|15|

8.1K 532 63
                                    

Meşhur Mehmet abinin meşhur kafesine giriş yaptığım da gözlerim Murat'ı aradı. Cam kenarındaki bir masada oturduğunu görünce yanına adımladım.

Aslında o beni evden almak istemişti ama izin vermemiştim. Sabah Berkay ile bir anda mutfakta karşılaşınca ilk başta birbirimize bakıp çığlık atmıştık. Ama sonradan Berkay benim gerçek olduğumu anlayınca binbir tane soru sormuştu. Üstün körü geri döndüğümü anlatıp kurtulmuştum ondan. Eğer Murat beni almaya gelseydi Berkay'a açıklama yapmak zorunda kalacaktım. Ve bunu istemiyordum.

Murat beni fark edince gülümsemişti. Dakka başı gülüyor zaten pişmiş kelle gibi.

Karşılıklı oturduktan sonra gözlerimi kısarak ona baktım.

"Nedir bu Burak mevzusu?"

"Sana da günaydın güzelim."

Göz devirdim.

"Anlat hadi!"

Güldü ve öne doğru eğildi.

"Birileri tersinden mi kalkmış?"

Ayağa kalkıp "Anlatmazsan anlatma!" dedim.

Bir de benimle dalga geçiyor ya şuna bak.

Pislik!

Gideceğim zaman kolumdan tutup beni tekrar oturttu.

"Tamam anlatıyorum."

Kollarımı göğsümde birleştirip kafamı başka yöne çevirdim.

"Artık merak etmiyorum."

Ağzın yüzün yamulacak şimdi yalan söyleme.

"Anlatıyorum." dedi. Yüzüne bakmadan kafamı salladım. "Burak ile ben eskiden yakın arkadaştık. Hatta çok yakındık. Kız kardeşi benim de kız kardeşim gibiydi. Ama bu sadece benim gözümde öyleymiş." Yan gözle ona baktım. "Kız kardeşi, adı Cansu. Bana taktı kafayı. Bir çok kez konuştum onunla. Onu kız kardeşim olarak gördüğümü söyledim. Üstelik abisi kardeşim gibiyken yapamazdım."

'Hmm' gibi bir ses çıkarıp bütün dikkatimi ona verdim. Devamını gerçekten de merak ediyordum.

"Cansu'yu ölü bulmuştuk, bir depoda. Burak benim yüzümden olduğunu söyledi. Benim yüzümden intihar ettiğini dile vurdu. Sadece susmuştum. Sonuçta canından can gitmişti. Bu tepkisi doğaldı."

Burak için üzülmüştüm. Kız kardeşiydi sonuçta. Harap olmuştur kesin.

"Ben gerçekleri çok sonradan öğrendim. Cansu'nun babası paraya düşkün biriydi. Kızını fidye karşılığı kaçırmışlardı. Babası da istenen paranın çok fazla olduğunu ve bunun kendisini batıracağını söyledi. Adi herif!"

Sinirle yumruklarını sıkmıştı. Anlatırken zorlanıyordu zaten. Tam devam etmemesini söyleyecektim ki tekrardan konuşmaya başladı.

"Cansu'yu öldürdüler. Ve Burak babasından nefret etmesin diye sustum. Bu kadarını da kaldıramazdı. Ben hâlâ o üzülmesin diye uğraşırken, o beni bir kalemde silmişti."

Tırnaklarımı avucuma batırdım. Bir insanın hayatı kaç paralıktı Allah aşkına?

Gözlerimin dolduğunu çok sonradan fark etmiştim. Murat'ı bulanık görüyordum. Başını kaldırıp bana baktı. Daha sonra ayağa kalkıp yanıma oturmuştu. Beni kendisine çekip sarıldığında bende ona sarıldım. Yaşanan her şeyi unutup, sımsıkı sarıldım.

"Ağlama" dedi. "Ben senin göz yaşlarının sadece mutluluktan akmasını istiyorum. Ve bu bir emirdir!"

Elleriyle yavaşça okşadı saçlarımı. Güldüm. Beni ağlarken güldürmüştü.

***

Murat ile biraz daha oturduktan sonra Leyla'yı aramıştım. Tek Metin bilmiyordu erken döndüğümü. Metin'i alıp kafeye gelmesini söylemiştim. Leyla tek Metin'i alıp gelmemiş, bütün tayfayı toplamıştı. Serkan, Bora ve İpek de gelmişti.

Metin beni görünce oldukça şaşırmış, bir yandan da art arda sorular sormuştu. Daha sonra, en son kendisinin haberi olduğu için de darılmıştı. Ama ben onun gönlünü almış ve kendimi affettirmiştim.

Hiç biri cam kenarındaki masada oturan Murat'ı fark etmemişlerdi daha. Metin bana sarıldığında bakışlarımı Murat'a çevirmiştim. Sert bir ifadeyle bize bakıyordu.

İtiraf etmem gerekirse, beni kıskanması hoşuma gidiyordu.

Hep beraber iki masayı birleştirip oturduğumuzda Murat sanki kafeye yeni girmiş gibi davranarak yanımıza gelmişti. Metin ile Murat sohbet ederken Leyla ve İpek bana imalı bakışlar atıp atıp duruyorlardı. Göz devirdim.

Bora'nın gözleri bir noktada sabit kalınca kaşlarımı çatarak ona baktım. Ardından kızları dürtüp gözlerimle Bora'yı gösterdim. Üçümüz aynı anda Bora'nın baktığı yöne bakmıştık.

Sarışın ve tatlı bir kız kasaya yakın masalardan birinde limonatasını içip telefonuyla ilgileniyordu. Leyla, İpek ve ben ağzımız kocaman olmuş sevinçle birbirimize bakıyorduk. Bu işe bir el atmam gerekiyordu.

Masanın üzerindeki saksı gözüme çarpınca elimi ona uzattım. Erkeklerin de bakışı bana dönmüş ve ne yapmaya çalıştığıma bakıyorlardı.

Çiçeklerden birini koparıp Bora'nın eline tutuşturdum. Anlamayan gözlerle elindeki çiçeğe bakıyordu.

"Yirmi saat kesiyorsun kızı bari bir hamlede bulun yoksa kaçıracaksın elinden, haberin olsun."

Bora bana minnetle bakıp bir anda ayağa kalktı. Sandalyesi arkaya devrilince çıkan gürültü herkesin dikkatini çekmişti.

Elimi anlıma vurup kafamı iki yana salladım. Herkes kendi işine dönünce Bora'ya 'hadi' der gibi baktım. Üstünü başını düzeltip eliyle saçına şekil verdi. Hepimiz pür dikkat onu izliyorduk.

Bora sakin olmaya çalışsa da heyecanını anlamamak mümkün değildi. Yavaş adımlarla kıza doğru giderken gözlerimle takip ettim onu. Kızın yanına gidip bir şey söyledi. Kız başını telefondan kaldırıp Bora'ya bakmıştı. Oldukça tatlı bir kıza benziyordu. Bora elindeki çiçeği uzatınca kızın yanaklarının pembeleşmesini buradan bile görebiliyordum.

Yaklaşık beş dakika sonra o kız ve Bora'nı kahkaha sesleri bize kadar ulaşıyordu.

"Vay be." dedi Serkan. "Sanırım aramızda bekâr ölecek tek kişi benim."

"Yo beni saymadın." dedim.

Bunu dememle Murat'ın kaşlarını havaya kaldırarak bana bakması da bir oldu. Sanki, 'göreceğiz' der gibi. Kendisiyle evlenmemi bekliyorsa, daha çok beklerdi.

Kafenin kapısı açılınca refleks olarak oraya bakmıştım. Sonra bakışlarımı yine masaya çevirdiğimde kapıdaki kişiyi sonradan idrak ettim. Gözlerimi belerterek hızla bakışlarımı yine oraya çevirmiştim.

Burak değil mi o?

***

S.D.

BAY 'M' (FİNAL)Where stories live. Discover now