aşk için yalvarırmışcasına sessizliğe gömüldü,

463 57 61
                                    

Kendini dönen sandalyeye atarken kravatını gevşetti kahverengi saçlı adam. Büyük Patron'un her zaman ensesinde soluyor olmasının yükü ile omuzları çökmüştü. Kaç gündür uyumadığını bilmiyordu bile. Gözlerinin altı morarmıştı. Bunlar da yetmezmiş gibi aklı sürekli belirli bir siyah saçlı çocuğa gidip duruyordu.

Battım, hem de ne biçim. Sinirle soludu. Bilmediği bir şeylerin olduğunu seziyordu. Hem Johnny'nin, hem de Doyoung'un sürekli ondan kaçmasından anlamıştı bunu. Yine de içindeki bu huzursuzluğun nedenini bilmemek ona kötü hissettiriyordu. Elinin kana, benliğinin her miliminin ise suça bulaştığı zamanlarda bile tavşan gülümsemesinin içine kor gibi düştüğü çocuğu düşünmeden edemiyordu. Daha önce böyle hissetmemişti. Şehvet olsa bilirdi. Daha önceden ona sahip olma şansını yakalamış, elinin tersi ile bir saniye bile düşünmeden bu fırsatı itmişti. Hayır, kesinlikle şehvet değildi bu. Onu başka adamların kollarında, dudaklarını başka adamların izleri dolu, vücudunu ise içki ve ter kokusu sarılı bir şekilde izlerken hissettiği sinir bundan fazlasıydı.

İki yanında cansız bir şekilde sarkan ellerinin titrediğini hissetti. Birilerini şimdiye kadar yumruklamamasının tek sebebi, Doyoung'a dokunan ellerin hiçbirinin içinde akan bir kan barındırıyor olmadığını, onun üzerine düşen gözlerin bir sonraki günün sabahını görmediğini bilişiydi. Bu kadar korumacı olmasının nedeni neydi? Cevabını kendine bile itiraf edemiyordu.

Kapıdan gelen tıklamalarla koltuğunda düzeldi. Ciddi ifadesini yüzüne geri yerleştirdi ve ellerini masanın üzerinde birleştirdi.

" Gelebilirsin. "

Otoriter sesi odada yankılanırken kapı açıldı. Doyoung üzerine giydiği sarı üstüne siyah çizgili sweat ve altına giydiği düz bir pantolonla daha da çocuklaşmış görünüyordu.

" Patron beni bu saatte huzuruna davet ettiyse önemli bir şeyler oluyor demektir. "

Alaycı yorumunu yaparak içeri girdi. Kapıyı kapatıp, odanın ortasına doğru yürüdü ve kollarını göğsünde birleştirdi. Stabil sesinde garip bir ton vardı. Çözememişti.

" Ne haltlar karıştırdığını sormak için çağırdım seni. Birkaç gündür garip davranıyorsun. "

Şaşkın bakışlar eşliğinde ayağa kalktı. Ayakta duran siyah saçlı çocuğun yanına ölçülü adımlarla ilerledi. Her adımda yeni kullanmaya başladığı portakal ve tarçın kokulu parfümünün kokusu burnuna dokuyor, başının dönmesine sebep oluyordu.

Sonunda sessiz kalmayı tercih eden çocuğun önünde durduğunda başını hafifçe eğdi. Yüzüne alaycı bir bakış oturtarak başını yana yatırdı.

" Johnny ile benden bir şey saklıyorsunuz, değil mi? "

Konuştuğunda nefesi beyaz yüze çarpıp, kendi yüzüne dönmüştü. Bunda garip bir yakınlık hissetti. Doyoung'un hiç yüzünden düşmeyen bakışları durgunlaştığında gözlerini titreyen dudaklara indirdi. Normalden daha kırmızı ve şişkin görünüyorlardı. Bir kerecik tatlarına bakma düşüncesini geçirdi aklından birkaç saniyeliğine. Sonra bu düşünceden kurtuldu.

" Sırlardan hoşlanmadığımı sana söylemiştim. Neden sınırlarımı zorlamaya devam ediyorsun Doyoung? Kendimi ancak bir noktaya kadar dizginleyebilirim. "

Kırmızı, cezbedici dudaklar açıldı. Jaehyun merakla ipeksi sesten dökülecek cümleyi beklerken pembe, ıslak ağzın içinde parlayan bir cisim gözüne çarptı.

