yalan değil.

401 48 6
                                    

Mark'a soracak olursanız, hiçbir şey bilmediğini söylerdi. Yine de son birkaç haftadır üzerlerinde dolanan tansiyon kendini öyle bir belli ediyordu ki, o bile bunun farkındaydı. Genelde bol pantolonlar ve sweatler giyen Doyoung'un birden kısa şort ve t-shirtlere geçiş yapması bir işaret olarak sayılmasa da, Jaehyun'un uzun bacaklarda gereğinden fazla uzun kalan gözleri kendini ele veriyordu. Ayrıca son bir aydır Doyoung depoyu terk etmemişti bile. Gerçi patlattıları lüks otelden sonra olayların durulması için biraz zamana ihtiyaçları olduğundan eskisi kadar aktif değillerdi. Büyük Patron onlara sadece göze batmamalarını söylediğinden ufak sevkiyat işlerini üstlenmişlerdi sadece. Hyuck'un bu kadar meşgul olma sebeplerinden birisi de buydu. Uyuşturucu işini internet üzerinden yapıp, bunu gizlice yürütmek epey zordu.

Bütün bunlara rağmen yine de Mark'a sorsanız, hiçbir şey bilmediğini söylerdi. Bir diğerinin üstünde fazla kalan bakışlar, cüretkar dokunuşlar, köşede yapılan fısıldaşmalar ve altlarında kimsenin bilmediği anlamlar taşıyan hınzır gülüşlerden haberi olmadığını dile getirirdi. Yalandı tabii. Her şeye karşı kör ve sağır olan umursamaz Ten bile Doyoung ile Jaehyun'un arasında oluşan rekabetçi auradan haberdardı.

" Ne düşünüyorsun? "

Sevgilisinin cızırtılı sesini duyunca düşüncelerinden ayrılıp, kendini yanında olan sıcaklığa verdi. Dudaklarına belli belirsiz bir tebessüm çalınırken yüzünü okyanus ve seks gibi kokan bedenin boynuna gömdü. Bu kokudan hiç bıkmayacağı kesindi. Tuzlu, sıcak, derin ve cezbedici... Hyuck'u o yapan her şey boynunun altında bulunan o küçücük yerde saklıydı.

" Seni demek isterdim ama bu sefer aklımı sen kurcalamıyorsun bebeğim, özür dilerim. "

Yanındaki çocuktan bir tch sesi yükseldi.

" Sanki umrumda da. "

Görüş açısı kapalı olsa bile, sesinin aldığı tondan somurttuğunu anlayabiliyordu. Şişmiş kırmızı yanakları ve büzülen dudaklarını görür gibi oldu kapalı göz kapakları ardından. Şanslıydı. Dünyanın en şirin ve zeki sevgilisi onunkiydi.

" Doyoung Hyung ve Jaehyun Hyung aklımı kurcalıyordu aslında. "

" Neden ki? "

Tamam, belki de biraz abartmıştı. Dünyanın olmasa da, kendi gözlerinde en zeki olan sevgili ondaydı. Her ne kadar kalın kafalı olsa da.

" Ciddi olamazsın! Hyuck, ikisinin arasındaki tansiyon o kadar belirgin ki bir bıçakla bile onu kesebilirim. "

Gümüş saçlı çocuk güldüğünde göğsünde titreşimleri dolandı. Bu, Mark'ın en sevdiği ses olabilirdi. Tabii Hyuck'un geceleri ona sessizce şarkı söyleyen kısık sesini saymazsanız.

" Betimlemelerin gelişiyor Minhyung. Kitap okumaya falan mı başladın yoksa? "

Düzenli soluk alış verişlerle inip kalkan göğse hafifçe vurdu. Terden ıslak olan ciltte çıkan şak sesi yankılanırken başını gömdüğü boyundan kaldırdı ve kolları üzerinde doğruldu. Bu şekilde bebeksi yüzü olan çocuğu daha iyi görebiliyordu.

" Tam bir piçsin. "

" Ama senin piçinim. "

Kahkahalarına engel olamadılar. Bilgisayar kasasının rahatsız edici fan sesi bile sönük kalmıştı neşeli gülüşlerin yanında. Mark cidden çok aşıktı. Ona bu yaşta bu yaşta aşkın ne demek olduğunu bilemeyeceği çokça kez söylenmiş olsa da, genç çocuk hepsini susturmuştu yanında duran gümüş saçlı çocuğun dudaklarına sesli bir öpücük kondurarak. Herkes gidip kendi saçmalıklarında boğulabilirdi. Mark sadece aşkı güneşten bir parça hâline bürünmüş bu çocukta, genç yaşta tadan şanslı bir çocuktu sadece.

" Seni çok pis seviyorum. "

Diğerinin cevabını beklemeden açıkta kalan pembe ağza küçük bir öpücük verdi. Sonra bir tane daha. Sonra daha büyüğü. Elleri tekrar hınzır bir şekilde harekete geçerken, vıcık vıcık öpüşme seslerinde sağır olmuştu. Eğer Mark'a sorsanız aptal gibi birbirlerini bir tür kovalamaca oyununa tabii tutan iki yetişkinden haberdar olmadığını söylerdi. Bu tam olarak yalan da sayılmazdı hani. Aklı her daim kendisinden çok sevdiği sevgilisinde olduğundan, bu anlaşılır bir durumdu.

Güzelliklerine bir cuğara yakardım ama içmiyorum.

heavenly feeling • dojaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin