bu denli acı çekiyor olmak.

488 50 53
                                    


Parmaklarının masaya vuruş sesi boş odayı doldururken gözlerini saate dikti. Son dört gündür içine oturan bir boşluk vardı. Dört gün önce göğsünün üstünde yanan yer şimdi sönmüş, yerine kocaman küllü bir delik bırakmıştı. Doyoung'u bir sefer bile olsun görmemişti. Odasının önünden geçerken bazen durup, dakikalarca tahta kapıya bakardı. Girmeye henüz cesaret edememişti. Sinirine yenilmekten çok korkuyordu. Kendine hakim olamamaktan, yıktığı şeyi bir de ezip geçmekten çok korkuyordu. Toparlanamamıştı bir türlü. Doyoung'un ihaneti ona öyle ağır gelmişti ki, altında bütün benliği ezilmişti.

Koltuğunda geriye yaslandı. Gözleri sarı ampüle takılı kalırken aklında binbir türlü şey dönüyordu. Üstünden ne kadar geçtiyse de anlamsız gördüğü çok şey vardı. İlki, Doyoung'un o kadar kısa sürede nasıl kendine birini bulduğuydu. Doyoung akıllıydı, düşünmeden hiçbir işe kalkışmazdı. Rastgele biri ile bir yerlere gitmiş olması neredeyse imkansızdı. Bir başka şey ise gözlerinde gördüğü o duygusuz bakıştı. Jaehyun'u çiğneyip geçen birisinin gözlerinde en azından biraz bile olsun gurur olmaz mıydı? Onu bu kadar etkileyen tek kişi, ondan daha yıkılmış görünüyordu. Bunu pişman olmasına yorduysa da, düşündükçe içine daha çok kurt düşüyordu. Bilmediği şeyler onu fazlası ile korkutuyordu.

Kapının tıklanma sesini duyduğu sıralarda saat onu biraz geçmişti. Bu gece eve gitme isteği yoktu içinde nedense. Onun için fazladan birkaç saat daha odasında oyalanmış, yapacak bir şeyi olmadığı için de düşüncelerinde boğulurken bulmuştu kendini. Her zamanki gibi siyah saçlı çocuğa kayan düşüncelerinde dürüst olmak gerekirse.

" Gir. "

Ziyaretçisinin Johnny olması ona pek de şaşırtıcı gelmemişti. Bu saatte ancak o hâlâ buralarda dolanıyor olurdu zaten.

" Ziyaretini neye borçluyum? "

Johnny'nin yüzünde okunması zor bir ifade vardı yanına yaklaşırken. Ciddi şeyler konuşacağı kesindi ama Johnny, yaradılışı gereği ciddi birisi hiç olmamıştı.

" Sana bir şey getirdim. Gerçi ne kadar duymak istersin bilmiyorum ama dinlemen gerekiyor. "

Karşısında olan tekli koltuğa oturup, ufak bir ses oynatıcısını masaya koydu. Kırmızı düğmeye bastı. Birkaç konuşma sesi duyabiliyordu. İlk ses Johnny'nin, ikincisi ise Doyoung'undu.

" Bu L'Escape Otel'e gittiğiniz günden kalan bir ses kaydı. "

Başını salladı. Kaydın bazı yerleri kesilmişti. Muhtemelen Johnny duyması gereken yerleri onun için düzenlenmişti.

On dakika sonra barın orada olan küçük konuşmaları duydu. Bunları o zaman duyduğundaki gibi düz bir ifade ile karşıladı söylenen her şeyi. Bir süre kendi sesi çalındı kulağına. Sonra Doyoung'un kekeleyişi duyuldu. Bilmeden yüzüne bir gülümseme oturmuştu. Dudaklarının yumuşak avuçla buluştuğu gece dün gibi aklındaydı hâlâ.

Birkaç dakika daha geçti. Sesler bir süre kesildikten sonra, Doyoung'un onun " pantolonundaki " ile ilgili yaptığı yorumu ve Johnny'nin alaycı sesini duydu bu sefer. Hah, bilseydi böyle konuşur muydu acaba diye düşünmeden edemedi Jaehyun.

" Bana niye bunu dinletiyorsun ki? "

" Sessiz ol sadece. "

Sinirli bir nefes verip, tekrar dikkatini ses kaydına çevirdi. Kulakları birkaç öpüş sesini yakaladı. Sonrası ise daha kötüydü. Orospu kelimesi kulağında aynı sesin boş bir arazide yankılandığı gibi yankılandı. Düşme ve bağırış sesleri, atılan yumruklar kulağına çok uzaktan geliyordu. Şaşkınca kaydı durduran Johnny'e baktı. Yüzüne bu sefer mahcup bir ifade takınmıştı siyah saçlı adam.

heavenly feeling • dojaeTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon