16

10.4K 1.2K 1.1K
                                    

Tüm olaylar ard arda günler olarak yaşanmıyor. Bazen direk diğer güne geçiyor bazen ise aradan birkaç gün geçmiş oluyor.

(Yazar)

Felix haftasonu tatilinde Jisung ile birlikte onların evine gitmeyi reddetmiş, şehirde dolaşmak istediğini söylemişti. Gündüz yurtta yatmış, hava karardığında yürüyüşe çıkmıştı. Üstünü giyindikten sonra yurttan çıkmıştı. Dalgındı. Dün Jisung'un anlattığı Minho ile eskiden tanışma hikayesi aklına Changbin'i getirmişti.

Sık sık kendisine olan bakışları yakalıyordu Felix. Bazen tuhaf hissediyordu, bazen ise üşüyordu. Changbin bazen ona sakin bir yüzle, onda görmeye alışık olmadığı duygulu gözlerle, bazen ise alev alev yanan, öfkeli gözlerle bakıyordu. Felix artık öğrenmek istiyordu.

Önünde olan Changbin'i gördüğünde peşinden gitmeye başlamıştı. Bugün öğrenecekti. Felix'in meraklı kişiliği aksini kabullenemiyordu bile.

Changbin'in elinde büyük ve ağır görünen bir poşet vardı. Poşeti sıkıca tutmuştu. O tenha, ıssız bir sokağa girdiğinde Felix ilk duraklamış, ardından yavaşça takip etmeye devam etmişti. Changbin'in çok aklı başında olmadığını bilse de yine de ilerlemişti.

Changbin boş bir sokakta yere çökmüş ve oturmuştu. Poşeti de yanına bırakmıştı. O durduğunda Felix de durmak zorunda kalmıştı, haliyle Changbin onu görmüştü.

"Ne yapıyorsun burada?"

Changbin kaşları çatılı şekilde ona bakarken Felix onu süzüyordu. İnsanları kolay çözerdi. Felix Changbin'in gergin olduğuna emindi. Sesinde hissetmişti.

"Seni takip ettim."

Felix Changbin'in yanına oturduğunda Changbin rahatsızca yana kaymıştı.

"Git buradan. Yanlız kalmak istiyorum."

"Madem gitmemi istiyorsun, neden oturmam için yana kaydın?"

Felix söylediğinde Changbin poşete uzanmış ve sigara paketlerini çıkarmıştı. Çıkan seslere bakılırsa içinde içki şişeleri de vardı.

"Sevmiyordun değil mi? Tam da bunu yapacağım. O yüzden git."

Bir tanesini dudaklarının arasına yerleştirdiğinde Felix kaslarını çatmıştı. Sigara yanarken Felix sorusunu sormuştu.

"Geçen sefer neyi kastettiğini anlat artık."

Changbin ise umursamadan derin bir nefes içine çekmiş ve dumanı üflemişti.

"Umrumda değil. Anlatmayacağım. Seni çıldırtacak merakın ile başbaşa kalmanı diliyorum. Git artık."

Felix sinirle poşete uzanmış ve paketten sigara çıkarmıştı. Changbin'in elinden aldığı çakmak ile sigarayı yaktı.

"Sırf sana rahat vermemek için ortakçı olacağım. Keyfini bozmak içimin yağlarını eritiyor."

Changbin ise gözlerini kapatmış, kafasını arkalarındaki duvara yaslamıştı.

"Tanrım...her seferinde.."

"Ne?"

Changbin Felix'e dönmüş ve anlına fiske atmıştı.

"Nasıl her seferinde beni sinir ediyorsun?"

Felix sigaranın dumanını içine çektiğinde nefes alamamış ve öksürmeye başlamıştı. Changbin ise küçümser şekilde bakmıştı.

"Daha nasıl içeceğini bile bilmiyorsun. Bir de ortakçı olmaktan bahsediyorsun."

İçki şişelerinden birini açmış ve içmeye başlamıştı. Diğer elinde de sigara duruyordu. Felix öksürmesi kesildiğinde sinirle Changbin'e bakmıştı.

"Bok iç."

Felix sigarasını içmeye devam ederken kendine lanet ediyordu. İkinciyi içebileceğine emin bile değildi. Bir süre sonra hala ilk sigarası sönmemişken Changbin'e dönmüştü.

Neden bu kadar içki aldığını anlamlandıramamıştı Felix. Changbin'in şimdiden sarhoş olduğunu görebiliyordu.

"Hiçbir şey beceremiyorsun Felix-ah.."

Changbin Felix'e vücudunu döndüğünde Felix de ona dönmüştü.

"Kendini zehirlemeyi bile bilmiyorsun. Sana öğretmemi ister misin? Hayatım bu benim."

Felix anlamazca bakarken Changbin sigarasını dumanını içine çekmişti. Parmağını Felix'in dudaklarına koyup araladığında Felix donmuştu, sadece onu izliyordu. Changbin dudaklarını birleştirmeden dumanı Felix'in dudaklarının arasına üflediğinde Felix'in gözleri kapanmıştı.

Bunu kesinlikle beklemiyordu.

Felix karşı koymayı bilmiyordu

Changbin içkisinden aldığı yudumun ardından Felix ile dudaklarını birleştirmişti. Felix'in vücudu uyuşmuştu.

İçkinin tadını alabiliyordu. Changbin dudaklarını çekmiş, içkiyi Felix'in eline vermişti.

"Bu gece benimle sarhoş ol Felix."

Changbin Felix'e yaşlanmış ve sigarasını içmeye devam etmişti. Onun dördüncü sigarasıydı. Felix Changbin'in davranışlarından...

Etkilenmişti. İnkâr edemezdi.

İçkiyi tepesine diktiğinde boğazı yanmıştı. İçkinin yarısına geldiğinde Felix kendini kaybedecek kadar sarhoştu. Hiç içmemesi onu güçsüz kılıyordu.

Changbin ise çok, çok daha kontrollü görünüyordu. Belki de içkinin ona verdiği şey sarhoşluktan çok... Cesaretti?

Felix kıkırdarken Changbin'in yanaklarına koymuştu ellerini. Changbin derin bir nefes almıştı.

"Benden neden nefret ediyorsun Changbin-shi~ çok tatlıyım ben~"

Changbin'in ellerini Felix'in yüzüne çıkmış, yanağını okşamıştı.

"Keşke senden nefret etseydim."

Changbin Felix'in saçlarını yüzünden çekerken son kez fısıldamıştı.

"Sana aşığım. Asıl bundan nefret ediyorum."

Felix çok geçmeden ikisinin de dudaklarını birleştirmişti.

♥♥♥

Felix tanımadığı bir evde, tanımadığı bir yatağın içinde, tanıdık bir sıcaklıkla beraberdi.

Felix hareket etmeden çıplak bedeniyle öylece yattı Changbin'in yatağında. Artık hatırlıyordu. Aynı olayı yaşıyordu.
Hayır, Felix daha önce başkasıyla yatmamıştı. Hayatında ilk kez ara sokakta, kendine Bin diyen, ağlayan bir çocukla içmişti Felix.

Changbin Felix'in intihardan vazgeçirdiği çocuktu.

öpüştükleri ve yattıklarına göre artık sevgililer

diyeceğimi sanıyorsanız yanılıyorsunuz.

o kadar çabuk birleştirmeye niyetim yok bu ikiliyi

her neyse, öğrendiniz, tahmin eder miydiniz böyle olduğunu?

fight me mate (minsung)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin