25

8.7K 1K 818
                                    

"SeoHyun!"

"Hyeji!"

Annem ve Minho'nun ailesi birbirlerine sarılmışlardı. Birbirlerini ilk gördükleri andan beri birbirleri ile konuşuyorlardı. Ben, Minho ve Felix dağ evinde, üst katta oturuyorduk. Diğerleri henüz gelmemişti.

Kapı tıklatıldığında yerimden kalkip aşağı inmiş ve kapıyı açmıştım. Hyunjin ve yanında güzel bir bayan duruyordu. Arkalarında ise Jeonfin ve annesi vardı. Jeongin kızarmıştı, Hyunjin ise gülümsüyordu. Ailelerin tanıştığı belliydi.

Selamlaşmış ve onları içeri almıştım. Hyunjin ve Minho'nun annesi, benim annemle Jeongin'in annesi zaten tanışıyordu. Diğerleri de birbiriyle tanışırken kapı tekrar çalışmıştı. Bu sefer Minho inmişti kapıyı açmaya. Bir süre sonra odaya Changbin girmişti. Annesi de annelerimizle beraber aşağıda duruyordu.

Changbin'in annesi çok daha sert duruyordu, daha az gülüyor, daha az konuşuyordu. Ama onunla konuştuğum ve geçirdiğim birkaç saatin ardından farketmiştim. Annesi oldukça anaç ve korumacıydı. Changbin'in intiharından dolayı onun kötü birisi olmasını beklemiştim. Demek ki annesi sadece onu korumaya çalışıyordu.

Ailelerimiz kaynaşmıştı. Saatlerdir konuşuyorlardı ve biz deli gibi açıkmıştık. Bunu onlara söylediğimizde ise 'Tamam, birazdan yeriz.' diyorlardı ve devam ediyorlardı muhabbetlerine. Karnım guruldadığında yastığı altımdan alıp yüzüme basmıştım.

"Açlıktan ölmek istemiyorum. Ölmek için çok güzel mekanlar var. Ama bu kesinlikle karların ortasındaki bir dağ evi değil. Benimle gelen var mı? Ben otele gidiyorum."

Herkes Hyunjin'in dedikleriyle kafasını sallamış ve yerinden kalkmıştı. Yanımıza çantalarımızı almış ve montlarımızı gitmiştik. Burası bir kayak merkeziydi ve yanımızda kayakçılara servis yapan bir otel vardı. Orada yemeyi, ardından kayak kayabilmeyi umuyorduk.

Biz tam kapıya ilerlerken annemler farkımıza varmış ve bize seslenmişti.

"Nereye gidiyorsunuz?"

"Yemek yemeye, acıktık."

"Daha yeni bize söylediniz zaten, bekleseydiniz ya iki dakika."

Annemler söylediğinde onlara tuhaf tuhaf bakmıştık. Ciddi miydiler?

"Anne. Biz bunu söyleyeli tam iki buçuk saat oldu. Biz ölmek üzereyiz. Siz konuşmanız bitince gelirsiniz."

Annemler yerinden kalkmış ve montlarını almışlardı.

"Vallahi farketmedik o kadar olduğunu. Biz de gelelim sizinle."

Hep beraber karların içinde yürüyerek otele gitmiştik. İçerisi sıcacıktı. Aileler bir masaya, biz başka masaya geçmiştik. Herkes kendine açık büfeden yemekler almıştı.

"Oh be. Yemek yemek dünyanın en güzel şeyi."

Ben söylediğimde Minho hafifçe gülmüş ve yemeye devam etmişti. Ben de ona bakmış be tek kaşımı kaldırmıştım.

"Ne, niye güldün?"

"Yeme şeklin komik. Sincaba benziyorsun."

Ağzımdakini çiğnemeyi bırakmış, o sırada bana bakan arkadaşlarım da gülmeye başlamıştı. Sincap ne alakaydı?

"Yemeği ağzında depoluyor! Sincap gibi!"

Hyunjin söylediğinde herkes yeniden gülmüştü, bense şaşkınlıkla bakıyordum.

"Böyle yiyen tek ben miyim?"

Herkes gülmeye devam ederken ben ağzımdakileri yemeye devam etmiştim. Onlarla uğraşmayacaktım.

fight me mate (minsung)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin