22

9.8K 1.1K 721
                                    

ALLAHIM SABAH O KADAR YAZDIM YAYIMLA TUŞUNA BASMAYI UNUTMUŞUM BEYNİM ÖLÜYOR HERHALDE İYİCE

Oldukça geniş olan yemekhanede çalışıyorduk. Meslek eğitimi, aşçılık dersindeydik. Prensimize yemek yapacaktık. Minholar ile beraber çalışıyorduk. Ama ben sinir krizi geçiriyordum.

Herkes elinden geleni yaparken Minho batırmak için elinden geleni yapıyordu. Yağ şişesini kırmıştı, her taraf yağ olmuştu. Ramenleri 20 dakika haşlamıştı. 3 dakikalık ramenleri. En sonunda hamura şeker yerine tuz koyduğunda onu kovalamıştım yemekhanede. Şimdi ise kenarda oturuyor ve somurtarak bizi izliyordu.

"Jisung, sencede biraz üzmedin mi onu?"

Felix bana yanaştığında omuz silkmiş ve işimle ilgilenmeye devam etmiştim.

"Deli etti beni. Hadi, sakarlığını anlayabilirim. Hadi belki salmıştır ve rameni unutmuştur. Ama tuz paketi masanın üstünde bile değildi. Gidip özellikle tuzu dolaptan aldı ve koydu, bilerek yaptı."

Sinirle gözlerimi Minho'ya çevirdiğimde bana üzgün bir surat ve büzülmüş dudaklarıyla baktığını görmüştüm. Yumuşamamak için yeniden önüme dönmüştüm.

O sırada kapı açılmış ve öğretmenimiz ile Matt içeri girmişti -ona böyle seslenmemi istemişti-. Minho da kalkıp yanıma gelmek zorunda kalmıştı.

"Evet, yemekler nasıl gidiyor?"

Öğretmen sorduğunda herkes ona olumlu cevaplar vermişti. Matt masaları gezerken benimkinin önünde durmuştu.

"Jisung, güzel gözüküyor. Tadına bakabilir miyim?"

Anlamıştım, tam nasıl cevap vereceğimi düşünürken Minho atlamıştı.

"İlk önce pişmesi gerekiyor. Yoksa midenizi bozar. Sonra denersiniz."

Üçümüz de, benimki ve Minho'nunki sahte olmak üzere gülümsemiştik. Sırf beni gıcık etmek için yapıyordu, biliyordum. Pişmesine gerek yoktu çünkü.

Matt kafasını sallayıp gittiğinde Minho'ya dönmüş ve koluna vurmuştum.

"Ah, ne yapıyorsun ya salak?"

"Bunu niye yaptın?!"

"Adamın sana bakışlarından hoşlanmadım."

"Her işime karışmak zorunda mısın? Sabahtan beri neye dokunsan mahvediyorsun. Saçma davranışların fazla olmaya başladı. Notlarım senin yüzünden mahvolacak. Dersteki performanslarımızdan not alıyoruz biz! Seni bilmem ama ben düşük not alamam! Artık aptalca davranmayı bırak!"

Ben sinirle konuştuğumda Minho'nun yüzü yavaşça değişmişti. İlk baş düz bir ifade almıştı. Ardından sinirlenmişti.

"İyi. Umarım prens yemeğini beğenir. Artık karışmayacağım sana."

Felix'in yanına gitmiş ve yerlerini değiştirmişti. Felix yanıma geldiğinde bana sorarcasına bakıyordu. Biraz ağır mı konuşmuştum? Üzgün hissediyordum.

Yemek yaptığımız sürece Minho'ya bakmıştım. Bir kez bile kafasını kaldırıp bana bakmamıştı. Kendini yemek yapmaya vermişti ve düşüncemi doğrulamıştı. Minho az önce yaptıklarını bilerek yapmıştı. Yemek yaparken gayet yeterli görünüyordu.

