çok içten gülümsediğin için,

520 56 27
                                    

Berrak su ayaklarının altından gidere doğru akıp giderken sıcak suyun vücudunu yıkamasına izin verdi. Depodan ayrıldıktan sonra Jaehyun onu kendi evine getirmiş, banyo yapması için ona havlu ve giymesi için birkaç parça kıyafet vermişti. İkisi de birbirlerine gereğinden fazla konuşmamış, bunun yerine kafalarının iyice dağılmasını beklemeyi seçmişti.

Musluğu kapattı. Ellerinin suda fazla kalmaktan dolayı buruş buruş olduğunu görebiliyordu. Teni çitilenmekten kızarmış, görüşü banyonun buharı nedeniyle bulanmıştı. Durumun tanıdıklığı çok komikti. İlk tanışmalarında da o banyoda kendisini çaresiz bir şekilde temizlemeye çalışırken Jaehyun onu kapının ardında beklemişti. Yine de geçen seferkine nazaran Doyoung bu sefer Jaehyun'un ondan yarar sağlamaya çalışmadığını biliyordu.

Duşakabinin sürgülü kapısını araladığında kalın buhar katmanı banyoya yayıldı. Çıplak ayağı soğuk fayansa bir şıp sesi eşliğinde basarken havluyu alıp kurulanmaya başladı. Aynanın yanına yaklaşmadı bile. Henüz kendini görmeye hazır değildi. Kendinin bu hâli ile yüzleşebileceğini sanmıyordu. Onun yerine Jaehyun'un giymesi için ona verdiği iç çamaşırını, gri eşofmanı ve bol siyah t-shirtü hemencecik üzerine geçirdi. Eşofman belinden düştüğü için ipleri sonuna kadar çekip bağladı. Boy farkları yok denecek kadar az olsa da Doyoung Jaehyun'a göre fazlası ile zayıftı. Bu yüzden kendisini kumaş yığını içinde yüzüyor gibi hissetmeden edemedi. Yine de kıyafetlere sinen Jaehyun'a has koku onu sarmaladığından güvende hissediyordu.

Baş havlusunu omuzlarından atıp kapıyı araladı. Beyaz ışıklar ile aydınlatılan odaya adım atarken Jaehyun'un da üzerindeki takım elbiselerden kurtulup, bir çift lacivert pijama giydiğini fark etmişti. Onu ilk defa takım elbisesi veya gece klübü kıyafetleri olmadan görüşüydü bu.

" Buraya gel. "

Gözlerini genç adamın yüzünden çekip emin adımlarla yatağa ilerledi. Yumuşak yatağa oturduğunda doğru düzgün bir yerde uyumamaktan kaskatı kesilmiş kemiklerinin ağrıdığını hissetti. O kadar uzun zamandır ağrılarıyla yaşıyordu ki, ağrısız olmanın nasıl hissettirdiğini unutmuştu âdeta.

Jaehyun ayağa kalkarken hareketlerini takip etti. Genç adam önüne geldiğinde diz çöküp, kucağına koyduğu buruşmuş ellerini kendi nazik elleri arasına aldı. Gözleri gözlerine, hayır, tam da ruhunun içine bakıyordu.

" Sen kazandın. "

Genç çocuk adamın sözlerini anlamlandıramayarak gözlerini birkaç kez kırpıştırdı.

" Ne? "

Kemikli parmaklar ellerini okşadı. Buğulu bakışlar kendininkilerden düşerek kenetlenmiş ellerine indi.

" Sen kazandın. Bu aptal oyunu bitirelim artık. Kaybettiğimi kabul ediyorum Doyoung. "

Birkaç saniye süren sessizlikten sonra odayı bir kahkaha doldurdu. Genç adamın şaşkın bakışları sahte kahkahaların sahibine odaklanmışken o bir türlü kendini durduramıyordu. Komikti, bu durum birçok açıdan çok komikti ve Doyoung ilk önce ağlamak, sonra deli gibi gülmek ve biraz daha çok ağlamak istiyordu. Yine de bunları yapmadı. Kahkahaları boğazını yakarak tükenirken yüzünde sadece acılı bir tebessüm kaldı konuşmaya başladığında.

" İkimiz de çok şey kaybetmişken aramızda bir kazanan olduğunu düşünmen oldukça komik doğrusu. "

" Seni henüz kaybetmedim. "

Teninde gezinen parmaklar hareketlerini durdurdu. Onların sıcaklığının yerini kadife dudaklar alırken genç çocuk içinin üşüdüğünü hissetti.

" Hiç kaybetmek de istemiyorum. Doyoung, o kalabalığa bakıp seni göremediğimde nasıl hissettiğimi biliyor musun sen? "

Başka bir öpücük daha, bu sefer avuç içine.

" Tanrım, öyle korktum ki... Deli gibi her yerde seni aradım. Klübün içinde, barda, odalarda, sokaklarda... "

Her bir parmağına aynı yakıcılıkta birer öpücük daha kondu. Her bir cümle şeftali kokulu dudaklarla süslendi.

" Sonra seni o hâlde gördüm Doyoung. Dedim ki nasıl, ben deliye dönmüşken o nasıl başkasının ona dokunmasına izin verebilir? "

Gözlerinin yaşardığını hissetti. Diz çökmüş adam konuşmasına devam ederken sadece dinlerken buldu kendini.

" Seni kırdım, çok kırdım biliyorum. Canın yansın istedim, benim kadar sen de yan istedim. "

Başka bir öpücük de bileğinin içine.

" Sonra ne kadar da aptal olduğumu anladım. Yaptıklarımı telâfi edemem ama neden yaptığımı anla istiyorum. "

Tüy kadar hafif bir yumuşaklık az önce bileğinde öpülen yeri okşarken göz yaşları görüşünü iyice engellemeye başlamıştı. Yine de onların düşmesine izin vermedi. Dudaklarını ısırıp, içinde tuttu hıçkırığını.

" Ben korku nedir bilmem ama sen, Kim Doyoung, bana korkunun ne demek olduğunu öğrettin."

Son bir öpücük daha diğer bileğine konunca göz yaşlarını tutamadı. Sıcak ıslaklıklar yanaklarından süzülürken sadece göremediği adamın bulanık yüzüne bakıp ağlama seslerini içinde tutmaya çalıştı. Garip, son birkaç günde göz yaşlarının tükendiğinde yemin edebilirdi oysaki.

" Yani ben kaybettim. Sadece oyunu değil, aynı zamanda korkusuzluğumu da. Korkuyorum, seni kaybedeceğim diye öyle çok korkuyorum ki. "

Parmaklar göz yaşlarını nazikçe sildi. Diğerinin sıcak nefesini yüzünde hissedince ağzından kaçan ufak bir hıçkırığa engel olamadı. Kucağında işlevsiz bir şekilde duran elleri ile Jaehyun'un pijamasına tutundu. Gözleri yavaş yavaş temizlenmeye, tekrar genç adamın yakışıklı yüzünü görmeye başlamıştı.

Derin kahve gözler hüzünlü bir siyahlıkla çevrelenmiş olsa da yumuşak bir sarılığı içinde barındırıyordu. Genç adamın yüzü kendininkine o kader yakındı ki onun nefesini soluduğunu hissedebiliyordu. Aldığı her nefesi, hissettiği sıcaklığın her bir santimi ve gördüğü evrenin her bir yıldızı o iken artık karşı koymak çok anlamsızdı. Kesik bir nefes verdi. Konuştuğunda sesi titrek ama kendinden emin çıkmıştı.

" Öp beni. "

Ne bir tereddüt vardı adamın hareketlerinde, ne de bir aksama. Bütün yüklerini, acılarını ve göz yaşlarını yıkayıp götüren dudaklar bu sefer hıçkırıklarını almak için kapattı kedininkileri. Yanağında olan eller daha önce hiç hissetmediği bir koruyuculukla sarıldı beline. Birçok kişi öpmüştü son bir yılda. Açık, kapalı her türlü öpücüğü tatmıştı ama hiç bu şekilde değil. Hiç bu şekilde örtmemişti dudaklar kendininkileri. Hiçbir öpücük çekip almamıştı hıçkırıklarını gırtlağından. Bir öpücüğün bu kadar his barındırabileceğini bilmiyordu. Koruma duygusunu, açlığı, korkuyu, şehveti ve tabii en önemlisi, sevgiyi. Hiç sevgiyle öpülmemişti ve bu histe kendini kaybetti Doyoung. Jaehyun isimli bir sıcaklığın kollarına kendini bırakıp, bütün yüklerinin bedeninden çekilmesine izin verdi. Belki de bu gecenin sonunda tekrar kendisi olabilirdi.

Şey, yazmayacaktım ama bir anda ilham geldi. Bu bölüm @ultiogram için. ❤

heavenly feeling • dojaeWhere stories live. Discover now