12

2.9K 371 252
                                    

[12]

+ Jungkook'dan +

Taehyung'un kaybolmasından dakikalar geçmesine rağmen yokluğunu izliyordum. Gitmeden önce durduğu yeri, boşluğu izliyordum. Hafif bir tebessümle ayrılmıştı. Her ne kadar gözyaşlarını silmiş olsa da fark etmiştim son anda gözlerinden akan o minik damlayı.

Hala Jimin'in teyzesinin evindeydik. Kaç gündür baygın olduğumu bilmiyordum ama hafifçe süzdüğüm bedenime bakılırsa uzun bir süredir baygın olmalıydım. Yaralarım taze değildi sarılmış, pansuman yapılmıştı. Hafifçe olduğum yerde dikleştim. İstemsizce aklım diğerlerine gitti. Jimin bu sefer nasıl bir yalan söylemişti acaba. Yalan düşüncesi bile saniyesinde üzülmeme neden olmuşken aynı anda yeniden başka bir tatili mahvettiğim aklıma gelmişti. Denemiştim, cidden denemiştim. Aslında bu sefer olanlar benim suçumdu. Yıllardır başıma gelen bu güzel hayalin acı çekmesine dayanamamıştım, hiç düşünmeden acısını geçirmek istemiştim. Pişman da değildim.

Yavaş hareketlerle yataktan kalktım. Hafif sendeler gibi olsam da dengemi kurabilmiştim en sonunda. Kapıyı yavaşça açtım. Duraksayarak iniyordum teker teker merdivenleri. Korkuyordum, açıklama yapmaktan. Korkuyordum, nasıl bir yalanın içine gireceğimden.

Son basamağı atmadan oturma odasından gelen ağlama sesleri duraklamama neden olmuştu. Jimin'di. Hıçkırarak ağlıyordu. Duyduğum ses karşısında merakla kafamı oturma odasının kapısına uzattım. Gördüğüm görüntü olduğum yere kilitlenmemi sağlamıştı.

Hoseok, Jin, Namjoon, Jimin hepsi.. Hepsinin ağlamaktan gözleri şişmişti.

"Bunu bize daha önceden anlatmalıydınız Jimin. Belki o zaman daha çok yardımımız dokunabilirdi Jungkook'a."

Hoseok'un konuşmasıyla bir adım geriledim.

"İstedik, çok istedi. Benden çok Jungkook çok istiyordu size anlatmayı. Sevmiyordu yalan söylemeyi. Ama olmadı, yapamadık. Korktuk."

Korktuk. Jimin yalanımıza son vermişti. Aylarca düşünüp sonlanması adına hiçbir adım atamadığım yalana, bir nokta koymuştu Jimin.

"Her neyse artık biliyoruz önemli olan o. Şimdi bütün parçalar yerine oturuyor. Jungkook'un kanlı görüntüsü gözlerimin önüne geldikçe titriyorum. Demek, demek nedeni buydu."

Namjoon'un titreyen sesi gözlerimi doldurmuştu. Nedeni, nedeni oydu.

"Hiçbir tedavisi nasıl olmaz bu hastalığın? Hiçbir şey yapamaz mıyız Jimin? Elimiz kolumuz bağlı öylece oturucak mıyız?"

"Şu an sana güzel bir cevap ile gelmeyi öyle çok istedim ki Jin. Hayır, hayır yok. Jungkook'un bu hastalığının bir tedavisi yok."

Öyle şeyler vardır ya hani asla hatırlamak istemediğiniz, silinsin istediğiniz. Her zaman aklınızı kemirmesine rağmen arada unuturmuş gibi davranırsınız o düşünceyi, gerçeği. Şimdi işte Jimin'den o iki kelimeyi duymak benim yıllardır yok saymaya çalıştığım o düşüncelerimin yeniden doğmasına neden olmuştu.

Bir tedavisi yok.

"Ne demek bir tedavisi yok Jimin? Jungkook neredeyse ölüyordu! Kanlar içerisindeydi, birkaç kez şahit olsam da ne kadar kötü bir durumda olduğunun herkes farkında. Yıllarca başına geliyormuş. Bir insanın vücudu bu kadar acıyı ne kadar daha kaldırabilir? Ya Jungkook kanlar içerisinde yumduğu gözlerini bir daha- "

"Sus!" Jimin'in bağırması olduğum yerde irkilmeme neden olmuştu.

Bir insanın vücudu bu kadar acıyı ne kadar daha kaldırabilir? Duyduğum cümleler karşısında benden bağımsız akan gözyaşlarım, nefes almamı zorlaştırmaya başlamıştı. Duymak istemiyordum. Daha fazla duymak istemiyordum. Hızla olduğum yerden doğrulup odaya girdim.

Bleu • taekook •Where stories live. Discover now