2

5.4K 518 239
                                    

[2]

+ Taehyung'dan +

Kocaman, yemyeşil bir bahçe. Sayamayacağın kadar çiçek, bazıları kocaman bazıları ise daha yeni yeni açmaya başlıyor. Minik bir tanesine takılıyor gözün. Daha yeni topraktan çıkan o minik fidan öylesine narin ki en ufak bir darbede düşücek gibi. Tutunmak için güneşe ihtiyacı var, tutunmak için suya ihtiyacı var, tutunmak için toprağa ihtiyacı var. Bunlardan biri bile olmadan o minik, narin fidan olabilir mi ki o büyük bahçedeki diğer kocaman çiçekler gibi?

Cennet annelerin ayakları altındadır derler. Anne, canınızdan çok sevdiğiniz o kadın. Tek kelimesiyle ruhunuza işleyen, hayatınızı şekillendiren o kadın. Biz çocuklarda o koca bahçedeki narin çiçekler gibi değil miydik en başında? Tutunmak için bir çok şeye ihtiyaç duyan çocuklar. Benim o tutunma kaynağım hiçbir zaman annem veya babam olamadı.

Sinirle kapımı kapattım. Annemle kavga etmekten öylesine sıkılmıştım ki artık evde bile durmak istemiyordum.

"Ya oğlum sana git sarıl, öp demiyorum sadece doğum gününü kutla diyorum."

Annem kapımın önünde hala konuşuyordu ama ben inatla onu dinlemek istemiyordum. Onu daha fazla duymamak için kafamı yastığıma gömdüm.

Evde olduğum zamanlardan nefret ediyorum ve sebebi kesinlikle annemdi.

Babam bizi ben 6 yaşındayken terk etmişti ve yaklaşık 2 ay önce geri dönmüştü. Annem ısrarla babamla konuşmamı hatta aramızı düzeltmeye çalışmamı istiyordu. Nasıl bu kadar mantıksız davrandığını, nasıl bu kadar düşüncesiz isteklerde bulunduğunu gram anlayamıyordum.

Babasız büyümeye alışalı çok olmuştu ve şimdi de bir baba ile büyüyemezdim. Her şeyden önce istemiyordum.

Annem konuşmayı bırakalı çok olmuştu ve ben öylece tavanı izliyordum. Ne bu odadan çıkmak istiyordum, ne de bir şey yapmak. Sadece yatmak, sadece düşünmek istiyordum bütün gün. Zihinsel olarak kafamı boşaltmaya çok ihtiyacım vardı. Bu evden uzaklaşmaya çok ihtiyacım vardı.

Aileme göre benim doğuşum bir kazaydı. Ne annem tarafından ne de babam tarafından sevildiğimi hiç sanmıyordum. Zaten babam sevse niye terk ederdi değil mi?

Annem işine aşık bir kadındı. Ailesinden önce işi gelirdi hep onun için. Hiçbir zaman anne sevgisi görmedim ondan. Annemin işi sayesinde babam bizi terk ettiğinde hiç zorluk çekmedik. Aksine durumumuz öyle iyiydi ki babamın yokluğu bizi maddi olarak gram etkilemedi.

Eminim ki annemin, babamın gelmesini bu kadar normal karşılamasının en büyük nedeni babamın da varlıklı bir adam olmasıydı. Annemin anlattığına göre babam doktordu ve maddi durumu çok iyiydi.

Annem kendi şirketini daha da büyütmek için babamın kazancına göz koymuş olabilirdi ve bunu da başarabilmesi için bana ihtiyacı vardı. İşte bu yüzden babamla yakınlaşmam için elinden geleni yapıyordu. Bir nevi beni kullanmaya çalışıyordu.

Ve ben artık bu durumdan sıkılmıştım. Onun bu isteğini yapmam için 23 senedir yapmadığı anneliği yapmaya çalışıyordu bu iki aydır. Resmen isteksizce, samimiyetsizce benimle ilgilenmeye çalışıyordu. Sırf kendi işi için.

İki gün önce Yoongi'yle konuşup buralardan gitmek istediğimi söylemiştim. Yoongi yalnız yaşıyordu ve Busan'da küçük bir evi daha olduğunu, beraber bir kaç aylığına oraya gidebiliceğimizi söylemişti. Bu plan bana çok cazip gelmişti. Annemden ve babam olmaya çalışan o adamdan uzaklaşmak istiyordum.

Bir aylığına oraya gidecektik. Bir aylığına evden uzaklaşmak, bir aylığına annemden, babamdan uzaklaşmak, bir aylığına alışık olduğum bu leş hayattan uzaklaşmak istediğim tek şeydi. Ve bunu hemen şimdi istiyordum. Yarın sabah bu isteğim gerçekleşecekti.

Kalkıp hemen kıyafetlerimi hazırlamaya başladım. Annemin gittiğimden haberi olmayacaktı, sabah erken saatte Yoongi'nin arabasıyla gidecektik. Renk renk gömleklerimi, kot pantolonlarımı, eşofmanlarımı, iç çamaşırlarımı ve gerekli bütün eşyalarımı çantaya koydum. Kaybedecek vaktim yoktu.

*

Sabahın erken saatinde Yoongi'nin gelmesiyle, gizlice evden çıkmadan önce mutfak tezgahının üzerine 'beni arama' yazdığım notu bıraktım. Hoş telaş yapıp aramazdı da sadece kendi adına üzülürdü gittiğim için.

Arabaya bindim. Yoongi, siyah eşofmanı, siyah bol tişörtü ve siyah bandana ile şekil verdiği dağınık şaçlarıyla her zamanki gibi görünüyordu. Ben ise onun aksine beyaz bol gömlek ve kot pantolon giymiştim.

"Seni bu denli mutlu göreceğimi bilsem daha önceden bu teklifi sunardım." dedi Yoongi sırıtarak. Yıllardır bu anı bekliyordum adeta, öylesine mutluydum ki mutluluğum yüzüme yansımış olmalıydı. Bana kıyasla o da gayet mutlu görünüyordu.

"Ne kadar uzun zamandır böyle bir şey yapmak istediğimi biliyorsun Yoongi. Gün benim günüm."

Bu anlamsız hayatımdan bir aylığına bile olsa ayrıldığım için çok iyi hissediyordum. Her açıdan değişiklik istiyordum hayatımda, her açıdan yenilik istiyordum. Hem zihinsel olarak, hem ruhsal olarak, hemde fiziksel olarak.

Ve bu isteğim verdiğim ikinci ani kararla şekillenicekti.

"Saçlarımızı boyatalım mı Yoongi?"

"Nerden çıktı şimdi durup dururken?" Sorduğum ani soru karşısında afallamıştı.

Aslında uzun zamandır kendimde böyle bir yenilik istiyordum ama bu isteğin yeniden, bu kadar ani bastırmasını beklemiyordum.

"Bu yeni başlangıcımıza biraz hava katmak istedim sadece. Hem çok iyi olmaz mı? Senin saçını da griye boyatırız, taktığın siyah bandanalara çok yakışır."

Dikiz aynasında kendine bir baktı, kendini gri saçla hayal etti sanırım çünkü yüzünde bir gülüş belirdi. Fikir hoşuna gitmiş olmalıydı.

"Seni hangi renge boyatıyoruz peki?"

Hangi renk olduğunun bir önemi yoktu aslında ama uzun zamandır aklımda olan bir renk vardı.

"Maviye ne dersin?"

Yoongi'nin yüzündeki gülüş iyice arttı. Beni şöyle bir süzdü.

"Tüh seni pembe görmek isterdim aslında, neden maviyi seçtin ki?" dedi gülerek. Bu fikri gerçekten sevmişti.

İşte o zaman neden mavi rengi istediğimi düşündüm.

"Küçükken annemden kaçmak istediğim zamanlarda ormana kaçıp, masmavi gökyüzünü izlerdim. Küçüklüğümün en güzel anılarını barındıran gökyüzü her zaman benim için çok özel olmuştur. Annem her başımı ağrıttığında gökyüzünü izleyip, hayal kurardım. Annemin zihnimi doldurduğu kirli fikirleri unuturdum. Tek bununla da kalmıyor, hayatım boyunca anne kucağı nasıl bir his bilmedim ama suya girdiğim zamanlar su bana sarılıyormuş gibi hissettim hep. Biliyorum saçma gelecek bu dediğim ama ne yapayım bir insanın kollarında huzurlu hissetmenin, sevildiğini hissetmenin nasıl bir his olduğunu merak etmişimdir hep. Geçenlerde böyle düşündüğüm için mavinin anlamına bakmıştım. İşte o zaman daha da bağlandım bu renge. Mavi, güven, sorumluluk, dürüstlük ve sadakati temsil ediyormuş. Mavi, hem fiziksel hem de zihinsel rahatlamayı teşvik eden huzur ve huzuru aratan bir renkmiş. Mavinin tonları daha açığa gittikçe insanda özgürlüğü hissettiriyormuş. Ben de bu bulunduğum zindandan kurtulup özgürlüğe yürümek istiyorum. Bunlar benim hayatım boyunca sahip olmak ve hissetmek istediğim şeyler. Bu yüzden saçımı maviye boyatmak istiyorum. Pislenmiş olan benliğimi koca, masmavi bir denize bırakıp arındırmak istiyorum."

-

Bleu • taekook •Where stories live. Discover now