3

4.7K 464 216
                                    

[3]

+ Jungkook'dan +

Her insanın boşluğa düştüğü zamanlar vardır. Yılın, belki de ayın belirli zamanları kendini olduğundan farklı hissetmeye başlarsın. Bu düştüğün boşluk seni hangi duyguya çeker bilemezsin. Belki de öyle bir boşluğa düşersin ki kalbinin güzellikleriyle süslersin o boşluğu. Ya da belki öyle bir boşluğa düşersin ki kendisi gibi seni de karanlığına çeker.

Sanki ben uzun zaman önce bu boşluğa düşmüşüm de yıllarca içine hapsolmuşum gibi. İçinde kaldığım her saniye beni daha çok karanlığa boğuyor, nefes almamı engelliyordu.

Jimin ile küçük müstakil bir evde yaşıyorduk. Evin en sevdiğim yanı arka bahçesiydi. Küçük bir salıncak almıştık buraya. Ne zaman kendimi kötü hissetsem, ne zaman kendimi iyi hissetsem buraya geliyordum. Şuan da buradaydım ama ne iyi hissettiğim, ne de kötü hissettiğim için. Hiçbir şey hissetmediğim için.

Öylece salıncakta sallanıp düşünüyordum. Düşünüyordum hayatımda olan her şeyi, neden normal insanlar gibi değildim mesela onu çok düşünüyordum. Neden gördüğüm şeyler gerçek olamamasına rağmen bana zarar veriyorlardı onu düşünüyordum veya onlar değilde bilmeden ben mi kendime zarar veriyordum?

Öylece etrafı izliyordum. Araba seslerini, kuş seslerini dinliyordum. Daha sonra gözüme bir şey takıldı, bir kurt. Masmavi gözleri olan kurt tam karşımda çiçeklerin arasında duruyordu.

Yüzümde samimiyetsizce bir gülüş belirdi. Sanırım bugün kötü günümdeydim. Gülüşümle beraber kurt hırlamaya başladı. Hareket etmiyordum, öylece olacakları bekliyordum. Eğer hareket edersem saldırması kesindi, biliyordum çünkü küçüklüğümden beri yaşadığım şeylerdi. Böyle durumlarda Jimin'e seslenirdim ama ne yazık ki Jimin şuan evde değildi. Mutfak alışverişindeydi.

İstemsizce titremeye başlamıştım. Kurt giderek sinirleniyor, ortam giderek geriliyordu. İşte o zaman anlamıştım, bu gördüğüm hayvanın kötü niyetli olduğunu. Kurtun hareket etmesiyle beraber koşmaya başladım. Koşuyordum ama yeterli miydi? Hayır, ben asla gördüklerimden kaçamazdım.

Kurtun kolumu kapmasıyla çığlık atıp yere düşmem bir oldu. Üstümdeydi şuan. Kollarımı ısırıyor, tırmıklıyordu. Canımı öylesine yakıyordu ki ama benim elimden acıdan kıvranıp, çığlık atmaktan başka hiç bir şey gelmiyordu. Ne olursa olsun dokunamazdım ona, küçükken öyle bir hataya düşmüştüm. Onlardan birine dokunduğum an acısı kaçınılmaz oluyor, ellerim kanamaya, yanmaya başlıyor.

Kollarım öylesine şiddetli kanıyordu ki bulunduğum yerdeki çimenin rengine artık yeşil demek çok zor olurdu. Acıdan ağlamaya başladığım sırada ön bahçenin kapı sesini duydum. İşte o zaman daha çok çığlık atmaya başlamıştım. Ağlamaktan boğuklaşan, çığlık atmaktan kısılan sesimin Jimin'e ulaşması için dua ettim adeta.

"Jimin! Jiminnn! Yardım et bana yalvarırım Jimin!Lütfen yardım et bana" Kollarım kan içerisindeydi, kurt daha çok sinirleniyor daha çok yara izi bırakıyordu bedenimde.

"Jungkook! Nerdesin Jungkook!" Jimin'in telaşlı sesi yükselmişti bahçede.

Vücudumu ele geçiren bu acıya dayanamayıp gözlerimi yummadan önce, gördüğüm son şey Jimin'in yaşlı gözleriyle bana doğru koşmasıydı.

*

Telefonun sesi sessiz evde yankılanıyordu. Kadın telefonuna baktı. Tanımadığı bir numaraydı. İlkinde açmak istemedi, geri bıraktı telefonuna. Yapması gereken önemli işler vardı. Yarın büyük bir iş toplantısı olucaktı.

Bleu • taekook •Onde histórias criam vida. Descubra agora