30

1.7K 197 170
                                    

Ve biliyorsun artık, nefes almak için açtığı pencereden atlayabilir insan. ☁️

Koca gün ikisi içinde çok huzurlu geçmişti. Başbaşa zaman geçirmeyeli baya olmuştu. JungKook öğlene doğru eve uğramış, ikisini sohbet ederken bulunca da rahatsız etmemek adına eve geri dönmüştü. Bugünün ikisine ait olmasını istiyordu. Hyungunun mutlu olması için elinden geleni yapardı.

İkili kendilerini izleyen MinAh'tan habersiz gece güzel bir uyku çekmişlerdi. Sabah ise dersi olduğu için Taehyung erkenden uyanmış, sevgilisinin yanağına kocaman bir öpücük kondurup camdan dışarıya çıkmıştı. Olacakları bilseydi, onu sevdiğini bir kez daha söylerdi belki de.

Taehyungun gitmesini fırsat bilen MinAh zaman kaybetmeden kendini SeokJinin odasına atmıştı. Çocuğun hala uyuduğunu görünce de yatağın karşısındaki tekli koltuğa kurulup, uyanmasını bekledi. O sırada telefonu titremişti. Psikiyatrist arkadaşı Bay Choi geldiğini belirten bir mesaj atmıştı. Kadın yüzüne yayılan gülümsemeye engel olamadı. Kötülük ona ayrı bir haz veriyordu. Adama yukarı gelmesini söyleyen kısa bir mesaj attıktan sonra kalkıp uyuyan çocuğun yanına ilerledi. Zaman gelmişti. Artık uyanması gerekiyordu.

"Uyan bakalım uykucu."

SeokJin Taehyungun sesini duymayı beklerken, kabusu olan kadının sesini duyunca yüzünü buruşturdu. Sabah sabah onu çekmek istemiyordu. Gözlerini hafifçe aralayıp kadına baktı. Sırıtışı hiç hoşuma gitmemişti. Kollarından yardım alarak kendini biraz doğrulttu.

"Sabah sabah neden geldin?"

MinAh cıkcıkladı.

"Aşk olsun SeokJin, anneye öyle şeyler söylenir mi hiç? Hem benim sözümü hiç dinlemiyorsun hem de kaba konuşuyorsun."

SeokJin cevap vermeden devam etmesini bekledi.

"SeokJin cidden, neden sözümü dinlemiyorsun?"

SeokJin anlasa da anlamamazlıktan geldi.

"Ne sözünden bahsediyorsun?"

"Seni uyarmıştım. Taehyungla görüşme demiştim. Ama sen görüşmekle kalmadın, tüm gününü hatta geceni onunla geçirdin."

SeokJinin midesi kasılmaya başladı. Korkuyordu. Karşındaki kadın onu korkutuyordu.

"B-ben-"

"Zaten son geceniz olacağı için mutluluğunuzu bozmak istemedim. Daha doğrusu size koca bir gün hediye ettim. Umarım hediyemi beğenmişsindir. Gerçi çocukça hayallerinizi dinlerken az kalsın kusacaktım ama sabrettim."

Kadın gözlerini devirip kollarını göğsünde bağlayınca SeokJin kaşlarını çattı. Dün olan her şeyi bilmesi sinirini bozmuştu. Sevgilisinin hayallerini küçümseyemezdi. Onları gerçekleştirmek için hayatını ortaya koymaya hazırdı o.

"Bizi mi dinledin?"

"Sence şuan tek sorun sizi dinlemem mi? Asıl konuya gelelim. Bir saniye bekleteceğim seni."

Kadın telefonunu eline alıp birkaç tuşa bastıktan sonra telefonu SeokJine çevirdi. Görüntülü bir arama vardı ve karşı taraftaki kişi kamerasıyla okulun bahçesinde oturmuş, elindeki kağıtları okuyan Taehyungu gösteriyordu. Uzaktan gösteriliyor olsa da endişelenmişti SeokJin. Daha sonrasında ekrana silah namlusu girmişti. SeokJin namluyu görür görmez bağırdı.

"Taehyung!"

MinAh ekranı kendisine çevirip oğluma kocaman gülümsedi.

"Duyamaz SeokJin. Duyamayacağı kadar uzak, tam isabet edecek kadar da yakın."

SeokJin hızlıca kafasını salladı. Tüm bunların kabus olmasını diledi. Vücuduna gelen titremeyi durdurmak adına yatağın kenarlarına tutundu.

"Yapma MinAh. Ne istiyorsan yapacağım söz veriyorum. Ne olur ona bir şey yapma!"

MinAh çaresizce göz yaşı döken çocuğu izledi bir süre. Gerçekten perişan görünüyordu.

"SeokJin ama ben seni uyarmıştım."

"T-tamam! Bir daha görüşmeyeceğim. Söz veriyorum, lütfen. Lütfen yapma. Bu sefer yapma."

MinAh kafasını salladı.

"Peki, sana bir şans daha vereceğim. Ama dediklerimi harfiyen yapacaksın. Anlaştık mı oğlum?"

"Ona bir şey yapmayacağına söz ver."

"Söz veriyorum, oğlum. Dediklerimi yaparsan ona bir şey yapmayacağım."

SeokJin hemen kabul etti. Taehyung için her şeyi yapmaya hazırdı. Kollarıyla yüzündeki ıslaklıkları silip kadını izledi. MinAh odanın kapısını açıp "Bay Choi, gelin lütfen." demiş, adamı içeri almıştı. Gördüğü surat SeokJinin midesini bulandırıyordu. Bu adam, yıllardır ona ilaç niyetine zehir veren psikiyatristti.

"İkinizden de nefret ediyorum."

"Böyle bir hakkın olduğunu düşünmüyorum SeokJin, özellikle şu durumdayken."

SeokJin bir kez daha bu kadının karşısında aciz kalmaktan nefret etti. Bir kez daha hareket ettiremediği bacaklarına nefretle baktı. Bu kadar iradesiz olmasına sinirlendi.

"Bana Taehyungu göster MinAh. Onun iyi olduğunu göreceğim."

"Sen önce benim istediğimi yap, sonra ben de senin istediğini yapacağım."

SeokJin mecburen kabul etmişti. "Ne istiyorsun?"

"Bay Choi senin için bir ilaç hazırladı. İtiraz etmeden o ilacı almayı kabul edeceksin. Zaten tek seferlik. Hemen bitecek."

SeokJin olacakları tahmin ediyordu. Bu kadın masum değildi. O ilaç da masum değildi. Bir şekilde ona zarar verecekti. Yine de Taehyung için değer diye düşündü.

"Taehyungu bırakacaksın."

"Sen bu ilacı almayı kabul edersen bırakacağım."

SeokJin kabul etti. "Tamam. Yapacağım."

MinAh gülümseyerek arkadaşına döndü.

"Güzel, Bay Choi sıra sizde."

Adam kafasını sallayıp çantasındaki şırıngayı ve sıvı dolu ampülü çıkardı. İlacı şırınganın içine çektikten sonra yatağın kenarına oturdu. SeokJinin kolunu uzatmasını bekliyordu. Kısa bir bekleyişin ardından SeokJin kolunu uzatmıştı. Gözlerini tavana dikip iğnenin koluna girişini bekledi. Ufak bir acıyla gözlerini sıkıca kapamıştı. İlacın damarlarındaki akışını hissediyordu. Psikolojik olarak mı etkilenmişti bilmiyordu ama içinde tuhaf şeyler oluyordu sanki. Kafasının arka kısmı uyuşmuştu. Neler olduğunu kontrol etmek için gözlerini açtı. Adam işini çoktan bitirmiş, MinAh'ın yanında SeokJini izliyordu. Başının ağrısıyla sızlandı SeokJin. Kalp ritmi de değişmişti. Başını ağır bir şekilde ikiliye çevirdi.

"N-ne yaptınız bana?"

"Korkma oğlum, ciddi bir şey değil. Sadece seni biraz sakinleştirmek istedim. Malum birazdan olacaklar seni pek mutlu etmeyecek."

SeokJin uykuda gibi hissediyordu. MinAhın dediklerini zar zor algılıyordu.

"Ne saçmalıyorsun MinAh?"

"Bekle."

Kadın elindeki telefonla birini aramış, kulağına götürmüştü. SeokJin başındaki ağrıyı umursamadan neler olacağını izliyordu. Ve hemen sonra o cümleyi duydu.

"İşimiz bitti, öldür onu."

KOMOREBI |TAEJIN|Where stories live. Discover now