6

3.3K 412 242
                                    

[6]

+ Aurora - The Seed

Zaman zaman bazı öyküleri ötekilere göre daha çok severiz. Durup dururken neden bizi bu kadar derinden etkilediklerini, içimizi nasıl aydınlattıklarını hiç mi hiç bilemeyiz.

Eşsiz bir hazine bulmuşcasına eşe dosta büyük bir heyecanla anlatır dururuz onları. Sadece anlatmakla da kalmayız, herkes tarafından keşfedilmesini isteriz bize eşsiz gelen o hikayeleri.

Sonra, gün gelir heyecanımız balon gibi birdenbire söner ve dilimize dolanan bu öyküleri de atarız zihnimizdeki öyküler mezarlığına. Hem de öyle bir atarız ki zihin denen o daracık alanın hangi parseline gömüldüler diye, bir kez olsun dönüp bakmak aklımıza gelmez.

Zincir sesleri, ayak sesleri ve çığlıklar işitiyordum. Uzaktan gelen bir sürü insan sesleri vardı. Duyduğum bu seslere karşıt zihnimi toparlamaya, kendime gelmeye çalışıyordum.

Zar zor açtığım gözlerim, gördüklerim karşısında pişman oldu adeta açıldığına. Zincirlerle bir sandalyeye bağlanmıştım.

Panikle etrafa baktım, küçük bir odanın içerisindeydim. Odada sadece küçük bir yatak ve bir masa vardı. Masanın üstü haplar ve iğneler ile kaplıydı. Gördüğüm iğne adeta boynumdaki keskin acıyı hatırlatmıştı bana.

Kim Daehyun bana ne yapmıştı?

Kurtulamayacağımı bildiğim halde ellerimi çözmeye çalışıyordum ama imkansızdı. Ne yapmam gerektiğini, nasıl davranmam gerektiğini, nerde olduğumu bilmiyordum ama ortamın gerginliği bütün vücudumu sarmıştı.

Bağırmayı düşündüğüm sırada kapının arkasından gelen birkaç insan sesi durdurdu beni. Ayak sesleri giderek yakınlaşıyordu ve bu içimdeki gerginliği üst düzeye çıkartmıştı.

Kapının açılmasıyla beraber içeriye hemşire olduğunu tahmin ettiğim biri girdi. Yüzüme kesinlikle bakmadan direkt masadaki ilaçlara yöneldi.

"Siz kimsiniz? Nerdeyim ben!?"

Bağırmama rağmen hemşire beni duymamazlıktan geliyordu. Masadan aldığı iğneyi fark edince bulunduğum yerde daha fazla hareket etmeye başladım.

Tanrı aşkına neler oluyordu?

"Bu bir sakinleştirici lütfen kımıldamamaya çalışın."

Hemşirenin bu sakin tavırları sinirlerimi bozmuştu. Hiç bilmediğim bir yerde uyanmıştım ve şimdi ise hiç bilmediğim bir kadın bana iğne yapıcaktı, hangi yüzle kımıldamamı isterdi benden?

İğneyi yapmak için yaklaştığında göğsünde yazan isim kartını gördüm. İşte o an anlamıştım nerede olduğumu. Yıllardır gelmemek için uğraştığım o lanet yerdeydim.

Akıl hastanesindeydim.

Farketmemle beraber içimi saran korku beni daha çok hareketlendirmişti. Hemşireye kesinlikle iğneyi yaptırmasına izin vermiyordum.

Oflayan hemşire telefonunu çıkarıp bir şeyler yazdı. Telefonuyla işi bittiği an odanın kapısı açıldı ve erkek bir hemşire daha girdi içeri.

"Napıyorsunuz siz? Neden burdayım!? Cevap versenize!"

Dediğim hiçbir şeyi umursamıyorlardı. İki hemşirenin beni zorla tutması sonucu o keskin acıyı şimdi de kolumda hissetmiştim.

Bleu • taekook •Where stories live. Discover now