kirli olmanın sorun olmadığını söylermiş gibi.

411 61 2
                                    

Odasına girdiğinde hızlı adımlarla ufak banyosuna ilerledi. Geldiğinde kaldığı odadan taşınalı bir buçuk ay olmuştu. Diğer oda ile hemen hemen aynı bir oda olmasına rağmen en azından kendi banyosu vardı ve bu, isteyebileceği en güzel şeydi.

Ayakkabılarını tekmeleyip, titreyen elleriyle musluğu açtı. Şofben kireçli ve soğuk suyu akıtırken yere oturdu ve bacaklarını göğsüne çekti. Bunun Jaehyun'un onu bulduğu gece ile olan benzerliği aklından geçince sesli bir kahkaha attı.

" Deliriyorum. "

Çıkarmadığı kıyafetleri suyun etkisi ile üstüne yapışırken gülmeye devam etti. Soğuk suyun üstündeki kiri çıkarmasını bekleyecek kadar çaresizdi. Bu denli batmışken, ucuz şampuanlar ve kireçli sularla kendini temizleyeceğini düşünmesi için deli olması gerekiyordu, değil mi?

Başını duvarın soğuk yüzeyine yasladı ve gözlerini kapattı. Usul bir kapı açılış sesi duysa da aldırmadı. Gelenin kim olduğunu tahmin etmesi zor değildi onun için. Ayak seslerinden bile geldiğini qnlayabilecek kadar iyi tanıyordu genç adamı.

" Doyoung, ne halt ediyorsun? "

Cevap vermedi. Ayakta duran kahve rengi saçlı adamdan pes eder tarzda bir nefes veriş duyunca içinin üşüdüğünü hissetti. Sınırlarını zorluyordu, bunun farkındaydı. Jaehyun'un onu kovmamasının veya icabına bakmamasının tek nedenini işe yarar hâle gelmesine bağlıyordu. Bu, istemeden daha da âsi olmasına, sürekli sözlerinden çıkmasına teşvik ediyordu siyah saçlı çocuğu. O geceden beridir bir kez bile ceza almamıştı, çünkü gecenin sonunda işini yapmış olarak ayrılıyordu genç adamın yanından. Yine de bu bir gün cidden Jaehyun'un damarına basacağı, o zaman da geri dönüşü olmayan bir yola gireceği gerçeğini değiştirmiyordu. Aslına bakarsanız bu pek de umrunda değildi.

Kendi düşünceleri beynini meşgul ederken su akışının kesildiğini fark etmemişti bile. Vücudu yumuşak bir havluya sarılınca gözlerini araladı. Bir çift kol bedenini soğuk zeminden ayırırken sesini çıkarmadı. Başını ve bacaklarını tutan kollar arasında yere veda ederken sıcaklığın yayıldığı göğse kendini yanaştırdı.

" Cidden sınırlarımı altüst ediyorsun. "

Sert ve hapishane yatağını andıran yatağa oturtulduğunda karşısındaki adama baktı. Giydiği t-shirt kendi ıslaklığından nasibini almıştı. Bir saat önce kulüpte yüzüne yerleştirdiği çatık kaşlar hâlâ oradaydı. Kızmıştı. Hatta kızgınlıktan köpürüyordu. Adamı sadece kulüpten çıkarması gerekirken tam tersini yapmış, onu kulübün tuvaletine götürerek bütün görevi tehlikeye atmıştı. Tabii kendilerini de.

" Huyum kurusun. "

Doyoung ne kadar büyük olanın tuşlarına basmayı sevse de, ateşle çok oyun oynanmayacağını biliyordu. Karşısındaki adam belki de Seoul'daki en tehlikeli yeraltı organizasyonunun gelecekteki patronuydu. Neler yapabileceğine birinci elden tanıklık etmişti siyah saçlı çocuk. Gözünü kırpmadan nasıl insanları öldürdüğünü, öldürttüğünü biliyordu. Ya da ölmekten beter ettiğini.

Bir süre sessiz kaldılar. Saçından yüzüne düşen su damlalarının yaptığı pıt pıtlar bile duyuluyordu nefes seslerine rağmen. Rahatsız olmamıştı ikisi de. Aralarındaki bu sessizlikte bir çeşit huzur vardı adını koyamadıkları.

Kemikli parmaklar yüzüne, dudağının yanında olan geçen yıldan kalma yaranın üzerine gelince titredi. Sıcak parmaklar yaranın üstünü özür dilermişçesine okşadı. Doyoung onun hatası olmadığını biliyordu. Yapması gerekeni yapmış, ona yanlış yapılmaması gerektiğini herkese göstermişti. Bu şekilde ciddiye alınırdı ancak. Bir tür korku krallığı, buna alışmıştı.

" Bu gece de iyi iş çıkardın. "

Yutkundu. Tıpkı babasından iltifat bekleyen bir oğlan çocuğu gibi karşısındaki adama baktığını fark edemiyordu. Dudağının kenarını okşayan parmaklar bu sefer dudaklarının üzerini kapatınca kendini geri çekilmemek için zor tuttu. Ellerini istemiyordu dudaklarında. Bakmasını istemiyordu. Eğer daha yakına eğilse, onca adamın izini göreceğini düşünüyordu nemli dudaklarında. İğrençti. İğrenç, iğrenç, iğrenç.

" Bir dahakine seni göremeyeceğim yerlere gitme, olur mu? Çünkü sonraki sefere bu kadar sakin kalabileceğimi sanmıyorum. "

İnce parmaklar getirdiği sıcaklığı da çekilirken beraberinde götürdü. Dokunuşunun verdiği baskıyı hâlâ dudaklarında hissedebiliyordu genç çocuk. Gözlerini kırpıştırdı. Önceki sinirinden eser kalmayan yüze baktı. Ufak bir tebessüm, tek ihtiyacı olan buydu.

heavenly feeling • dojaeWhere stories live. Discover now