24

9.1K 1K 471
                                    

Sonunda sömestr başlamıştı. Hepimiz mutluyduk. Yorucu bir okul yılının ardından tatil vakti gelmiştir.

Hellevator'ın ardından bir ödül kazanmıştık. Okulumuz bizi sömestrda bir dağ evine toplayacaktı. Hepimiz ilk baş sevinmiş ardından kara kara düşünmeye başlamıştık. Ailelerimiz bu anlarda da onları görmeye gitmezsek bizi asardı. Ne yapacağımızı düşünürken neyse ki ailelerimizi de getirme imkanımız olduğunu öğrenmiş ve deliler gibi sevinmiştik.

Annem ve Jeongin'in annesi geliyordu. Minho'nun da annesi gelmek istediğini söylemişti. Bu Minho'yu endişelendiriyordu çünkü ameliyatı yaklaşıyordu ve kendini zorlamamalıydı ama yine de annesiyle güzel zamanlar geçirmek istiyordu. Aileleri getirebileceğimizi bilmediğimiz zaman anında gelmeyi reddetmişti zaten.

Hyunjin'in annesi de geliyordu. Jeongin ve Hyunjin aşırı heyecanlıydı, bir nevi aileleri tanışıyordu. Changbin ise emin olmadığını söylemişti. Annesi kesin birşey denemişti. Belki son gün çıkıp gelirdi.

Minho ve annemin tanıştığını bilmek ne kadar tuhaf hissetse de bir gerçekti. Anneme onları bulduğumu anlattığımda çok sevinmişti. Annem de eski arkadaşını çok aramıştı. Büyük ihtimalle o zamanlar hastanede yaşadığı için bulamamıştı. Biz onu tanırken annesi sağlıklıydı. Minho'nun annesi de heyecanlıydı, en azından Minho öyle söylemişti.

Şuan ise evde annemle valizimizi hazırlıyorduk. Babam gazetesini okuyarak bize bakıyordu. Tüm ailelerde evin beyleri evde kalmayı tercih etmişti.

"Jisung, annenin valizlerini anlıyorum, ama neden kıyafet için kocaman bir valiz, takılar ve makyaj için ayrı bir valiz götürüyorsun."

"KıZ mI oLacAksıN baŞıMa?"

Babamla aynı anda söylemiştim. Babam bu konuda ciddi değildi, öyle saçma düşünceleri de yoktu, çok şükür. Sadece benimle eğlenmek için konuşuyordu.

"Baba, duyan da yüzüme badana boya yapıyorum sanar."

"Yapmıyor musun?"

Valizlerimi kapatıp bir yana koymuştum. Yorucuydu.

"Onlar hep bakım ürünleri neredeyse! İki parça makyaj malzemem var zaten."

"Hıhı, tabi."

Babam dediklerimi umursamadan gazeteye geri döndüğünde annem de valizini kapatıp yanıma gelmişti.

"Hyeji'yi ne kadar özledim bir bilsen."

Kafa sallamış ve anneme sarılmıştım. Onlar da ben ve Minho gibiydiler eskiden.

Felix odasından küçük bavulunu sürükleyerek çıkmıştı. Ona bakarken tek kaşımı kaldırmış ve kollarımı birbirine dolayıp duvara yaslanmıştım.

"Lee Felix?"

"Han Jisung?"

"Bu ne?"

"Ne ne?"

Bavulunu işaret etmemle bir bavula bir bana bakmıştı.

"Haa, o mu? Tarih öncesi dönemlerde göçebe insanların eşya taşıma amacıyla esnek ve sert olarak yaptığı, günümüzde gelişerek yumuşak yada sert, farklı boy aralıklarında yapılan, isim kökeni italyancadan gelen, içine eşya konulan, seyahat ederken kullanılan ve valiz olarak ta bilinen büyük bir çanta."

"Ha?"

"Annem, babam, ben aynı tepkiyi verdiğimizde Felix gelip yanımızda durmuştu."

"Kısacası, bavul."

İlk babam, sonra annem, en son da ben Felix'in kafasına vurmuştuk. Biliyorduk herhalde onun bavul olduğunu.

"Onu mu diyorum salak? Tüm sömestr ordayız, bu kadar küçük bavulla ne yapacaksın? Hiç takı ya da makyaj almadığına da eminim. Gel, beraber yapıyoruz valizini."

Onu odasına sürüklediğimde peşimden söyleniyordu. Bavulu yatağa koyup açmıştım. İçinde birkaç parça kıyafet, bir mont ve bir kitap duruyordu. Ona ciddi misin dercesine baktığımda omuz silkmişti.

"Felix, kayak yapmaya gideceğiz. Sence bunları giyersen ne olur, bekle ben söyleyeyim. Ya kıyafetsizlikten ortada kalırsın yada soğuktan ölürsün."

Kıyafetlerini çıkarmış ve valize koymaya başlamıştım. Kıyafetleri bittiğinde ona yakışan küpe ve kolyelerden koymuş, bir iki de eyeliner ve ruj koymuştum. Felix'in kitaplarını da koyduğumda herşey tamamdı.

"Neden senin yüzünden bunları taşımak zorundayım?"

Annem de odaya girmiş ve valize bakmıştı.

"Felixciğim, şuan normal valizin. Jisung'un yanından bile geçmiyor. Az öncekiler cidden azdı."

"Dimi anne? O kadar kıyafetle nereye gidebilecekse? Bir makyaj malzemesi bile atmamış. Nasıl etkileyecek acaba Chang-"

Felix sırtıma öküz gibi vurduğunda yere düşmüştüm. Hayvan! Neden dövüş eğitimi almıştı ki bu?

"Ne, ne ne ne? Felix? Birisi var ve bana söylemiyor musun?"

Annem bu tepkiyi verdiğinde sırıtmıştım. Felix seni sonra öldüreceğim dercesine bana bakıyordu.

Anneme üstünkörü, birazcık da küçük yalanlarla olayı anlatmıştık. Eskiden birbirlerini tanıyorlar, sonradan birbirlerinden nefret ettiler ama şuan bir çekim hissediyorlar olarak biliyordu annem. Felix her zaman örnek çocuktu. Annem hep biraz Felix gibi oldu derdi.

Anne örnek al dediğin çocuk sokak aralarında sigara ve içki içiyor, birisiyle yatıyor. Bunu ölmeden önce anneme söylemem gerek.

diğer bölüm aileler wuhu
ve dağ evi
minsungun sevgililiği daha yakın mı olsun?

Bu arada okuyucularımda aşçı kanı ve afrodit kanı var herhalde. Önceki bölümde herkes aşçılık ve yüzümle birşeyler yaparım demiş. He bir de dans.

Phoenix Academy'i kuruyoruz yürüyün.

Bir de okuyucularım da benim gibi problemliymiş wjdjwkskwjs

fight me mate (minsung)Where stories live. Discover now