34 (pre-final)

6.4K 804 237
                                    

"Sonunda be! Özgürlük!"

Bugün okulun son günüydü. Koskaca iki dönem, bir okul yılı bitmişti, biz ikinci sınıf, Minho, Changbin ve Hyunjin üçüncü sınıf oluyordu.

Karnelerimizi almıştık. Evet, karne. Bu koskaca akademiden beklemeyeceğimiz şekilde bize karne vermişlerdi. Yine de sevimliydi. Karnenin köşesinde duran Phoenix kuşu bile farklılığı gösteriyordu.

"Daha okulun ilk gününü dün gibi hatırlıyorum. Kafama geçen metal kovayı da!"

Biz gülerken Felix Changbin'e vurmaya başlamıştı. Onlara gülerken Minho da benim omzundan ittirmişti.

"Bizi neredeyse zehirliyordunuz sizde. Kusuyorduk."

"Hak etmiştiniz sevgilim."

Sevgilim dediğimde çatılan kaşları düzelmiş, gülümseyerek bana bakmaya başlamıştı. Bende gülümseyerek elini tuttum.

"Yah Hyunjin, senin tişörtünü yüzümü silmek için çıkarmana ve basılmamıza ne demeli?"

"Ya da senin tatilde suratıma pasta geçirmen."

Hepimiz kahkaha atmaya başlamıştık. Aramız kötüyken de iyiyken de bu sene çok eğlenceli geçmişti. Onları tanıdığıma minnettardım. Bu okula girmek ise verdiğim en iyi karardı.

"Notlarınız iyi değil mi? Kaldığınız birşey yoktur umarım."

"Benim hepsi beş."

"Benim de."

"Beni de sayın."

"Changbin ve ben de."

"Eheheh...."

Hyunjin gülüşünü duyduğumuzda göz devirerek ona dönmüştüm.

"Hyunjin..neden sen ya? Neden şaşıramıyorum bile?"

Hyunjin ensesini kaşırken Minho elinden karnesini almış ve bakmaya başlamıştı.

"Müzik beş, dans beş, mesleki eğitim beş...... nezaket dört -şaşırmadım, dövüş sanatları beş, spor dört- Spor mu dört? Nasıl sporda dört yaptın salak?"

"Cidden mi sevgilim? Nasıl sporu düşürebilirsin ki?"

Jeongin çatılmış kaşlarıyla sorduğunda Hyunjin kollarını onun beline sarmış ve gülümsemişti hınzırca.

"Şey, sanırım öğretmen onu tutkalla kulplu beygire yapıştırdığım için hala bana kızgın."

"Ne"

"Ne!"

"NE!"

Ben, Felix ve Jeongin bağırdığımızda diğerleri kahkaha atmıştı.

"Of kanka çok komikti!"

Felix Changbin'in omzuna vurmuştu.

"Salak, ya atılsaydı!"

"Ne vuruyorsun ya kızıl çiyan!"

"Ebendir kızıl çiyan!"

İkili yeniden kavgaya başlarken kafamı iki yana sallamış ve Minho'ya bakmaya başlamıştım.

"Ya sevgilim, çok susadım ben.. son kez kantinden bana kahve alır mısın~?"

Ona gülümsediğimde o da bana gülümsemişti. İçimden kötü kahkahalar atıyordum.

"Tabi sevgilim."

Yerinden kalkmak için hareketlenmişti, sonra ise olduğu yerde kalmıştı. Kıkırtılarımı saklamaya çalışırken o arkasını dönmüş ve sandalyeye bakmıştı.

"HAN JİSUNG!"

Koşarak kaçmaya başlarken bir yandan kahkaha atıyordum. İnsan oturduğu yere dikkat etmeliydi, sakıza felan oturabilirdi sonuçta, değil mi?"

"LEE FELİX!"

Onlara baktığımda Felix'in de arkamdan koştuğunu görmüştüm. Ne oldu dercesine baktığımda cevaplamıştı.

"Yüzünü çizdim de."

"YANG JEONGİN!"

Üçüncü bağırış geldiğinde kahkaha atmaya başlamıştık üçümüz de. Hyunjin'e döndüğümüzde dudaklarındaki mor ruju görmemle gözümden yaş gelmişti.

"Aşkım ne yapabilirim, lip balm ve ruj kapları çok benziyor!"

Biz gülerek kaçarken onlar da bizi kovalıyordu. Okulun son saatleriydi, kahkaha atıyorduk, mutluyduk.

Benim hayatımın merkezi olmuşlardı, arkadaşlığı, macerayı, aşkı deneyimlemiştim. Minho'yu bulmuştum yeniden.

Tanrıdan bu aptalları benden hiç ayırmamasını diledim.

bir sonraki bölüm final
ağlamamalıyım...

bu bölümü yazarken bile gözlerim doldu

fight me mate (minsung)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin