14.Bölüm

49K 2.8K 2.8K
                                    

Instagram: askadususofficial / missfirat

Playlist: Fikret Kızılok - Gönül

14.BÖLÜM

Bir Buçuk Ay Sonra...

Süpermarkette kasiyerlik? Geç.

Otelde temizlik görevlisi? Kesinlikle pas!

Özel bir şirkette asistanlık? Bunun için asla uygun olacağımı düşünmüyorum.

Gerçekten anlayamıyordum. Bu zamanda iş bulmak bu kadar zahmetli olmamalıydı. Araştırdığım, bakmadığım internet sitesi ya da ilanlar kalmamıştı ama hiçbir şekilde kendimi geçindirebileceğim bir yan meslek bulamıyordum. En küçük yerlerde bile mesai saatleri hiçbir şekilde okul saatlerime uymuyordu. İşin içinden nasıl çıkacağımı bir türlü kestiremiyordum. Oysa gerçekten küçük de olsa bir işe ihtiyacım vardı. Özellikle de son zamanlarda buna adeta muhtaçtım.

İstanbul'a yerleşmemin ardından birkaç ay geçmişti ve hâlâ çoğu şeye alışma çabasındaydım. Annemle yaşadığımız o olaylı son telefon görüşmesinden sonra bir daha hiçbir şekilde konuşmamıştık. Eda, haberlerimi bizzat kendisinin ona ilettiğini söylüyordu. Eh, Eda'dan haberlerimi aldığı için de annemin beni pek aradığı söylenemezdi. Gerçi tartışacağımızı bildiğinden beni aramaya çekiniyordu ama Eda'dan her şeyi didiklemekten asla geri kalmıyordu. Ne yapıyor? Ne ediyor? Yemeğini yiyor mu? Okulu nasıl? Boş boş gezmiyor, değil mi?

Babamda durumlar farklıydı tabii. Annemin inadının aksine beni her hafta sonu arayıp, halimi hatırımı sormaktan asla vazgeçmiyordu ve bazen diktatör Feride'nin her şeyi gereğinden fazla abarttığını söylüyordu. Aklın yolu bir diye buna derdim. En azından babam beni anlıyordu ya da anlamaya çalışıyordu yoksa annemle kim baş edebilirdi ki?

Sessizce kendi içimde yaşadığım berbat depresyon döneminden bu yana haftalar geçmişti ve yüreğimde açılan koca deliği ne yaparsam yapayım asla kapatamıyordum. Belki küçük bir tıkacım olsaydı bir nebze olsun o deliğin kapanmasını sağlayabilirdi ama yoktu işte ve ben de bu yüzden aklımı dağıtacak başka işlerle meşgul olmaya çalışıyordum.

Üniversite beni gereğinden fazla yormaya başlıyordu. Üstelik son zamanlarda o kadar çok boğulduğumu hissediyordum ki çevremdeki insanlara bunu belli etmemek için yüzümdeki en sahici gülümsemeyle adeta can çekişiyordum. Yalandan gülümsemekten, insanlara mutluymuşum gibi rol yapmaktan çok bunalmıştım artık. Bulunduğum yerde sessizce can çekişmek omuzlarıma yüklenen tuğlalar gibiydi. Her bir tuğla beni daha çok aşağıya çekiyor ve ezildiğim karanlıktan bir türlü kurtulacak cesareti kendimde bulamıyordum. Fakat artık aklımı başıma toplamanın zamanıydı. Hayatımın sonuna kadar gelmeyecek bir adamın yasını tutarak yaşayamazdım. İşte bu yüzden kendi ayaklarımın üstünde dimdik bir şekilde durmayı öğrenmeliydim. İçine hapsolup, kaybolduğum bu durumdan kendime ancak başka bir iş bularak çıkabilirdim. Evin içinde Eda'nın bitmek bilmeyen ama asla işe yaramayan tavsiyeleriyle artık baş edemiyordum.

Üniversite hayatımın sonuna kadar Eda'dan ve eniştemden gelen parayla yetinemezdim. Babam bazı zamanlar bir miktar da olsa para gönderiyordu ama son günlerde derslerime ve yaptığım harcamalara bakınca elime geçen paranın pek de bir şeye yetmediğini fark ettim. Üstelik her zaman Eda'dan geçinemezdim. Kuzenim önümüzdeki baharda evlenecek bir insandı ve ben buradaki varlığımla zamanla ona yük olmaya başlayacaktım. Bu da hiç istemediğim başka bir durumdu.

Son zamanlarda hayatım iş aramak dışında pek de değişmemişti aslında. Ankara'daki sakin yaşantımı sürdürmeye devam ediyordum. Sadece biraz daha hissizleşmiş, biraz daha içime kapanmıştım. Lisedeyken masum bir aşka tutunarak yaşamaya çalışan o küçük kızdan pek eser kalmamıştı. Kalbim dağılmıştı, yıkılmıştı. Karanlık, ucu görünmeyen bir tünelin içinde kaybolmuştu ve ayağa kalkıp da ışığı bulacak gücü kendinde bulamıyordu.

AŞKA DÜŞÜŞ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin