5

3.7K 406 212
                                    

[5]

+ Charlotte Lawrence - Sleep Talking

"Lütfen lütfen lütfen lütfen"

Oflamamla beraber Jimin, daha çok yalvarmaya başlamıştı. Gözlerimi devirdim.

Birkaç gündür moralimin yerlerde olduğunu fark etmiş ve benden gizlice, üniversite arkadaşlarımla kamp planı yapmıştı. Üstüne ben uyurken çantamı bile hazırlamıştı.

Şimdi ise her şeyi ayarlamasına rağmen beni ikna etmeye çalışıyordu. Ama ben kesinlikle istemiyorum.

"Hayır." cevabımı duymasıyla beraber kaşları çatılmış, ayağa kalkmıştı.

"Kusura bakma ama ben gidiyorum ve sen de benimle geliyorsun, bahane kabul etmiyorum." kendinden çok emindi ama ben bu oyunu kaybetmeyecektim.

Yeniden ofladığımı duyunca ani bir hareketle saçımı çekti, hiç beklemediğim bu hareketinin üzerine bende fırsatı değerlendirip poposuna tekmeyi basmıştım.

"Ben o kampa gelmiyorum, konu kapanmıştır." tam kalkıp gidecekken arkadan sinsi sesini duydum.

Sırıtıyordu. "Sen öyle zannet."

*

Kamp malzemelerini çimenin üzerine bıraktım. Jimin ile göz teması kurduğum her saniye sırıtıyordu ve saçma sapan yüz ifadeleri yapıyordu.

Evet, oyunu o kazanmıştı.

Aslında bir yandan evden uzaklaşmak bana iyi gelebilirdi çünkü odama her girdiğimde, aklıma mavi saçlı çocuğun gelmesine engel olamıyordum ve bu beni içten içe çok geriyordu.

Jimin bir şeyler olduğunun farkındaydı bu yüzden her dakika kafamı dağıtmaya çalışıyordu. Tıpkı planladığı bu kamp gibi.

Düşüncelerden arındığımda üniversiteden arkadaşlarımın kamp alanına gelmeye başladığını fark ettim. Jimin sayesinde kazandığım arkadaşlarımın..

"Jungkook! Nasılsın, nasıl gidiyor? Görüşmeyeli uzun zaman oldu, özletiyorsun ama kendini."

Samimi bir gülümseme belirdi yüzümde, arkadaşım olması hissi aşırı iyi hissetmeme sebep oluyordu.

"Biraz yoğunum bu aralar, biliyorsun Hoseok çok hareketli bir hayatım var."

Aslında Jimin hariç hiçbir arkadaşım hastalığımı bilmiyordu. Jimin onlara tansiyon hastalığımın olduğunu, gün içerisinde baygınlık geçirmelerimin ondan olduğunu söylemişti.

Hepsi buna inanmıştı veya inanmaktan başka çareleri yoktu.

"Tamam öncelikle hoş geldiniz. Şimdi isterseniz gruplara bölünelim."

Jimin sanki kalabalık bir gruba konuşma yapıyormuş gibi bir taşın üstüne çıkmıştı ama burda toplasan beş kişiydik.

"Ben çadır kurmayı bilmiyorum, Jungkook desen hiç anlamaz öyle şeylerden. Biz odun toplayalım. Bizle beraber bir kişi daha gelsin kalanlarımız çadırları kurmaya başlasın."

Jimin hepimizi öylesine bir süzdü.

"Namjoon hyung senin kolların iyi odun taşır, gelsene bizle."

Jimin'in taştan inmesiyle beraber Namjoon'un oflaması duyuldu.

Namjoon'u zorla ikna etmeyi başardıktan sonra işe koyulmuştuk. Yalnız olmadığıma seviniyordum. Böyle ortamlarda yalnız kalmak istiyeceğim en son şeydi.

Bleu • taekook •जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें