. Sen de gidersen ben ne yaparım?"

Taehyung hızlıca gözlerini silmiş kapüşonlusunu üzerine geçirip kendini evden dışarı atmıştı.

"Ağlama SeokJin. İkimize de hiçbir şey olmayacak. Seni çok seviyorum ve hiçbir yere gitmiyorum. Evden çıktım yanına geleceğim. "

Taehyung gelebilecek herhangi bir itirazı önlemek adına telefonu kapatıp koşmaya başladı.

——————

"Hyung bu ne demek oluyor?"

SeokJin ağrıyan başını ovuşturup kendini yatakta biraz daha yukarı kaldırdı. JungKooka her şeyi anlatmasa da bazı şeylerden haberdar etmesi gerekiyordu. Bu evde kalıyorsa o da tehlikedeydi çünkü.

"JungKook bu evden hiçbir şey yemeyeceksin, hiçbir şey içmeyeceksin tamam mı? Suyunu bile kendi evinden getir."

"İyi de neden? Neden bunu yapıyoruz? Sen neden bu haldesin? Neler oluyor Hyung artık bana da bir şeyler açıklaman gerekmiyor mu? Seni böyle görmek beni ne kadar üzüyor haberin var mı?! Böyle olmanı istemiyorum. Sana yardım etmek istiyorum. O yüzden anlat bana Hyung. Lütfen."

SeokJin, gözleri dolu dolu olan çocuğa güven vermek istercesine gülümsedi. İyi niyetine inansa dahi her şeyi anlatması imkansızdı.

"JungKook, sadece dediğimi yapıp yanımda dursan olmaz mı? Buna çok ihtiyacım var."

JungKook anlayışla kafasını salladı.

"Tamam Hyung. İstediğin gibi olsun, sen iyi ol. Yanında duracağım hep."

İkilinin bakışmasını camdan gelen ses kesmişti. JungKook kimin geldiğini bildiği için hemen camı açıp Taehyungun içeriye girmesine yardım etti.

SeokJin sevgilisini bıraktığı gibi karşısında görünce içindeki sıkıntı tamamen bitmişti. Gece kafasında kurduğu tüm senaryolar toz bulutu halinde yok olmuştu. Kendisine doğru endişeli ve hızlı yürüyüşü sebepsiz yere onu mutlu etmişti.

Taehyung'da ise durumlar farklıydı. Buraya nasıl gelmişti onu bile anlamamıştı. SeokJine bir şey olduğunu düşünmek kısacık zamanda bile oldukça yıpratmıştı onu. Hızlı adımlarla yatağın yanına gelip sevgilisinin her yerini hızlıca kontrol etti. Herhangi bir sıkıntı görmeyince ise kollarını sevgilisinin boynuna dolayıp kokusunu içine çekti.

"İyisin değil mi SeokJin?"

"Sana gelme demiştim." gözlerini kapatıp çocuğu iyice kendine çekerken söylendi SeokJin. Oysa içinden şuan burada olduğu için şükrediyordu. Kollarını daha da sıkı sardı sevgilisine.

"SeokJin, benim ne yarım kalmaya niyetim var ne de yarım bırakmaya. Hep yanında olup, sana böyle sıkıca sarılacağım."

KOMOREBI |TAEJIN|Onde histórias criam vida. Descubra agora