♥♥♥

Bir saatin ardından herkesin yemekleri hazırlanmıştı. Herkes yemeğini masaya koymuştu. Matt herkesin yemeğini tatmaya başlayacaktı.

Felix'in yemeğinde olumlu anlamda kafa sallamıştı. Benimkinde de aynısını yaptığında gülümseyerek yerimde kıpırdanmıştım. Hangi yemeğin kime ait olduğunu bilmediğinden içim rahattı.

Changbin'in yemeğini de beğenmişti. Hatta bizimkinden çok. Felix kıskanarak bakıyordu. Diğer öğrencilerinkini de tatmıştı.

En sonunda Minho'nun tabağı geldiğinde gözlerimi kapatmıştım. Beğenmeyecekti. Ama beğenmesini istiyordum.

"Kim yaptı bunu?"

Matt sorduğunda gerginlikle gözlerimi açmıştım. Minho elini kaldırmış ve ona bakmıştı.

"Ben, adım Minho."

Changbin ve Hyunjin de endişeli görünüyordu. Prensin yemeğini berbat etmesi çok fazlaydı.

"Minho, yemeğin muhteşem olmuş. Birinci kesinlikle sensin."

Ne?

Minho sadece teşekkür ederken hepimiz şaşkınca Minho'ya bakıyorduk. Sınıftakiler alkışlamaya başlarken Changbin, Hyunjin, Felix ve Jeongin derin bir nefes vermişti. Bense Minho'nun yanına ilerlemiştim.

"Batıracağını düşünmüştüm. Neden beni kötü duruma sokmaya çalıştın. Artık aramız normal sanıyordum."

"O adam için iyi şeyler yapmanı, o adamın seni takdir etmesini istemedim. İkimizi de riske atmıştım. Ama madem onu bu kadar memnun etmek istedin, kendimi tek başıma ateşe atmaya niyetim yoktu. Onun sevdiği yemeklerden birini yapabildiğine göre mutluluklar. Ne diyebilirim Jisung. Madem mutlusun, yanıma felan gelme."

Minho konuşup gitmeye yeltendiğinde kolundan tutmuş ve üzgünce ona bakmıştım. Onu çok kırdığımı anlamıştım. Belki de sadece notlarımın düşmesini istemiyorum demek yeterliydi.

"Özür dilerim. Ben öyle konuşmak istememiştim. Seni kırdıysam da affet. Amacım bu değildi. Sadece biraz sinirlendim. Aramız yeni düzeldi. Önceki halimiz gibi olmak istemiyorum Minho."

Ben onu gitmesin diye sıkıca tutarken o ise benim yüzümü inceliyordu. Beni hiç şaşırtmayacak birşey söylemişti.

"Aptal. Özür dilemeni bekliyordum."

O söylediğinde onu kendime çekip sarılmıştım. Kasıldığını hissediyordum. Uzunca sarılıp çekilmiştim.

"Bunu görüşemediğimiz zamanların bedeli olarak düşün, çok da meraklı değilim sana sarılmaya."

Ben konuştuğumda alayla gülerek beni kolunun altına almış ve resmen boynumu sıkıştırmıştı. O benim saçlarımı karıştırırken ben koluma vuruyordum.

"Öyle mi, eminim. Eskiden koala gibi yapışırdın. Eminim hala öylesindir. Tabi kim bana sarılmak istemez ki?"

"YA BOĞULUYORUM MİN HOE!"

O kolunu çektiğinde ben nefes almaya çalışmıştım. O ise kollarını belime dolamış ve beni göğsüne yaslamıştı.

"Bu şansı iyi değerlendir. Lee Min Ho'ya sarılıyorsun. Özlemişsindir."

Göğsüne hafifçe vurduktan sonra itiraz etmeden kollarımı dolamıştım. Haklıydı. Çok özlemiştim.

zırlayacağım çok güzelsiniz.

22. bölüm ne ara geldi ya?

fight me mate (minsung)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin