25- HOLDİNGTE Kİ HAİN

21.5K 981 199
                                    

Ben Eren'in uyandığını görür görmez hemen yatağın yanında ki doktor çağrı düğmesine bastım. O sırada da Eren muzip bir şekilde gülümsemeye çalışarak, "beni demin ki öpücük kesmez ona göre." dedi. Ben ise ona şaşkınca bakmaya başladım. Eren o öpücüğü nereden biliyor yaaa. O sırada uyanıktı ama bilerek mi gözlerini açmamıştı yani. Bu düşüncemi Eren'e de dile getirdim.

"Sen, sen o zaman da mı uyanıktın yani.?."

Eren cevabını veremeden odaya doktor girdi. Onun arkasından da bizimkiler. Onlar da Eren'i uyanık görünce çok sevindiler. Hatta annesi Gülsüm abla daha doktor Eren'i muayene edemeden hemen koşup sarıldı oğluna. Eren'de anne ve babasını görünce şaşırdı ve onlara;

"Anne, baba siz ne zaman geldiniz?"

"Haberi aldığımızda zaten uçaktaydık, buraya geliyorduk."

"Pardon, hastayı muayene etmem gerekiyorda. İzin verir misiniz?"

Gülsüm abla da doktoru onaylayıp yavaşça geri çekildi oğlundan. Ve doktor da muayene etmeye başladı. Eren o sırada bana bakıyordu. Gözlerimin tam içine, odadakileri umursamadan aşkla, özlemle bakıyordu bana. Ben de ona tabii. Eee, ne de olsa ne zamandan beri uyuyordu. Ama bu ikimizin bakışmalarını odadaki herkes farketti ve onlar da bize gülümseyerek bakıyorlardı, doktor bile, bunu farkedebiliyordum. Zaten farkeder etmez de utandığım için hemen başımı önüme eğdim. Ve Eren'de dahil odadakilerin kıkırtılarını duydum. Böylelikle ben daha da fazla utandım. Şu halime gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Offf, umarım şu an yanaklarım al al olmamıştır yaaa.

Doktor Eren'i muayene ettikten sonra gülümseyerek konuşmaya başladı.

"Eren bey, gerçekten de çok şanslısınız. Sizi bu derece seven insanlar olduğu için. Ve sizi böylesine seven bir kız bulduğunuz için. Hazal hanım hiç umudunu kaybetmedi. Siz ölmüştünüz, yani sizi o kadar geri döndürmeye çakıştık ama siz geri dönmeyince umudumuzu tamamen kaybettik. O sırada Hazal hanım geldi ve nasıl yaptı, nasıl başardı biz doktorlar olarak hâlâ anlamış değiliz ama sizi geri döndürdü. Şu an da bütün hastane sizi konuşuyor. Hazal hanım gibi sizi seven bir kıza sahip olduğunuz için gerçekten çok şanslısınız."

Dedi ve gitti, arkasında ise oldukça şaşıran bir Eren bırakıp. Sonra bana bakıp ki, hâlâ şaşkınlığını üzerinden atmadan, "ama, ama nasıl. Böyle bir şey mümkün olabilir mi?" dedi. Odadakiler de sadece gülümsedi. Ama ardından Gülsüm abla konuştu.

"Demek ki mümkün olabiliyormuş oğlum. Buna mucize denir. Sizinkisi de nasıl bir aşksa artık. Hazal senin yaşama sebebin."

Eren yine şaşırdı, çünkü o anne ve babasının bizim ilişkimizin haberinin olmadığını sanıyordu. Ve bu sefer de annesine, "anne siz, bizim-" dedi ve sustu.

"Evet oğlum biz sizi biliyoruz. Ama bunları daha sonra da konuşabiliriz öyle değil mi?"

Benim de sonradan aklıma geldiği için hemen Eren'e kaşlarımı çatarak sinirli bir şekilde bakmaya başladım.

"Evet, şimdi daha önemli bir konumuz var. Mesela neden benim için kendi canını feda etmen gibi. Neden Eren? Ha. Neden kendini benim önüme atıp, benim için kendini siper ettin?" sonlara doğru sesim sertleşmişti. Eren ise sadece benim gözlerimin içine bakıyordu.

"Konuşsana Eren. Neden benim önüme atladın. Derdin neydi senin ha!!!"

Bu ani tepkime odadakiler de şaşırdı.

EZİĞİN İNTİKAMI (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin