17

2.5K 351 239
                                    

[17]

+ Ailee - I will Go To You Like The First Snow

Karşımda beliren bedenin gerçek olması adeta olduğum yere çivilenmeme neden olmuştu. Hayal meral gördüğüm bedeni, şimdi ise tam karşımdaydı. Düşünememiştim. Onun varlığını unutmuştum.

İsmimi söylemesinin ardından birkaç dakikalık sessizliği yeniden o bozmuştu. "Sen Jungkook'sun öyle değil mi?"

Kurduğu cümle karşısında kaşlarımı çatarken aniden olan şeyleri sindirmeye çalışıyordum. "Beni nereden tanıyorsun?" dedim kısık bir tonla.

Derin bir nefes aldı. Birkaç saniye yere odaklandıktan hemen sonra yeniden çevirdi bakışlarını gözlerime. "Başımıza gelen şeyden sonra en yakın arkadaşımdan duyduğum tek şey senin adın Jungkook." Sona doğru kısılan sesi onu durdurmuş, ellerini gözlerine götürmüştü. Zor durumda olduğunu anlayabiliyordum.

"Taehyung benim çocukluk arkadaşım. Benden başka hiçbir arkadaşı yokken bir anda kendisinden daha önce hiç duymadığım birinin adını duyuyorum, üstüne tam şu an karşımda daha önce hiç görmediğim birinin, en yakın arkadaşımı ziyarete gelmesine şahit oluyorum."

Diyecek tek bir kelime dahi bulamıyorken öylece yüzüne bakıyordum. Saçları akmıştı. Göz altlarındaki morluklar uykusuzluk çektiğinin en belirgin kanıtıydı. Yorgun görünüyordu fakat yanında yatan bedene karşıt daha dinçti. Kolu kırıktı ve baş çevresi sarılıydı. Kazadan şanslı ayrılmıştı.

"Biliyorum belki bana düşmez bunu sormak ama nereden tanıştığınızı bilme şansım var mı?" Cümleleri kurarken ki çaresiz sesi tüylerimin diken diken olmasına neden olmuştu. Büyük bir istekle benden cevap bekleyen gözleri, gözlerimden ayrılmıyorken iyice gerilmiştim. Sorduğu soruya verebileceğim düzgün bir cevabım yoktu.

"Aslına bakarsan olaylar çok karmaşık." diyebildim kısık bir tonda. Yalan değildi. Karmaşıktı. Ne karşımdaki çocuğun anlayabileceği, ne de benim anlayabileceğimden daha karmaşık bir durumdu bizim tanışmamız.

"Nasıl yani?" Kaşları çatılmıştı. Ona istediği cevabı verememiştim. Biliyordum. Onun için de zordu. Hiç tanımadığı birinin adını, yıllardır tanıdığı en yakın arkadaşının sesinden işitmek onu epey şaşırtmış olmalıydı.

Bakışları hala benden deli gibi cevap beklerken sorudan kaçmak için yer arıyordum. "İnan bana anlatabileceğimden daha karmaşık bir durum bu. Biliyorum merak ettiğin bir çok şey var fakat şimdilik cevaplayamam hiçbirini."

Kaşları iyice çatıldığında meraktan çok sinirlendiğini anlayabilmiştim. "Ne?" dedi gergin bir tonla. Sinirini yok sayarak devam ettim. "Adını öğrenebilir miyim?"

Konudan bağımsız olan sorum karşısında bakışları garip bir hal aldığında emindim ki o da en az benim kadar gerilmişti. Ama hiç bozuntuya vermeden cevapladı beni.

"Yoongi. Min Yoongi."

İsmini söylemesiyle başımda hissettiğim tanıdık sızı sarsılmama neden olurken, gözlerim kararmadan saniyeler önce "Hayır!" diye bağırabilmiştim. Oluyordu, fakat zamanı değildi. Şimdi olamazdı.

Ağlama sesleri, hıçkırıklar.. Görüş alanım netleşirken etrafımı süzdüm. Buradaydım. Taehyung'un bedeninde. Sokak arasındaydık, öğlen saatleri olmaydı. Taehyung, minik bedenini ağaç gövdesine yaslamış, ağlıyordu. Ben neler olduğunu anlamaya çalışırken, bir bedenin yaklaştığını fark ettim.

Bleu • taekook •Where stories live. Discover now