" Birkaç hafta izin almak istiyordum ben de. Bundan bahsediyorsun sanırım, ona sana şimdilik söylememesini söylemiştim. "

Siyah saçlı çocuğun sesi şimdi çok uzaktan geliyormuşcasına kısıktı kulaklarına. Dikkati pembe dilin üzerinde oturmuş metalik parçaya takılmıştı. Tanrım.

" Bir dakika, sen şey mi yaptı- "

" Ah, evet. Piercing yaptırdım daha bugün. "

Sanki büyük bir şey değilmişcesine dilini dışarı çıkardı. Tavanda asılı olan ampulün sarı ışığında güneşten bir parça gibi görünüyordu minik top. Nefesini tuttu genç adam. Ne olduğunu anlamadan çocuğu birkaç adım ötelerinde olan duvara yaslamıştı.

" Siktir, bunun için kimden izin aldın sen? "

Sol eli vücudu ile duvar arasında kalan bedeni olduğu yere hapsederken, sağ eli dolgun yanaklardan birine gitti. Kalın baş parmağı aralık dudakların arasından kolayca içeri girerken vücudunun gıdıklandığını hissedebiliyordu.

Kendinden birkaç santim uzakta olan yüze eğilip, baş parmağı ile ufacık olan aralığı genişletti. Parmağı sıcak ve ıslak etin üstünde yerini bulurken, çocuğun düzensizleşen soluklarından haberdardı.

" Şu an seni öpmemem için bir sebep söyle bana. "

İnce parmaklar bileğine dolandı. Parmağı ıslak bir sesle dudakların arasından ayrılırken bütün kanın aşağı bölgelerine aktığını hissedebiliyordu.

" Piercingimin iyileşmesi için dört haftaya ihtiyacı var. Geçerli midir? "

Tuttuğu nefesini verip, başını geniş omuzların üzerinden soğuk duvara yasladı. Hem kendinin, hem de pantolonunda oluşmaya başlayan erkekliğinin biraz sakinleşmeye ihtiyacı vardı. Aklına Johnny'nin kaslı bacaklarını, büyükannesinin sarkık göğüslerini ve Mark ile Haechan'ın yiyişmesini getirerek ereksiyonunu oluşmadan engellemeye çalıştı. Başarılı olmuştu da bir bakıma.

" Zaten bunu gördükten sonra istesen de bir yere gidemezsin. Doyoung, sakın bak, sakın diyorum bu hâlde kimsenin karşısına çıkma. "

Kulağının yanında nefes nefese, kesik bir ses duydu.

" Yoksa? "

Kıkırdadı. Nefesi ince boynu ıslatırken bir de dudaklarını değdirdi oraya. Öpmedi, sadece teninin ağırlığını hissetmesini sağladı siyah saçlı çocuğun. Sonra oradan ayrılmadan konuştu.

" Yoksa iyileşmemiş piercingin bile seni en yakın yüzeye dayamama ve istediğim şeyi almama engel olamaz. "

Derin bir iç çekiş duydu. Çocuğun bacakları artık vücudunu destekleyemiyormuşcasına titredi.

" İstediğin şey nedir peki? "

Kafasını duvardan ayırdı. Burnunu ilk kızarmış kulakların arkasına sürttü. Sonra minik, rahatlatıcı bir öpücük bıraktı oraya. Titreyen bedenin heyecanını olduğu yerden bile koklayabiliyordu. Bu, karşısındaki çocuğu kirletmek istemesine sebep oluyordu. Günahkârdı belki de, evet. Bu da sorun değildi. Jaehyun hiç Tanrı'ya inanan biri olmamıştı.

" İşte bu, küçük tavşan, senin bulman gereken bir şey. "

Yüzüne kendinden emin bir sırıtış yerleştirdi. Gözleri birkaç saniye parlak gözlerde kaldı. Sonra arkasını dönerek masasına yürüdü. Doyoung'un ufak oyunlarından sıkılalı çok olmuştu. Şimdi kendi oyununu başlatma zamanı gelmişti.

" Odana dönebilirsin Doyoung. İzin işini Büyük Patron ile bizzat konuşacağım. "

Öpüşün artık of.

heavenly feeling • dojaeWhere stories live. Discover now