bir çember kurup dans etmemize izin ver.

466 56 61
                                    

Giydiği takımın ceketini son bir kez düzeltip, önüne Ten'in ısrarla iliştirdiği zincirleri gümüş düğmeye geçirdi. On dokuz yıllık hayatında ilk kez takım giyiyor değildi tabii, yine de ilk seferiymiş gibi hissetti. Elini yumuşak kumaşlı Burberry marka cekette, sonra altına giydiği yine aynı markanın kırmızı kumaş pantolonunda gezdirdi. Zengin hissetmiyor olsa da, öyle göründüğü kesindi.

Önünde durduğu boy aynasına bakarak yana atılmış siyah saçlarını düzeltti. Yüzünde yine Ten'in yaptığı makyaj vardı. Her zamanki gibi durakları barlar, sokak araları veya ücra pavyon köşeleri olmadığından biraz daha pahalı görünmesi gerektiğini düşünmüş, kısa adamın kendine makyaj yapmasına izin vermişti. İçine giydiği boğazlıya ve altındaki pantolona uyan koyu kırmızı bir far, gözlerine iltifat eden ince bir eyeliner, gözden kaçabilecek kusurları kapatmak için de biraz fondöten sürmüştü. Dudakları kırmızı, mat ve öpülesi görünüyordu. Tam da istedikleri gibi, depoları olarak adlandırdığı harabeye değil de bu lüks otele yakışır bir görünüme gelmişti.

Banyo ile yatak odasını ayıran aynalı kapının ardından ayak seslerini duyunca kendine bakmaya son verip, sürgülü kapıyı açtı. Siyah beyaz fayanslar kırmızı halıya yerini bırakırken odanın ortasında duran adama baktı. Siyah bir kumaş pantolon, beyaz bir gömlek ve onun üstüne siyah bir kazak giyiyordu. Beline taktığı Gucci kemer kaslı vücudunu açığa çıkarırken, üzerine attırdığı fazladan birkaç aksesuarla birlikte şık bir görünüm kazanmıştı. Saçları her zamanki düzenli değil, biraz dağınıktı. Delici bakışlarına eşlik eden koyu kahve farı ve smudge edilmiş eyelinerı ile sektördeki bütün idollere taş çıkartabilirdi.

" Hazır mısın? "

Cevap vermeye tenezzül bile etmeden odanın diğer tarafına yürüdü. Beyaz, kahverengi çizgilerle ve altın renkli işlemelerle bezenmiş örtülerin süslediği yatağın üstüne öylece attığı çantasını karıştırdı.

" Bunu evet olarak mı almalıyım? "

" Nasıl istersen öyle alabilirsin patron. "

Sonunda aradığı Byredo şişesini bulunca doğruldu. Kendini izleyen bir çift göze aldırmadan iki kulağının arkasına da birer fıs parfümden sıktı. Tatlı mandalinaların yanına erkeksi bir hava katan tahta ve bambu kokusu bütün odaya yayılırken şişenin kapağını kapattı ve parfümü tekrar çantasına attı. Bu, Mark'tan arakladığı bir parfümdü ve fazlası ile pahalı olduğunu sadece şişesinde duruşundan bile tahmin edebiliyordu.

" Adamımız çoktan giriş yapmış. Oylanacak vaktimiz yok. "

Genç adamın agresif çıkışını duyunca kıkırdadı.

" Güzel, pardon, pahalı görünmemi söylediğini hatırlıyorum. "

Kahverengi saçlı adam birkaç adım atarak siyah saçlı çocuğun yanına geldi. Keskin bakışlarını kendisine hayranlıkla, biraz da hınzırlıkla, bakan parlak gözlere indirdi. Bir zamanlar duygusuz bir sisin kapladığı irislerde kararlılığı gördü. Geçen yıl sokakta bulduğu çocuk çok değişmişti. Bu değişimin bir sebebi olarak gurur mu duyması yoksa rahatsız mı hissetmesi gerektiğini bilmiyordu genç adam. Bir silah yaratmıştı, en tehlikelisinden hem de. Elinde patlaması an meselesiydi ama sorun değildi. Jaehyun silahtan korkan biri hiç olmamıştı.

" Güzel görün derken, bu kadar güzel olacağını tahmin etmiyordum. "

Elini son zamanlarda edindiği bir alışkanlıkla ufak yara izine götürdü. Kendisine acımasızlığını hatırlatan, fondöten yüzünden yapış yapış olmuş göçük dokuyu baş parmağı ile severken diğer eliyle ufak dinleme cihazını karşısındaki çocuğun kulağına yerleştirdi özenle. Elini olduğu yerde, kulağının arkasında bıraktı ve cümlesine devam etti.

heavenly feeling • dojaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin