Tanrı Hediyesi

1K 79 8
                                    

Lottie hala karşımda gülmeye devam ederken sinirle yastığı kafasına fırlattım. "Kes sesini yoksa ben keserim."

"Demek hayatta olmazdı böyle bir şey." Tanrım! Bunuda mı anlatmıştı. Dergiyi elinden alıp salonun diğer köşesine fırlattım. Model bulamamıştım ve sonuç olarak Harry o kıyafetleri giyip fotoğraf çektirmişti.

"HARRY?" mutfaktan elinde fincanla çıktı.

"Efendim hayatım?"

"Neden her bokumuzu başkalarına anlatıyorsun acaba?" kaşlarını kaldırıp fincanı sehpaya bıraktı. Yanıma oturup elini saçlarımın arasına geçirdi.

"Neyden bahsediyorsun?"

"Lottie söylediğim şeyleri kelimesi kelimesine nasıl biliyor?" masumca gülümseyip kollarını boynumu sardı.

"Odamıza çıkalım mı?" silkinip onu kendimden uzaklaştırdım.

"Gelmiyorum odana falan. Gidiyorum ben."

"Nereye?"

"Ağzı cıvıkların olmadığı bir yere." bir süre yüzüme baktı.

"İyi o zaman bende dar görüşlü olmayan insanlarla takılırım bundan sonra." kaşlarımı çatıp sert bir bakış attım. Eğer bir şey daha söylersem büyük bir kavga çıkacaktı. Derin bir nefes alıp burnumdan verdim.

Hiç kimseye göstermediğim sabrı Harry'ye gösteriyorum ama bir türlü karşılığını alamıyorum. Kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açıp dışarıya adımı attığımda sağ taraftan gelen hareketlilikle oraya baktım. Bebek pusetiyle karşılaşınca gözlerimi kocaman açtım. Pusetin yanına çöküp içinde uyuyan bebeğe baktım. Havanın serinliğinden dolayı biraz büzülmüştü. Puseti kucağıma alıp eve girdim.

"Anna?" çamaşır yıkadığı odadan çıkıp bir bana bir kucağımdaki bebeğe baktı. "Kapının önünde bebeğin çantası var onu salona getirir misin?" şaşkınca kafasını sallayıp dışarıya çıktı. Salona geri döndüğümde Harry elini saçlarına geçirmiş öylece yere bakıyordu. Bozağımı temizleyip dikkatini çekmeye çalıştım. Gözleri önce beni buldu sonra kucağımdaki bebeğe baktı.

"L-Louis" ayağa kalkıp yanıma geldi. "bu bebek de kimin?"

"Bilmiyorum, kapının önündeydi." koltuğa oturup bebeği yanıma bıraktım.

"Bay Tomlinson, çantanın üzerinde bir zarf buldum." elimi uzatıp zarfı vermesini bekledim. Açıp okumaya başladım.

"İyi günler efendim. Beni hatırlayacağınızı pek düşünmüyorum ama ben Bessie. Uzun bir zaman önce tanışmıştık. Hayatımı kurtarmıştınız ve bunun için size hala minnettarım. Şimdi hayatını kurtarmanızı istediğim birisi daha var. Ben çok hastayım ve hastalığımın son evresindeyim. Bebeğimi güvenerek emanet edebileceğim tek kişi sizsiniz efendim. Lütfen ricamı geri çevirmeyin. Son bir aylık bir ömrüm kaldı ve bebeğime bakabilecek hiç kimsem yok. Lütfen onu kendi çocuğunuz olarak alın, koruyun ve kollayın. Eğer bunu yaparsanız size tekrar ve tekrar minnettar olacağım. Beni geri çevirmeyeceğinizi umuyorum. Ona henüz bir isim vermedim. Siz uygun gördüğünüz bir ismi verirsiniz. Henüz iki haftalık bir bebek. Tüm yardımlarınız için teşekkürler Bay Tomlinson.

~Bessie

"Bessie kim Louis?"

"Hatırlamıyorum." telefonumu cebimden çıkarıp Cameron'ı aradım. Birkaç çalıştan sonra açtı.

"Hey Cameron! Sana bir şey sormam lazım ve acil."

"Sizi dinliyorum Bay Tomlinson."

"Bizim aylık yardımlarımızı yaptığımız kişiler arasında Bessie diye birisi var mı?"

StajyerWhere stories live. Discover now